Günler bu şekilde hızla geçmişti,artık genç kızlığa adım atmıştım. On dört yaşıma az kalmıştı. Liseye gidecektim. Küçüklükten bu yana hep merak ederdim lise ortamını. Dedikleri kadar da vardı ortamı, arkadaşları eğlenceliydi ah! Şu dersler de ağır olmasaydı ne güzel olurdu.
Liseye ilk başladığım gün geliyor, aklıma çok heyecanlıydım. Çok heyecanla hazırlandım içim kıpır kıpır, kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı.Zaten sabah kahvaltısı yapmak benim için çok zordu.Hep midem bulanıyordu. Annem zorla da olsa ekmeğimize çikolata sürüp ve açıkça bir çay.Içip birkaç parça ekmeğimden alıp ısırdım.Hem mide bulantısı hem heyecan karışıyordu. Sabahın 7 buçuk sularında servis geliyordu. Hızla yetiştik servisimize. Müfredat yeni ve bir o kadar da zor.Yeni bir ortam, yeni
akadaşlıklar, yeni başlangıçlar yeni bir sayfa açıyordum kendime tertemiz bir sayfa tıpkı kalbim gibi saf, arı,duru.bir sayfa...
Birkaç arkadaş edindim, birisi zaten ortaokul arkadaşım İnci. Sude ve Sedayı sonradan tanıdım.
Güzel arkadaşlıklar edindim kendime. Beni koruyup kolluyorlardı. Sahi arkadaşlar niçin vardı?
Çok hor görmüşlerdi, bizi köyden geliyoruz diye ama ben onları görmezden gelirdim.
Ortam güzel dersler çok ağır. Elimden geldiğince ders çalışıyordum. Hem yemek hazırlıyordum, hem ders çalışıyordum. Beni üzen annemgilin boşalmaları değil köyün dedikodusu yoruyordu. Bizim aleyhimizi konuşan tüm insanlarda aynı şeyleri yaşadılar. Ilahi adalet diye birşey var, geç oluyor ama Allah yanlarına kâr bırakmıyordu Uzaktan izlemek çok keyifli ama oh! olsun demek benim masum kalbime yakışmazdı. Şu an 25 yaşına geldim kimsenin aleyhine hiçbir yorum yapmadım yapmam da... Çünkü ağzımızdakiler alnımıza yazılıyor. Hiçbir insanla dalga geçmedim. Ne kilosuyla ne boyuyla ne çirkinliğine ne sakatlığına gözlerinin görmemesine hiçbir şekilde alay etmedim. Sabah cıvıl cıvıl kuş sesleri geliyordu. Kulağıma horozların irem seslerinden nefret ediyordum inan o sesleri hasret kaldım. O kadar hızlı büyüdük ki o kadar çabuk geçmişti ki zaman hep dolu dolu güzel bir yaşamız vardı. Hayat bize ne şekilde davranırsa davransın, umudumuzun yaşamızı kaybetmedik halen öyle. Bazen geçmişte yaşananlara çok takılı kalsam da günleri hep sevinçle severek yaşıyordum.Üç günlük dünyada ağlamak neden?BYaş 35 ömrün yarısı diyen büyük sanatçımız Cahit Sıtkı tarancını bile 46 yaşında hayata veda etmiş.
Kötü yaşantılara çok da takılmamak gerek. Kinci bir yapım hiç olmadı. Bu zamana kadar beni üzen ve kıran insanlarla iletişimimi keserim. Onu görmezden gelirim.Ben kinci biri Sadece canımı acıtan insanların hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmelerini istemiyorum. - Lea Seydoux diyor gerçekten de öyle...
Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanında baş rolündeki feridenin de dediği gibi tembelim ben öfkemi nefrete dönüştüremeyecek kadar da rahatıma düşkün, kendi tutmam unuturum, sıkılırım, uykum gelir. Bir kere dediği gibi gerçekten de öyle...Ikinci döneme saçlarımı kat kat şeklinde kestirmiştim. Saç düzleştirici almıştım okullar açılmak üzereydi.Bostan bozma zamanı gelmişti. Kabak, kavun, karpuz derler. Bizim oralarda onları topladık. Geri kalan yeşil kısımlarını ineklere vermek için toplayıp ramörka attık.Abi motoru sürüyor. Biz de hızla kestiğimiz bostanları ramka atmaya çalışıyorduk. Annem ırgat gittiği için dedem ebem ve abimle yapıyorduk. Bu işleri ebem küçük kokteyl domates ekmişti. Küçük güzel domatesler.Kısa bir yemek molası verdik. Kara çaydanlıkta çay fokur fokur kaynıyordu. Bazlama yağladık.Topladığımız birkaç domatesleri bir güzel yıkayıp yedik. Kavun karpuzu da getirdik. Çok lezzetli insanın kendi yetiştirdiği tadı bir ayrı oluyor diye doğrusu.Geriye bamyalar kalmıştı, onları da bir çırpıda toplayıp hızla güneş tepeyi vurmadan tarladan eve döndük. Yorgun argın eve gittik, yıkanacak okul kıyafetlerimiz vardı. Çamaşır makinemiz olmadığı için elimde yıkardım hep. Bir güzel kuruttum ve ütüledim. Köyden geliyoruz diye hiç pasaklı gitmezdik okula.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunapark Işıkları
Non-FictionMürüvvet adlı cıvıl cıvıl hayat dolu bir o kadar da güçlü bir karakterli bir kız çocuğunun hikayesi... İç Anadolu'da yaşayan bozkırlarda sıcacık bir köy hayatını konu ediniyor. Hayat onu göçebe misali oradan oraya savuruyor. Akşam üzeri uzak...