fear.

2.2K 230 131
                                    

"Biyoloji bana sadece nasıl küfretmem gerektiğini öğretti." diye söylenen Yoongi hyungla birlikte okuduğum kitabı kapatıp ona baktım.

"Hyung yalnızca iki gündür çalışıyorsun. Bu kadar çabuk pes etmeni anlamıyorum." dedi Jungkook elindeki patates dilimini yemeden önce.

"Pes ettiğimi kim söyledi? Sadece düşünüyorum da hücrelerin işlevlerinden banane? Görevlerini yapıyorlar mı? Evet. Gerisi neden önemli? Ah cidden..."

Suratını buruşturarak sandalyesinde geriye doğru yaslandı. Açıkçası onu anlıyordum. Geçen yıl üzerinde çalıştığım dönem projesi için oldukça yoruluyordum. Bazen dersten kalmayı bile önemsemeyip projeyi bırakmak istiyordum. Jin hyungsa böyle zamanlarda benimle konuşup devam etmem için gereken tüm güveni aşılıyordu. O zamanları hatırlayıp gülümsedim.

"Taehyung, komik olan ne? Burada acı çekiyor olmam mı?" Yoongi hyung ters bir şekilde konuştuğunda yüzümdeki aptal gülümsemeyi silip kaşlarımı çattım.

"Ah, sadece aklıma bir şey geldi."

Sıkıntıyla oflayarak sırt çantasına uzandı.
"Hoseok geldiğinde derslikte olduğumu söyleyin."
Jungkook olumlu anlamda kafasını salladığında Yoongi hyung ayaklanıp dersliklerin olduğu koridora doğru yürümeye başladı.

"Hyung, sana bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalacak."
Kaşlarımı kaldırarak fısıltıyla konuşan Jungkook'a döndüm.

"Aptal mısın, şuan kafetaryada bizden başkası yok zaten. Neden sessiz konuşuyorsun?" dediğimde gözlerini devirdi.

"Hyung, Jimin'i bilmiyor musun? Onun her yerde kulağı vardır. Zaten minicik bir şey, belki çantama bile girmiş olabilir."
Son söylediği şeyle birlikte gülmeye başladım.

"Her neyse hyung, bak belki garip bulacaksın ve hatta bunu düşündüğüm için utanmalıyım ama birine söylemezsem patlayacağım."

Söyleyeceği şeyi iyice merak ederken devam etmesi için elimle işaret ettim.
"Yoongi hyungla Hoseok hyung çok yakışmıyor mu?"

Gözlerim yuvalarından çıkacak kadar büyürken öksürmeye başladım. Sanki birazdan Jin hyunga ilgi duyduğumu fark ettiğini söylecekmiş gibi büyük bir endişe hissettim.

"Hyung sakin ol lütfen." deyip su şişesini uzattığında elimin tersiyle şişeyi kendimden uzaklaştırdım.

"Jungkook ikisinin de erkek olduğunun farkında mısın?"
Omuzlarını silktiğinde ona inanamıyormuş gibi baktım.

"Bak hyung, ülkemizde böyle şeyler ne kadar yanlış ve kötü bulunuyor olsa da aşkın cinsiyetle uzaktan yakından ilgisi olduğunu düşünmüyorum."

Sessizce yutkundum. Ne söylemem gerektiğini düşündüm. Aşkın cinsiyetle ilgisi olmadığını elbette artık ben de biliyordum. Ama ne düşündüğümü böyle cesur bir şekilde söyleyemezdim.

"Hyung, diyelim ki sen de bir erkeğe aşık oldun. Örneğin Jin hyunga. Ne yapacaksın yani? Zaten sizi de yakıştırıyorum ben. Ama konumuz bu değil."

Ağzımdan tek hecelik bir kahkaha dökülürken terlediğimi hissettim.
"Jungkook neler diyorsun Tanrı aşkına! Jin hyung ve beni yakıştırmak ne demek oluyor?"

İçimde bir yerlerde buna sevinerek el çırpan çocuğu susturmaya çalıştım. Sesim oldukça kızgın çıkıyordu. Aslında kendime kızıyordum. Jungkook doğruları söylerken bir korkak gibi gerçeklerden kaçıyordum.

"Ne düşündüğümü söyledim sadece. Lütfen aramızda kalsın ve lütfen benden soğuma."
Derin bir nefes alıp elimi omzuna koydum.
"Jungkook-ah, düşüncelerin ve söylediklerin yüzünden senden asla soğumam. Ama bazı şeyleri içinde tutmayı öğrenmelisin. Örneğin karşındaki insana aniden seni sekiz yıllık dostunla yakıştırıyorum demek gibi."

INEFFABLE | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin