5.

30 2 0
                                    

Budanmış bir ağaç, tutunacak tek dalı kalmamış...

****

"VAR MISIN İDDASINA???"
Beni hafife almıştı tabi. Ama bilmediği bir şey vardı inat ettim mi o işi yapmadan asla bırakmam ...

"VARIM!!!" seçe parmağım da boş durmamış uzattığı parmağına dolanmış tı bu esnada.

"Tamam sen kaşındın. 1ay boyunca çırağım olarak yanımda çalışacaksın, ama bak baştan uyarıyorum seni yok ben bunu yapmam ıyyyy falan yok her işi yaparmışsın madem yap da göster marifetini"

Birbirine kenetlenmiş serçe parmaklarımızı salladı ve bıraktı parmağımı parmağı, o an tuhaf bir şekilde üşüdü bıraktığı parmağım, parmağının yokluğuyla... Fark etmişcesine baktı bana utandım o an ama çekmedim gözlerimi cesaret veriyordu o gözler.

"Bölüyorum ama biz biraz daha geç kalırsak annem ve terliği bana bütün mahalleyi turlatacak" cümlesi biter bitmez beden derslerinde öğretilen 'geriye dön' komutunu uygularmışcasına topuğu üzerinde dönerek yürümeye başladı sonra bir şey hatırlamış olacak ki durdu ve aynı hareketi ters yöne uygulayarak döndü "bu arada sonuna kadar arkandayım Ravda"

Derya dan da aldığım destek ile dahada emin bir şekilde baktım Araf a "kazandığım da ödülüm ne olacak"kendimden oldukça emindim yaparım dedmiştim bir kere ve yapacaktım. "Madem kendinden bu kadar eminsin iddaya nesine girdiğimiz de senin için çok önemli değildir nasıl olsa kazanan sen olacakmışsın ya (!) ikimiz de birbirimizden ne isteyeceğimizi idda sonuna kadar bilmeyelim ama bu işin sonunda kaybeden kazananın dediğini ne olursa yapacak. "

Bu söyledikleri işi iyice kızıştırdı, bu hoşuma gitmişti. "Kabul..." yine o gülümsemesini bana bahşetti, "1ayın var ve yarı 8de dükkanın önünde ol." bu emir dolu cümlenin ardından geldiği gibi ,seri adımlarla ,geri gitti dükkânına.

Bende hemen ardından Derya nın peşine takıldım.

Sessizlikle uğurladığımız birkaç dakikanın ardından 4katlı ,mavi, bir bina karşıladı bizi. Bahçeden içeri girdiğimiz de ise küçük bir bahçe ,tıpkı çizgi filimler de gördüğüm gibi. Şeritlere ayrılmış sırası ile domates, biber, salata ve marul. Bu görüntü karşısında bir mutluluk dalgası daha kapladı içimi. Derya yı daha fazla beklememek adına fazla oyalanma dan seri adımlarla yetişdim ona.

Binaya girdiğimiz de tam karşıda duran asansöre ilerledik, dakikalardır süren sessizliği bozan ise Derya olmuştu, asansörün 4.kat düğmesine bastı ve ardından bana döndü."hiç çekinmene gerek yok ,hepsi iyi insanlardır..."sesi güven doluydu gerçi burada tanıdığım herkes öyleydi, bir tek ilk gün tanıştığım o erkek fatma hariç. O gerçekten sinirlerini bozmuştu.

Asansörden geldiğimizi belirten sesin ardından kapı ikiye ayrılıp açıldı. Önden Derya ardından ben çıktık asansörden. Derya üzerinde 8 yazan kapının ziline bastığında etrafı ritmik bir melodi sardı, o esnada gözüm yerdeki ayakkabılara takıldı ,ağzım istemsizce o şeklini alırken gözlerim yuvalarını zorladı.

Ne kadar çok ayakkabı o kadar çok insan demekti ve burada neredeyse bir şehre yetecek kadar ayakkabı vardı. Derya da şaşkınlığımı farketmiş olacak ki verdiğim tepkiye gülmekle meşguldü.

Benim şaşkın bakışlarımı Deryanın ise gülmesini kesen şey ise kapı oldu. Kapıya doğru döndüğümde ise bizi oldukça güzel bir kadın karşılamıştı tahminimce otuzlu yaşlarının sonunda olabilirdi fakat bu güzelliğine asla mani değildi hem bu kadın fazlasıyla Derya ya benziyordu. Galiba annesiydi, e böyle güzel anneden böyle bir kız normal yani.

Varmısın İddasına???Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin