"Kimliğinizi alayım." Tezgahın öteki tarafında salına salına işini yapan ince belli kıza cüzdanına sıkıştırdığı Türk kimliğini çıkarıp uzattı. Ela gözlerini kapatan yuvarlak gözlüğünü uzun saçlarının üzerine sabitlerken karşısında gördüğü yeşil gözlü hatunun fiziğini baştan aşağı süzmeye devam etti.
Kız kimlikteki ismi okuyunca kısa süre bakışlarını Joe'ye çevirdi.
"Hallettin mi?" Kapıdan içeri giren giydiği monttan ve taktığı atkıdan sadece gözleri görünen annesini kollarının arasına alıp açık kalan tenine ufak bir öpücük kondurdu.
Dışarısı oldukça soğuktu.
"Halletmeye çalışıyorlar."
"Ne kadar burada kalacaksın?" Gözlerini kızdan çekip annesine doğru döndü. Üşüyen ellerini cebine sıkıştırırken komple cam olan dükkanın dışında aval aval gezen insanları süzüyordu.
"Bilmiyorum anne. Bakacağız."
"İşlem tamam Hikmet Bey."
Annesi omzuna sert bir yumruk indirince gerilen yüz hatlarını kendisinden küçük olan annesine çevirdi.
"Ne yapıyorsun ya?"
"Kızcağız sana seslendi." dedi kaşlarıyla arkasında kalan kızı işaret ederken. Arkasını dönüp kimliğini ve yeni hattını eline aldı. Kızın parmakları eline değdiğinde sıcak isabete hafifçe gülümsemişti.
Kimlikte yazılan isme gözleri takıldığında kimliği ters çevirip annesinin göz hizasına getirdi.
"Hadi Hikmet'i anladık babanın adı. Yarısıyok ne anne? Kocaman ülkede bize düşen soyadı bu mudur?"
Tezgahın arkasındaki kız gülmeye başladığında annesinin büzdüğü ufak dudağına iç çekerek baktı.
"Akıllısı bizi bulmaz zaten."
**
İstanbul'un merkezinde yaşayan annesinin iki odalı evine geldiklerinde kendisini küçük odasına kapatmıştı.
Yaklaşık altı saattir yattığı yatakta ters dönüp duvarda asılı duran kuşlu saate baktı. Yatakta doğrulurken bayık bakışlarını bir kızın istediği gibi düzenlenen odada gezdirdi.
"Ulan senin kız çocuğun mu var da kız odası düzenliyorsun!" Yatağında duran yastığı kapıya doğru fırlattı. Annesi bağırdığında odanın kapısını açıp kapıyla birlikte yerde sürüklenen yastığı eline aldı. Üzerinde mutfak önlüğü vardı. Yastığı itinayla geri oğluna fırlatırken kıvırcık saçları bandanasının altından çıkışmıştı.
"Kusura bakmayın lordum, iki günde bu kadar ayarlayabildik."
"Telefonunu açtın mı sen?" Suratına gelen yastığı kollarının arasında sıkıca tutup dağılan saçlarını arkaya doğru yatırdı. Gözleri masanın üzerinde duran son model telefona gitmişti. Yataktan yavaşça kalkarken gözleri arkasında asılı duran barbieli perdeye takıldı.
"Bari şunu takmasaydın."
"Tamam sünger bob var istersen onu takarız." Evcil hayvan gibi mutfağa giden annesinin arkasından bakmaya devam etti bir süre. Masanın altına doğru itilen tabureyi çekip oturdu.
Telefonun arka kapağını açıp ikinci el sim kartını yerine yerleştirdi. Açılan telefonun parlak ışığı kararmaya başlayan odada gözlerini acıtmıştı.
Ekran açıldığında paketin üzerindeki şifreyi girdi.
"Yemek hazır." İçeriden gelen cırtlak sese gözlerini devirip yerinden kalktı.
"Ah ulan Amerika yaktın beni."
"Konuşma kendi kendine."
"Ne olmuş Amerika yine savaş mı açmış?" Mutfak masasının baş köşesine yayılan anneannesine ifadesizce bakmaya başladı.
"He anneanne Amerika bana savaş açmış."
"Kız deme! Ayten ne diyor bu çocuk."
"Aman anne bakma sen ona seninle dalga geçiyor."
"Senin var ya ben," derken anneannesinin ağzından çıkan takma dişleri önündeki çorbanın içine düşmüştü. Elindeki kaşığı masadan aşağı atıp deli gibi gülmeye başladı. Annesi kafasını ellerinin arasına alıp kahkaha atarken içeriden gelen art arda mesaj sesleri gülmesini yarıda kesti. Gülmekten aç karnına ağrılar girmişti.
"Ayten al şu dişleri yıka kızım." Bulanan midesine zor hakim olup küçük odasına ilerledi. Masada duran telefonun kilidini açtığında ekranda yazan 965 mesaj sayısı şaşırmasına sebep olmuştu.
965 mesaja çift tıklayıp ileti kutusunu açtığında 966'ncı mesaj kutuda yerini aldı.
053* *** ** **: Oo Hikmet bey sonunda telefonu açabildiniz.
053* *** ** **: Gözümüz yollarda kaldı.
#
Hello.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇATTIK BELAYA - texting
Humor"Bela bizim göbek adımız." ** Şizofren: Beni nikah masasında bıraktığın günden beri belayım. Şizofren: Evleneceksin benimle.