Önceki bölümde : Ruhumda bir boşluk hissediyorum. Uyuyacağım.
Yandaki komedinde su ve bir demet papatya pencereden ıhlamur ağacının kokusu. Ben uykumda ateslenmisim. Doktor çağırmayı akıl etmişler ama sorun çıkar diye vazgeçmişler. Ben burada yatarken kapı tıklandı. Gelen Sophia idi. " Luna abla sana kahve ve çikolata getirdim." dedi. Sophia kim mi dersiniz. O çocuk yaşında evlenmiş bir kız. Henüz 17 yaşında ama 5 yaşında bir çocuğu var. Ne kötü değil mi? Ama bana en yakın o hep gelip benle konuşuyor. " Saol." Kahvemi yudumladim.
- Luna abla.
- Efendim.
- Şey, sen dün akşam neden kaçtın?
-Özel bir mesele aklıma geldi de ondan üzüldüm.
- Geçmiş olsun abla.
Ben kahvemi içmeye devam ederken kapı tekrar çaldı. Gelen Sombra idi. Ben anında yüzümü çevirdim. Onlar aralarında konuşuyorlardı.
- Sombra abi neden geldin?
- Sen her şeyi merak etme hadi bakalım dışarı.
-Ama.
-Ama yok hadi bakalım.
Sophia kapıyı kapattı. Sombra bana yaklaştı.
-Özür dilerim.
- Anlamadım.
-Özür dilerim dedim.
Dışarı, ıhlamur ağaçlarını izliyordum. Onunla konuşmak istemiyordum.
-Tamamen sandığın gibi değil.
-Ne o zaman! Pardon seni yanlışlıkla dövdüm mü diyeceksin!!Gözünden yaşlar boncuk boncuk süzüldü. Toynagimi tuttu. Beni kendine çekiyordu sanki. O mıknatıs ben metalmisim gibi... "Ben kullanıldım. O zamanlar fakirdim para karşılığı kadın toplama gibi pis bir işe bulaştım. Ama sana kiyamadim. Çığlık attığın zaman kalbime bir bıçak saplaniyordu. Ben de seni bıraktım. Özgür ol diye. Çünkü o zamanlar senden hoşlanıyordum. Doğruldum ve...
Devam edecek...