Bu üçüncü evimiz ve birlikte geçirdiğimiz son yıllarımızdı,yani çekirdek ailecek...
Kırmızı kocaman bir gecekona taşınmıştık. Ben komşuluğu, kardeşliği, yardımseverliği orada tatmıştım.Yan tarafımızdaki komşular memleketi Niğde'nin Bor ilçesindeymiş . Kısa zamanda birbirimize alışmıştık. Eşi hem hurda satardı hem de sebze meyve satardı kırmızı kamyonuyla.
Bir gün kamyonette kimsenin olmadığı zaman kamyoneti inceledim. Kırmızı bir kamyonet Niğde plakalı , ön üst kısmında yazılan yazıya bakıyordum 'Ya Umutlarda Biterse..."yazıyordu ne kadar anlamlı bir söz doğrusu...Keçiören'de Osmanlı pazarı vardı. Pazar salı günleri kurulurdu. Birgün okullar açılacağı için pazara alışverişe gitmiştik annemle. Mavi bir önlük önlük aldık,o kadar çok zayıftım ki en küçük bedeni bile bol geliyordu. Güzel beyaz dantelli bir yakalık aldı ve beyaz papatya detaylı toka aldı annem. Abimle bana eşofman takımı aldı,birkaç da kırtasiye malzemeleri aldık. Pazarın çıkışında şeker satan yaşlıca adam vardı. Rengarenk şekerler bulunuyordu tezgahta. Beyaz pembeli çizgili halkalı şeker aldık. Pazardan çıkıp evin yolunu tuttuk, evimiz pazara çok uzaktı o kadar çok yorulmuştum ki size anlatamam...
Annem tembih etmişti sakın aldıklarımızı babana söylemeyin diye hiç ağzımdan kaçırmadım. Oysa okul heyecanımı okul alışverişi babamla beraber yapmak tüm çocukların haklıydı. İçimde hep burukluk kaldı bende. Yarın okullar açılacaktı, bu nedenle annem bizi bir güzel banyo etti, yatırdı.
Okula başlayacaktım artık. Sabah vakti annem bizi uyandırdı sabahın yedi sularıydı. Heyecanla lavoboya gittim ellerimi yüzümü yıkayıp mavi önlüğümü giydim saçlarım kısa olduğu için taraması çok kolaydı güzelce saçlarımı taradım annem ekmeğimize çikolata sürdü süt ısıttı. Canım hiç yemek istemiyordu. Ekmeğimden birkaç ısırık aldım ve ılık ballı süt içtim. Aynanın karşısına geçtim çok güzel olmuştum aynanın karşısında dans eder gibi dönüyordum. Birden babam lavobodan çıktı ve beni o şekilde gördü. Kalbim hızla atmaya başladı,yutkundum çok korkmuştum. Yüzünde donuk bir ifade vardı, oysa ne çok isterdim bana sarılıp öpmesini çok güzel olmuşsun demesini...O gün İçimde ukte kalmıştı...
Okul yolunu tuttuk,.okul acayip kalabalıktı. Öğretmenimiz Mürüvvet hanımdı, öğretmenimle aynı ismini taşıyorduk. Benim sevdiğim çocukluk arkadaşım Buse de yanımdaydı o ikinci sınıfa gidiyordu. Okullar alıştırma amaçlı bir hafta önce başlıyordu ve o gün de yalnız bırakmadı Buse beni. Benimle birlikte o da heyecanıma ortak olmuştu. Çok garip duygular yaşıyordum doğrusu. Yavaş yavaş sırayla içeri girmiştik. Bense abime anneme ve Buse' ye el sallayıp sınıfımıza geçtim. Sınıf yeni boyanmıştı, boyanın yoğun kokusu geliyordu burnuma. Sıralar düzenli şekilde yerleştirilmişti, tertemizdi sınıf.
Herkes anne anne diye ağlanıp sızlanıyordu bense hiç ağlamadım.
