Banyoya doğru yavaş adımlarla ilerledi.
Karanlık.
Boş olmasına şaşmamalı. İçeri girdi. Aynadaki yansıması onu her saniye daha çok korkuturken sıcak suyu açtı. Tenini yakıp kavurmasına izin verdiği suyu avuçlarına doldurdu. Yüzünü ıslattı.
Soğuk.
Tanıdık.
Kapıyı açıp dışarı adımını atmaya yeltendi.
Atamadı.
Duvar.
"Gene mi uykudasın?", diye sordu kendine. Eline geçirdiği ilk jileti alıp göğsüne sapladı. Ölmeden uyanamazdı ne de olsa?
Kan. Biraz fazla kan. Beyaz yere damlayan, kırmızı kan.
Fakat tuhaf olan şey bu değildi. Yerde yazılar belirmeye başlıyordu. Adamın gözleri önünde.
Hadi ama, ne olurdu işe yarasaydı, diye geçirdi içinden. Rüyalarını sevmezdi.
Ümitsizce okumaya başladı."Tanımıyorsun beni."
Kısa süren bir 'hıh' sesiyle güldü adam, harfler yollarını şaşırmış denek fareleri gibi oradan oraya süzülüp yeni bir cümleyi yaratırken.
"Ben de seni tanımıyorum."
Yazılar silindi, yerine yenileri gelirken.
"Yabancılığımız sürmesin uzun. Dostum, Sentium*, bana bir söz ver !
Bana yağan her yağmurda ruhuna teslim olacağına söz ver.. Körleşmiş zihinlerimizde buluşalım.
Çay içelim...
Pek söze gerek yok ki. Susalım.
Biz susalım, yağmur konuşsun.
Bir söz ver Sentium !
Güneş yatağına gittiğinde, yüzünü üzüntüyle boya.
Biz tuvallerimizi süslemeye bakalım.
Sonra sen elini her kaldırışında ağlamaklı olalım gülünecek halimize.
Sana seslenişimde duy beni, duy beni her Lalena dinleyişimde.
Lalena, mesut insanların duyamayacağı bir mırıltıydı dostum.
O halde, umarım pek de mutlu değilsindir. Demiş miydim, ben bencilim de biraz..."
Adam, gördükleri karşısında büyülenmişti. Harfler birleşip bir ipliği andıran görüntüsüyle havalanır ve adamın göğsünden içeri süzülürlerken, çıkışı örten duvarın tuğlaları birer birer silindi. Yarası iyileşmişti.
Ve yüzü, biraz önce avcuna doldurup kendisine tuttuğu kaynar suyun soğukluğunun acısını çıkarırcasına; cayır cayır yanmaya başladı.
Adam bağırdı. Çünkü bu, bir rüya değildi.
_______________________________________
*latince bir kelimeyim ben diye adeta bağıran, Google üzerinde arattığınızda alakasız, garip şeyler göreceğiniz, üzerine bir anlam yüklenmemiş bir kelime. en azından gerçeklikte.
fakat düşselliğimde, sentium, bir çağrı. ruhların birbirine olan, acı dolu, sessiz çağrısı...