MK 10

368 29 5
                                    


Medyada Teodor

◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇

Bulutlu bir gece, parlak bir Phobos ve ortalığa ruhların hakim olduğu hissini veren serin bir rüzgar… Prensesin uykusunun bölünmesinin nedeni bunlardan hiçbiri değildi. Hissetmedi, duymadı, görmedi ama bir şekilde farkına vardı. Ortalıkta doğru olmayan bir şeyler vardı. Yavaşça yatağından kalktı,üzerine bir ceket alıp balkona çıktı. Her şey normal görünüyordu ama ters giden bir şeyler vardı. Görmüyordu, hissetmiyordu ama bir şekilde biliyordu. Sessizce arka kapıdan bahçeye çıktı. Ortalık normal görünüyordu, muhafızlar görev yerlerinde sarayın güvenliğini sağlıyordu ama yine de bu yatışmasına yetmedi. Kimseye görünmeden bahçeden ormanın içine girdi. Karşılıklı ağaç sıralarının arasındaki kendiliğinden oluşmuş toprak patikadan yürümeye başladı. Aklına bir an Dünya’daki yaşantısı, ablasıyla göle yaptığı yolculuk gelmişti. Tıpkı orası gibi bu yolun sonunda da göl vardı. Vega burayı seviyordu çünkü anılarını taze tutuyordu. Birden ağaçların arasında bir parıltı gördü ve aklına muhafızların bahsettiği beyaz kaplan efsanesi geldi. Günlerdir halk arasında dolaşan beyaz kaplan efsanesi ve onu gördüğünü söyleyenlerin sayısı oldukça artmış günden güne yayılmıştı. Saraydaki birkaç muhafızın da bu kaplanı gördüğünü söylemesi üzerine Kral ve Kraliçe güvenlik önlemlerini arttırmış, Vega’ya da saray dışına korumasız çıkması yasaklanmıştı çünkü beyaz kaplan efsanesine göre beyaz kaplan güç kazanmaya başlayan prensesleri öldürüp o gezegenin elementini ortadan kaldırmak için evren tarafından dört element varisine gönderilen bir tür sınavdı. Vega işin ciddiyetinin farkındaydı daha önce annesinin kız kardeşi beyaz kaplan tarafından öldürülmüş bu yüzden annesi tahta geçmişti ama Vega için ortalıktaki gariplik beyaz kaplandan çok daha önemliydi.

Adımlarını hızlandırıp göle iyice yaklaşmıştı ki bir silüet gördü. Uzun saçlı, güçlü yapılı ve genç olduğu anlaşılan bir erkekti. İki elini omuz hizasında yukarı kaldırmış, bir eliyle toprağı diğer eliyle havayı yöneten biriydi bu! Vega buna inanamadı hayır bu olamazdı, burası Mars’tı buradaki tek melez Vega’ydı başkası yoktu ama yanılmıştı demek ki çünkü o kişi her kimse bir melezdi. Hem de Vega’nın tam tersi hava ve toprağa hükmedebiliyordu. Rüzgar ve toprak parçalarını havada birbiri içine karıştıran kişi bir anda durdu, sanki bir şey hissetmişti. Dikkatli bir şekilde etrafı dinledi ve arkasına doğru dönmeye başladı. Vega panikle bir yere saklanmaya çalışmıştı ki üzerine atlayan beyaz tüylü bir şeyle yere düştü ve başını çok sert yoldaki taşa çarptı. Başı çok kötü zonkluyordu, hiçbir şey duymuyordu, kendini boşluğa düşmüş gibi hissediyordu. Üstündeyse güçlü bir boğuşma vardı, hissediyordu. Ne olduğunu anlamıyordu büyük bir gayretle gözlerini açmaya çalıştı. Bilincini kaybetmeden önce gördüğü tek şey sarı saçlı silüetin beyaz bir kaplanla boğuştuğuydu.

♛♕♛♕

Siyah, sessiz, varlığı hissedilir ama görülmez. Bu düşüncelerle açtı gözlerini Vega. Etrafına bakındı ama hiçbir şey göremedi. Farklı hissediyordu, en son ormanda olduğunu hatırladı sonrası karanlıktı ama buraya nasıl gelmişti? Ya da en önemlisi burası neresiydi?

“Vega”

Bir fısıltı halinde kulağına gelen sesle ürperdi ve etrafına bakındı yine bir şey göremedi ama tam karşısında bir şeyin varlığını hissediyordu.

“Beni aramaktan vazgeç istemediğim sürece beni göremezsin.”

Ses fısıltı halinden çıkmış oldukça soğuk ve keskin bir tonda çok yakınından gelmişti. İstemsizce ürperdi Vega. Sakin kalmalıydı ama gittikçe endişeleniyordu. Neredeydi, bu konuşan kimdi, buraya nasıl gelmişti? Hiçbir şey hatırlamıyordu. Ağzını aralayıp bir şey söylemek istedi ama sesi çıkmadı. Bir kez daha denedi yine olmadı, korkuyla tekrar denediğinde kelimeler birer fısıltı halinde dudaklarından dökülmüştü.

Mars KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin