Sury'ler savaş alanında, surlarda dizilmiş okçu menzilinin çok ötesinde yerini alıyordu. Kral Xediav, Engsuil üstadı Alteske, Drakhae lideri Drakhon ve Ancmage bilgesi Nahel, ordu önünde toplanmıştı.
Xediav Llzan'ın dizginlerini kavramış dimdik dururken surları seyrediyordu. Llzan her zaman olduğu gibi, bu anı defalarca yaşamış, sonrasında yaşanacakları biliyor ve her ihtimal için hazırlığını tamamlamışçasına sakin ve kendinden emin boy gösteriyordu. Siyah tüyleri o kadar parlaktı ki, ayaklarından ve gözlerinden çıkan alevler, tüylerinin yanında mat kalıyordu. Tiyenal'de dolaşan efsaneye göre Xediav Güneş'e yaptığı yolculukta Llzan'ı hediye olarak sunmuştu. Güneş ise bu hediyeye öfkelenmiş ve atı lanetlemişti.
Xediav bu yolculuk hakkında hiç konuşmadı; Söylentiler uydurma ve bazen aşağılayıcıydı. Xediav tüm bunlara sırt çevirdi ve tecrübesini sır gibi sakladı. Doğa'ya bu kadar yaklaşmış, surları izlerken, bu yolculuğu düşündü.
Xediav meşakkatsiz bir yolculuğun ardından Güneş'e ulaşınca, Llzan'ın tüm bedenini kaplayan tüyleri gibi bembeyaz yelesini okşadı ve Llzan'ı Güneş'e sundu: "Elim ve ayağım. Karanlık ve uzun yolların cesareti... Sana sunabileceğim daha değerli bir şeyim yok. Benden kabul et." Güneş hediyeyi kabul etti. Llzan'ı ona doğru uzanan alevler sardı. Alevler onu akan bir lav denizi görünümündeki küreye çekti ve Llzan gözlerden kayboldu. Xediav, "Artık geri dönemem. Beni de al." diyerek kendini de Güneş'e sundu. Yolculuğun başından beri niyeti zaten buydu; varlığından sıyrılıp ateşte kaybolmayı istiyordu. Doksan iki yıllık arayışla geçen hayat onu yormuştu. Artık varlığa, hatta bedenine bile katlanamıyordu. Güneş kıvılcımlarını saçtı; "Süren dolmadan, havayla yayılmadan, yağmurda çatlamadan, yeşerip kurumadan, karanlık diyarlarda kuru dalları yakmadan ve nefretini koparıp uzaklaşmasını izlemeden benden isteme!" Kıvılcımlardan biri Llzan'ın şekline büründü. Alevler soldu, ayakları ve gözleri dışında siyah tüylere bürünmüş Llzan tekrar belirdi. "Dön! Dön ve seferini tamamla."
"Ben seninle kalmak istiyorum. Alevlerin Tiyenal'e sığmıyor. Zırhımı kuşanıp yaşadığım her âna, gittiğim her yere zindanımı da götürüyorum. Bu sürgüne son ver."
"Söz verildi, benimle onlar hakkında tartışma. Dön şimdi! Dön ve zırhını çıkar. Saf ve asil kandan uzak dur. Lanetim onu dökenlerin üzerinedir. Buna cüret edenler ışığı asla göremeyecekler."
Xediav gözlerini surlardan ayırmadan Llzan'ın dizginlerini sertçe çekiştirdi. Derinden gelen, sert, çatallı ve çekinme duygusu yaratan sesiyle "Peşinizden gelenleri uyarın. Doğa devrilene kadar buradayız." dedi. Dilinden dökülen kelimeler zihinlere işliyordu.
Avucuyla sakallarını sıvazlayan Nahel, "Belki önce insan kralıyla konuşmalıyız. Tüm bunlara gerek kalmayabilir." dedi.
Drakhon arkasını dönüp orduya baktı ve gri gözleri kan kırmızısına dönerken söze girdi, "Nahel, karar verildi. Tartışma zamanı değil. Bu ordu bir kez toplanabilir ve insanlara güven olmaz. Sözleri geçicidir, davranışlarını bağlamaz. Bugün buradan çıkarlarsa yıllar sonra tekrar kuracakları şehre saldıramayabiliriz."
Nahel başını eğerken Alteske kıkırdıyordu. Nahel, "Evet karar verildi. Ancak bin yıldır Kadim Enerjiyi tamamlayan bir şehir için belki de bir karardan fazlası gerekiyor. Konuşalım ve sonra neler olacak izleyelim." dedi.
Xediav; "Savaşın yerini alacak bir kelime yok. Söz verildi. Önce Vesta ve Laza'yı devirin."
"Sonuçlarını kimse kestiremez. Sen bile Xediav." Nahel alınan karara uyacaktı fakat kaygılarını gizleyemedi. Arkasını döndü ve diğer büyücülere katıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağların Prensi
FantasyAstina dudaklarını kımıldatmadan Emyr'le konuşuyordu: "Fısıltılarını dinle Emyr. Onlara kulak verirsen duyarsın ki senin şarkını söylüyorlar. Boz sessizliği çünkü şarkın, gizli kalmaması gerektiği kadar görkemli. Yapraklar esen rüzgârda şarkına riti...