peaceful.

2K 226 114
                                    

"Jin hyung! Jin hyungumu gördünüz mü?" diye nefes nefese kalmış bir şekilde karşımızdaki banka oturan Jungkook'a kaşlarımı çatarak baktım.

"Dur, soluklan biraz." dedi Jimin. Jungkook anında kafasını iki yana salladı.

"Olmaz, Jin hyungumla konuşmam lazım. En kısa zamanda!"

Gözlerim sahiplenici cümlesiyle birlikte kısılırken aksi bir tonda konuştum.

"Jin hyungtan ne zamandan beri hyungum diye bahsediyorsun?" Heyecanla konuşmak üzereyken Jimin eliyle okul bahçesinin girişini göstererek "Bak Hoseok hyungla birlikte girişteler." dedi. Jungkook bize herhangi bir şey söylemeden onların olduğu yere doğru koştu. Hemen sonrasındaysa kalbimi acıtacak, kaburgalarımın altındaki benim zavallı kalbimi küçük iğnelerle deliyorlarmış gibi hissettirecek bir görüntüye şahit oldum. Jungkook Jin hyunga sımsıkı sarıldı. Jin hyungsa bunu bekliyormuşçasına kollarını ona sardı. Dudaklarında doğan tebessüm ise tüm enerjimi bir rüzgâr gibi peşinden sürükledi.

"Tanrı aşkına, ne oluyor bunlara?" Jimin'in şaşkın sesiyle bakışlarımı onlardan çekip önüme döndüm. Omuzlarımı silkerek gülümsedim. Ruhumdaki minik çocuk kırmızı balonlarını elinden kaçırmış gibiydi. Bu yüzden gülümserken canım yanmıştı. Hoseok hyung ve hemen arkasındaki ikili yavaş adımlarla yanımıza ulaştığında gözlerimi ayaklarıma diktim.
"Günaydın gençlik ve gençliğini sabahın ilk saatlerinde okula gelerek harcayan insanlar."
Hoseok hyung uykulu bir tonda konuştu. Jimin ise kuru bir günaydınla karşılık verip hâla ayakta dikilen ikiliye baktı.
"Jungkook sabah sabah bu kadar mutlu olmanın sebebi ne? Cidden merak ediyorum."
Kafamı kaldırıp önce Jimin'e, daha sonra Jungkook ve Jin hyunga baktım.

Jungkook gülümseyerek Jin hyunga baktı. "Yakında öğreneceksiniz." Dudaklarımdan isteğim dışında histerik bir kahkaha dökülürken tüm gözler bana döndü. Burada durmak istemiyordum. Bir dostumu, diğer dostumdan deli gibi kıskanırken burada durmak istemiyordum. Ayağa kalkıp yerdeki sırt çantamı aldım. Diğerlerini görmezden gelip Jimin'e bakarak konuştum.
"Bugün pek iyi hissetmiyorum. Eve gidip dinleneceğim." Cevap vermesini beklemeden onlara arkamı dönüp yürümeye başladım. Gözlerim akmak için benimle savaşan gözyaşlarıyla doluydu. Aralarında elbette bir şey yoktu. Jin hyungun hemcinsinden hoşlanmadığını biliyordum. Geçmişteki ilişkileri bunu net bir şekilde kanıtlıyordu. Jungkook ise daha birkaç gün önce bana Jin hyungla yakıştığımı söylerken ondan hoşlanmaya başlayacak biri değildi. Beni üzen de tam olarak buydu zaten. Tüm bunları bildiğim halde ruhumu bütünüyle ele geçiren kıskançlık hissinden kurtulamıyordum. Yıllardır hepimiz birbirimizle samimiydik ve herhangi birimiz, bir diğerine sarıldığında bunu kıskanmıyorduk. Peki ben tam olarak ne yapıyordum? Onları küçük bir çocuk gibi kıskanıyordum. Hislerimi kabullendikten sonra içimde bir şeyler değişmişti. Jin hyungun sadece benimle ilgilenmesini istiyordum. Bu aptal arzu ise dostlarıma ihanet ediyormuşum gibi hissettiriyordu. Bir an önce kendime gelmeliydim. Gerekirse hislerimi yıllardık saklandıkları sandığa geri sokup sonsuza dek kilitli tutacaktım.

***

Gözlerimi kapatıp rüzgarın suyla temas edip yarattığı dalga seslerini dinledim. Uzun zamandır gelmediğim bu yer bana daima huzur veriyordu. Ve beni şaşırtmayarak yine tüm kötü hislerden arındırmıştı bedenimi. Tebessüm ederek sırtımı yumuşak kuma bıraktım. Issız, keşfedilmemiş yerler beni her zaman mutlu ediyordu. Uzun zamandır dostlarımla ortak bir kaçış yerimiz olan bu sahile ilk kez onlar olmadan, onlardan kaçmak için gelmiştim. Bu düşünce canımı sıkıyordu.
Hemcinsime aşık olmam büyük bir sorundu. Hemcinsim olan dostuma aşık olmam daha büyük bir sorundu. Hemcinsim olan dostuma aşık olup diğer dostlarımdan kıskanmam çok daha büyük bir sorundu. Tüm bunlarla başedecek kadar güçlü olup olmadığımı bilmiyordum. Derin bir nefes alıp temiz havayı ciğerlerime doldurdum.

INEFFABLE | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin