Dördüncü Bölüm

76 9 0
                                    


Köy maceramız bu denli başladı. Şehirden köye göç ettik. Motorla köye doğru yola çıktık. Ağlıyordum öğretmenime ve arkadaşlarıma veda edememiştim,bu nedenledir ki vedalardan hiç hoşlanmam. Ağlıyor bir taraftan da düşünceler sarıyordu kafamın içine. Şimdi biz öksüz mü kalmıştık diye geçirdim. Evet, biz o gün öksüz kalmıştık. Yaşıyordu ama içindeki sevgisini öldürmüştü bizlerden... Ne diyelim Allah rahmet eylesin sevgimize.yenik düşmüştük genç yaşta feleğe Ahmet Kaya'nın bir şarkısı var ya siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz diyor ya gerçekten de öyle kaldırılamayacak yük yüklemiştik,bazen dayanamıyordum bu yaşadıklarımıza

Eve geldik ebem bize yemek hazırladı, annemin amcasıgil geldiler durumu öğrenmek için. Annemle konuşup sohbet ettiler. Biz abimle epey sonra okula başladık, çok zor bir süreçti aile ortamı değişiyor, okul ortamı değişiyor...Zor dönemden geçtik. Eniştemgil çuvallarla getirdi. Kıyafetlerimizi, eşyalarımızı, küçük kasalı bir arabası vardı. Hem dedem gelin işini yapıyorduk hem de ırgat gidip para kazanıyorduk. Bir gün okulda sirk gösterisi vardı. Dışarıda çok kar yağdı.Kar yağdığı için abimle biz gitmedik ya eşeğe binip bidonlarla su getirdik. Annemin teyzesine de getirirdik. O da bize bir avuç dolusu elma verirdi. Burnum kanaya, kanaya, çapaya giderdik. Çam çamların diplerini çapayla açardık. Bizde susayanlara su verirdik. O gün bugündür tiksinmiştik ,abimle kimsenin bardağından suç içmezdik. Boş kaldığımız zamanlar tarlaya giderdik. Bostanı gerdik, kabak, kavun, karpuz, nohut ekerdik. Ayçiçeği çekerdik, hayvanların içindeki fi yollardık.

Köydeki evimizin tepesine çıktım Köyü izlemeye başladım annem ırgat gitmişti onun yolunu göz gördüm büyük bir gri arabayla geliyorlardı çalışmadan. Bahar ayı gelmiş çimenler mis gibi kokuyordu ağaç dalları yemyeşildi rengarenk kelebekler arılar uçuyordu etrafta papatyalar açmıştı papatya toplayıp kendime taç yaptım Uzaktan Hayriye yenge kuzular küçük kuzular otlatıyordu elinde de şişlerle patik örüyordu onun yanına gittim beraber sohbet ettik ikiz kuzuları olunca bize bir tanesini verirdi Biz de süt ısıtıp içilir büyütürdük büyüttükten sonra da satardkı koyunu o zaman maddi olarak biraz rahatladık bazen cebimde hiç harçlığım olmazdı arada dedldem bozuk para verirdi onları da harcamaya kıyamazdım biriktirirdim...

Şöyle bir düşünüyorum da, abimle birlikte küçükken ne de çok yaramazlık yaparmışız. Aklıma geldikçe gülüyorum. Evin yukarısında
küçük bir eşme vardı içerisi su birikintisiyle dolu olurdu. Kurbağa yakalar, çubuk sokardık bacaklarına.

Akşam olunca eve gider , ellerimizi yıkayıp yemek yerdik. Dayanamayıp bugün kurbağalara yaptıklarımızo anlatmaya başladım. Ebem birden kızmaya başladı 'köye yağmur yağmaz böyle hayvanların canını acıtırsanız ' dedi. Zavallı hayvancağız, çocukluk aklı işte... Uçurtmamız vardı. Siyah, çıtalı, uçurtmanızı yukarıdaki tepeye çıkıp çok rüzgarlı zamanlar onu uçururduk.

Abimle insanın abisi olması çok güzel bir duygu. Aramızda bir yaş farkı var ama biz onunla ikiz gibi büyüdük babamın yokluğunda o kanat germişti bana... Kışın köy hayatı zor olurdu ama güzel yanları da vardı tahta kayıkla
kayardık dedem tahtadan kayak yapardı, bazen dedemin mazot bidonlarıyla kayardık. Felaket kar yağardı o dönem köye zaten okullar bize tatil olurdu. Kışın okula gitmek
zor olurdu bizim için bir gün okula giderken karlar önümüze sürerek yağmaya başlamıştı,kısa sürede yol karlarla kaplandı, okula gitmek imkansızdı artık. Biz servisten indik bayağı yürüdük eve doğru,yan yan kar taneleri düşüyordu yüzümüze doğru burnunuzun ucu kıpkırmızı olmuş, üşümüştü. Sağ bacağımı o gün çok zorladım. Ayağımızın içerisinde sular doldu. Sobanın başından ayrılmadık. O gün dedemden ağlaya ağlaya buzağı istemiştim verdi. Ilk doğum yaptığında yanında dedem ve ben vardım cuma günü doğduğu için adını Cuma koymuştum.Erkek buzağım olmuştu, eve getirdik soğukta üşümüştü sobada demir tabağa süt koyar ılıyınca biberonla verirdik. Çoğu zaman ebem yanında yatırırdı. Dedem bu buzağıyı dişi buzağıyla değiştirelim dedi. Ama ben kabul etmedim. Kasım aylarında çam fidanı dikmeye giderdik. Çok soğuk fidan dağıtıyordukYine karları tepe tepe Hayriye yengenin evine gitmiştik kaynanası ve kayınvalidesi ile oğulları ile aynı evde yaşıyorlardı sınavım vardı ama umrunda değildi İçerisi sıcacıktı babası genellikle hep sobanın yanındaki minderde otururdu bize mısır patlatırdı açıkça da bir çay demlemiş televizyonda da Deniz Yıldızı diye bir dizi varmış hiç bilmiyordum bu diziyi dizi o kadar güzel ki sarmıştı bundan sonra izlemeye başlamıştık bu diziyi evin İçerisi o kadar sıcak ki uykum geldi gitgide uyku bastırdı Zaten Çok geçmeden eve gittik eve geldiğimizde saat epey ilerlemişti dedemle beraber yattı yemeği yedik bazlama yağlamıştık Annem içerideki odanın sobasını yakmıştı. Soğuk yatağa girip uyuyakalmıştım.

Lunapark IşıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin