4.

48 5 0
                                    

Göz yaşlarımızla süpürdük umut kırıntılarımızı...

******

Tamı tamına 2 hafta geçmişti o günün üzerinden;ama benim kendimi toparla ya bildiğim söylenemez ,bahsettiğim vücüdumdaki hafif çizikler değil, dayanmaya gücü kalmamış parçalanmaya yüz tutmuş ruhuma eklediğim yeni yaralar...

Özgür ve Afra... O gün tekrar yanıma geldiklerinde tartışmıktık

****2hafta önce ***

Gelen kapı sesiyle saatlerdir izlediğim tavana bakmaya devam ettim kimse ile muhatap olacak gücüm yoktu.

"Artık kendine gel Ravda ,ergenler gibi davranmaktan başka birşey yapmıyorsun. Yaptığın şeylerin sonuçlarının neler doğuracağını hesaba katmadan yaptığın bunca şey sadece seni değil bizi de mahvediyor. YETER..." cümlesinin sonuna doğru sesi iyice yükselmişti.

Tek kelime etmeden kolundaki serumu çıkarıp, sargılar içindeki bacaklarımı yataktan sarkıttım ne kadar canım acırsa açısın umursamayarak Afranın kolundan tuttuğum gibi kapıya doğru sürüklemeye başladım. "KAÇ ZATEN EN İYİ YAPTIĞIN ŞEY BU DEĞİLMİ. ZATEN O YÜZDEN BURAYA GELMEDİN Mİ?" söylediği şeyle kolunu saran parmaklarım biraz daha sıkılaştı."Kessesini".susması gerekiyordu yoksa kırılacaktı, kıracaktım.

Susdu o an istemsizce yüzüne takıldı gözüm, her zaman parıl parıl parlayan zümrüt yeşili gözler bir başkaydı bu gün hüzün vardı orada, bir de bolca hayal kırıklığı...

Çekti benden gözlerini etrafa bakındı bir müddet ağlamamak için yapıyordu bunu,sonra bir yerde takıldı gözleri. Ardından bir ses"RAVDA"....

Bu sesi daha önce hiç bu tonda duymamanın verdiği ürkmeyle hafif bi titreme alıyor vücudumu. Bulunduğumuz duruma bakıyorum tek elimle sıkı sıkı tuttuğum Afranın kolu ve elim arasında gidip geliyor bakışlarım,sonra sanki ruhum bedenimden ayrılıyor ve dışardan bir gözmüşcesine bakıyorum ikimize.

Tek suçlu görüyorum orada kendim....

"NELER OLUYOR BURADA!!!"

Elimi yavaşca Afranın kolundan çekip ,yavaş adımlarla yatağa doğru ilerledim" Gidin. Benim sorumsuzluklarım ile uğraşmak zorunda değisiniz(!) "

*******

O cümleden sonra gitmişlerdi...

Israrla çalan kapı düşüncelerimden sıyrılmamı sağlamış beni dökeceğim göz yaşlarımdan kurtarmıştı.

Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledim. Belliki kapıda ki kişi yedi aylık idi ,ben kapıya gelene kadar bin defa çalmıştı zili. Kapıda ki sabırsızı daha fazla beklememek adına açtım kapıyı, gördüğüm kişi ise beni şaşırtmış dı doğrusu
Bu kız hastaneden çıktığım gün karşılaşdığım kız iri. Parıldayan gözlerle bakıyor du bana,"merhaba" sesinde neşenin her tonunu barındırıyordu. Eski sen sen de öyle idin dedi iç sesim o an ona hak verdim. "Merhaba." ufak da olsa bir tebessüm ile söylemişdim bunu."şey bu gün bizim evde gün varda ben seni de çağırmak istedim ,hem mahalleliyi de tanımış olursun..."gün mü ben, ben gün.... Hiç sanmıyorum "kusura bak-".

" kusura bakarım valla okadar geldim ben buraya kadar seni almadan gitmem, kibarlığında bir sınırı var."

Bu dediğine bir kahkaha atmıştım işte "iyi bari geç içeri dışarda kalma" sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi hemen içeri attı kendini"oturma odası burası sanırım"demişti demesine de benim cevabını beklemeden dalmıştı odaya. İyi kızdı aslında deli dolu ,içi içine sığmıyordu resmen. Güzeldi de maşallah ;kahverengi gözleri, minik bir burnu ve pembe dudakları beyaz tenine çok yakışmıştı.  kahverengi uzun saçları da ona ayrıca bir sevimlilik katmıştı hani şeytan tüyü var derler ya onlardandı Derya.

Varmısın İddasına???Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin