Gel zaman git zaman ortaokulunda sonuna yaklaşıyorduk. Karneler dağılmadan iki hafta önce Çeltikçide büyük mesire alanına gittik. Kocaman kaydırağı olan parkı vardı. Birkaç öğretmenimiz bize mangal yaktı.
Okulda dersler olmadığı için evde canım sıkılmaya başlad iki bidon alıp su getirmeye gittim .Kulağıma kulaklığı takarak su getirirdim pınardan . Bana o zamanlar eğlenceli gelirdi. Kasım ayına yeni girmiştik. Yağmur yağdığı için her taraf çamur olmuştu. Akşam vakti dedeme telefon geldi yaş kozalak toplar mısınız diye ormancı dedemi aradı toplarız diye ekledi ve telefonu kapattı. Yarın okul tatil olduğu için dedem ve ebemle doğal çama bizim orada tarlaların bulunduğu ormanlık araziye yakın bir yer var ve adına bizim köyde bu yere doğal çam denir. Her tarafı sağlı sollu ağaçların içerisinde bir yola girdik. Ebemle biz ramuka bindik,rüzgarın etkisiyle saçlarımı oradan oraya savuruyordu. Ebemle dedem ağaçlara çıktıklar ve bende örtü serdim dedemgil çam ağaçlarına olan yeşil kozalağı örtünün üzerine teker teker atmaya başladılar hızlı hızlı örgüye düşen çam kozolaklarını çuvala yerleştiriyordum. Epey vakit geçmişti mola verdik çay içtik ve kaldığımız yerden devam ettik. İkindi vakti yaklaşıyordu. Güneş batmaya başlıyordu. Doldurulmuş olduğumuz çuvalları ramurka yerleştirdik. Çuvalların üzerine oturduk ebemle evimize varmak için yola koyulduk.
Bir yanım hep kırık kaldı. Belli etmesem de çok etkilendim. Bu yaşadıklarım zor bir hayat zor bir yaşam... Irgat gittiğimizde hep adını dağlara yazdım kimse bilmiyor yazdıklarımı kalbimde kimsenin göremeyeceği bir şekilde yazdım senin adını...Çoğu zaman cebimde para olmazdı. Okula minibüsle simit poğaça satan bir adam gelirdi, param olunca alırdı m genellikle Zeynep arkadaşım alırdı simitleri. Onunla birlikte yerdik. Paylaşmanın ne demek olduğunu onda öğrendim ben.Çocuğum oldu, halen bağımız kopmadı.Dile kolay 13 sene senedir arkadaşım her zaman yanımda olan tek bir tane dostum var. O da annemden sonra Zeynep.
Devlet bot verirdi. Çoğu zaman devletin ekmeği boğazımızdan geçti. Çeltikçiden de ayrılma zamanı gelmişti. ben bu kitabı kazanç sağlamak için yazmıyordum Para benim için gereksiz bir araçtı Tamam para temeli ihtiyaç fakat parayı anlam yüklemek Gereksizdi benim için Parayla saadet olur mu olmaz mı tartışılan bir konu kimine göre mutluluk getirirdi kimine göre getirmezdi Düşünsenize dünyalar kadar paramız var ama sağlığınız ve huzurunuz yok sağlık ve huzur parayla satın alınabilecek bir şeyler değildi ...Bahar mevsimine geçiş yapıyorduk, severdim bahar ayını. Kuzenlerim de gelecekti köye. Eben onlar gelecek diye sobayı yakıp soğan patates atmıştı soba fırının içerisine...Çoktan eve gelmişlerdi kuzenlerim. Karnımızı bir güzel doyurup köy barajına godecektik. Annem ve yengem de bizlere eşlik etti. Biz çiğdem topladık onlar ise mancar topladı. Çiğdemler sarı sarı her tarafı kaplamıştı,hafiften rüzgar esiyordu, rüzgar çiğdemleri sağa sola adeta dans eder gibi sallıyordu. Bir avuç dolu toprağın altından çiğdem kazdık. Ebem çiğdemleri kolay çıkması için sobanın ucunu sivriltmişti bıçak yardımıyla. Çiğdem çiçek açmış yaz mı gelecek, gönül bu sevdadan vaz mı geçecek diye türkü söylüyorduk dışımızdan annemgil ise iki büyük poşet dolusu mancar toplamıştı. Evin yolunu tuttuk,eve geldiğimizde ebemin yaz ayında toplamış olduğu kuşburnu vardı ve çaydanlığa koyup kuşburnu çayını kaynattı, bahar ayı gibi de olsa hafif rüzgar yüzümüzü üşütmüştü sıcacık içtik kuşburnuyu hep beraber. Annemgil ise toplamış oldukları mancarları yıkayıp eve getirip doğradılar ve pişirdiler.
Bu defa kararlıydım, kitabı yazmaya, yayınlatmaya, bastırmaya Cesaretliydim, deli cesareti vardı bende anneannemi 11 Mayıs sabahı kaybettim. Çok ağladım. Kara haberi duyduğumda kalbim acım sıkıştı.
Beni besleyip büyüten Birini kaybetmiştik. O gün de cenazede kalbimin bir parçasını onunla beraber toprağa vermiştim. Çok zor sevdiğinin birini toprağa gömmek.Bir daha sesini duymamak bir daha sarılıp öpememek cenazesini yıkadık. Bol bol öptüm öyle yolcu ettik. insan her şeyi bir süre sonra alışıyor Çünkü ölenin Ölünmüyor ama her zaman Hatıralar kalıyor zihnimizin en uç köşesinde mevsimler gelip geçer aylar birbirini kovalar ve seneler su misali akıp gider yaşam aniden hızlanır durdurmak imkansızdır Sen hiç hayatı dolu dolu yaşamak nedir?Ben ebemi hiçbir zaman kırmadım ama o beni bir kere kırdı. Köydeki kadınlara bunlar ergenlik çağında oturduğu zaman bir ekmeği yiyor demiş. Çok ağrıma gitmişti bu söyledikleri o gün bugündür ne zaman ekmek görsem boğazıma takılı kalır aklıma geli söyledikleri. Oysa kim isterdi ki birilerinin yanında sığıntı gibi kalmak...
Hatta çok yakın birisi besleme bunları bunlar senin soyundan değil demişti. Dedem ben ne yersem çocuklarımda onu yer demişti. Hiç unutmuyorum gerçekten de öyle oldu dedem ne yerse biz de onu yedik. Geçenlerde dedem geçmişte söylediğim bir sözü
'Sen olmasan bizim hâlimiz ne olurdu' diye söylenmiş hem de ağlamış. Bunu duyduğumda bende gözyaşlarımı tutamadım.Huzurumuz, mutluluğumuz boldu çok şükür.
Bugün bir yakınımızı kaybettik,annemin teyzesini. İyiliğim dokunmuştur evimde yemekler yapardım birkaç poğaça yapardım hem dedemgile hem babaanneme hem de annemin teyzesine. İyilik yapmak beni rahatlatıyordu. Onların hayır duasını alırdım. İşim gücüm rast giderdi.Akşam vakti eşimle birlikte köye giitik. Hafif kar atıştırıyordu dışarıda baş sağlığına gittik. Bir süre kalıp dedemin evine geçtik. Yokuş yukarı çıktığımızda toprak zemin buz tutmuş ve hafif kar yağdığı için buzu kapatmıştı. Düşeceğim diye çok korkmuştum. Eve vardığımızda dedem sobayı yakmış ev ılıktı birkaç odun attım sobaya odunlar çıtır çıtır yanmaya başladı. Sobanın üst duvarında bir fotoğraf görüyorum, dedemin askerlik fotoğrafı şöyle bir bakıyorum da ne kadar da yakışıklıymış. Anneannemi kaybedeli sekiz ay olmuştu çok geçmeden kız kardeşi de dünyaya veda etmişti. Ölmek nasıl bir histi o kara toprağın ardına buz gibi bedeni nasıl bekliyordu. Yavaş yavaş bedendeki etler toprakta kayboluyor ve sadece iskeletimiz kalıyordu. Beden ve yüz güzelliğine aldanıyoruz oysa hepimiz bir gün toprağın ardında kaybolacağız. Bu denli ruhları ve kalpleri sevmeliyiz aslında. Bizden kaybolmayan tek şey ruhumuz ve kalbimiz.Kalp temizliği diye birşey var ve ben buna inanıyorum. Allah için carpan bir kalp daima şükür eden bir dil ve çokça dua . Dua ederken bencil olmamak lazım bir başkası adına da duada bulunmamız lazım hem bir başkası için edilen dua çok çabuk kabul olunuyormuş. Dedem eski günlerdeki gibi ekmek yağlanmıştı. Eski günlerdeki gibi tatlı olmasa bile karnımızı bir güzel doyurduk . Eşi gunleri yad ettik ,sohbetler ettik. Cenazeyi gömüp evimize gittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunapark Işıkları
Non-FictionMürüvvet adlı cıvıl cıvıl hayat dolu bir o kadar da güçlü bir karakterli bir kız çocuğunun hikayesi... İç Anadolu'da yaşayan bozkırlarda sıcacık bir köy hayatını konu ediniyor. Hayat onu göçebe misali oradan oraya savuruyor. Akşam üzeri uzak...