Öğretmenimiz güleryüzlü kadındı. Sırayla ayağa kaldırdı adlarımızı söyletti. Sıra bana geldi heyecanlandım kekeleyerek kısık sesle Mürüvvet dedim. Özgüvenim hiç yoktur bende.
Gel zaman git zaman sınıfça birbirimize kısa sürede alıştık. Sınıfta en çok sevdiğim anlaştığım Duygu arkadaşımdı. Beraber sıra arkadaşlığı yapardık. Sınıfça ilk aşı olduğumuz günü dün gibi hatırlarım. Yoklama sırasına göre yapacaklardı aşıyı. Yoklamanın ilk sırasında ben vardım.Cesaretimi toplayıp tahtaya çıktım. Herkes çok şaşırmıştı, cesaretimden dolayı, ağlamadığım için. Hatta Kemal diye bir arkadaşım 'aferin cesaretli bir kızsın'dedi, bende ufak gülümsedim, o da gülümsedi. Hızla ilerliyordu sıra. Sıra Büşra arkadaşıma gelmişti. Korkarak çıktı tahtaya sınıfı inim inim inletiyordu, birde kiloluydu sandalyede ayağını yere vura vura bağırmaya başladı ve nihayet son buldu. Sağlık görevlileri gitti.
Sınıfça fotoğraf çekildiğimizi de hatırlıyordum. Fotoğrafçı geldi hep beraber okulun merdivenlerinde çekindik. Annem en sevdiğim beyaz çiçekli tokayı takılmıştı saçlarıma. Saçlarım küt kesimiydi.Hatta Duyguyla aynıydı ama benim saçlarım kahverengi onunki sarıydı.
Annem pazardan kuru üzüm almıştı. Saklama kutusunun içerisine kuru üzüm koymuştu. Sabah sekizde okula gitmek için yola koyulduk annemle. Karnım açlıktan guruldamaya başlamıştı dayanamayıp saklama kabından üzümleri cebime koydum ve birkaç üzüm attım ağzıma.
Kuru üzümlerden bir avuç ikram ettim, mavi önlüğünün cebine koydum. Öğretmenimiz hızlı hızlı ders anlatıyordu. Duygu da başladı üzümden yemeye. Öğretmenimiz durumu fark etti. Beni değil de Duygu arkadaşımı birşeyler yerken yakaladı. 'Ne yiyorsun' diye sert bir edayla kızdı Duygu 'ya kendimi kötü hissetmiştim benim yüzümden arkadaşım azar işitmişti. Duygu elindeki kuru üzümleri gösterdi 'üzüm' dedi gülümseyerek ve bir o kadar da mahçup vaziyette. Duygunun yüzü kıpkırmızı olmuştu bir de beyaz tenliydi. Öğretmenimiz ve arkadaşlarımızla gülmeye başladık hep beraber neyse ki öğretmenimizin kızması kısa sürmüştü.
Ders zili çaldı kızlarla dışarı çıktık. Tahtanın oradaki tebeşirlerden birini okul çıkışı öğretmen sınıftan çıkınca cebime attım hatta iki tanesini biri beyaz birisi maviydi. Hırsızlık mı yapmıştım kendimden çok utanıyordum. Allah'tan öğretmenimiz durumu anlamadı. Kızlara elimdeki beyaz tebeşiri gösterdim,sevindiler elimde duran tebeşire bakıp hemen hızlı hızlı yere seksek çizdim. Sırayla kızlarla sek sek oynadık. Hava çok güzeldi okuldan çıkınca dışarıda oyun oynadım tek başıma. Elime bir kitap aldım kömürlüğün tahta kapısına kitaptaki şiiri tahtaya yazdım sanki karşımda öğrenciler varmış gibi başladım ders anlatmaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunapark Işıkları
Non-FictionMürüvvet adlı cıvıl cıvıl hayat dolu bir o kadar da güçlü bir karakterli bir kız çocuğunun hikayesi... İç Anadolu'da yaşayan bozkırlarda sıcacık bir köy hayatını konu ediniyor. Hayat onu göçebe misali oradan oraya savuruyor. Akşam üzeri uzak...