Sherlock kitaplarını toplayıp şatonun diğer ucundaki Gryffindor kulesine doğru yol aldı. Aslında üşengeç insanın tekiydi ancak gel gör ki tek arkadaşı John'du ve John'un ise gayet geniş bir arkadaş çevresi vardı. Bu durumda başka arkadaşı olmayan Sherlock'un oraya gitmesi daha mantıklıydı.
John ile biçim değiştirme çalışacaklardı. Dakikalar sonra Sherlock Gryffindor ortak salonunda ki şişman kadının tablosunun önüne gelince John'dan öğrendiği parolayı söyledi.
"Aslan kafası. " Sherlock parolaya istemsizce göz devirirken tablo arkaya savruldu. Ravenclaw'lı genç portre deliğine tırmandı ve kimsenin garip bakışlarına maruz kalmadan erkekler yatakhanesine çıktı.
Odalar beş kişilik olduğundan John kendilerine 'çapulcular' diyen bir grup çocukla aynı odada kalıyordu. Vee.. Çapulcular Sherlock'tan pek hoşlanmıyordu.
Çünkü Sherlock'un başında Lily Evans diye bir kızıl bela vardı. Gerçi Sherlock John onu uyarana kadar fark etmemişti, genç kızın ondan hoşlandığını.. Şaşılacak bir şey de değildi. Sherlock hiçbir zaman anlamamıştı bu işlerden.
Lily Evans Sherlocktan hoşlanıyordu. Ve Lily Evans'a aşık iki çocuk varken işler pekte kolay değildi. Her neyse.. diye düşündü Sherlock.
John'un yatakhane kapısının kulbunu indirdi. Ve içeri girdi. Aynı anda John'un kız gibi çığlık atmasını beklemiyordu elbette. Neden çığlık attığını anlamaya çalışırken John'a baktı Sherlock. Ah.. üstünü giyiniyordu. Sherlock hemen odadan çıktı. John her zaman utangaç biri olmuştu.
Genç adam arkadaşını beklemek için gerisin geri Gryffindor ortak salonuna indi. Bu sırada çapulcular rahatsız olmuş gözlerini Sherlock'un üzerine dikmişti. James Potter huysuzca mırıldandı. Ravenclaw'lı genç onları umursamayıp bir koltuğa oturdu.
Ejderha kanının on iki ayrı kullanımını okurken iki gölgenin üzerinde belirdiğini hissetti. James Potter ve Sirius Black'ti. Sherlock umursamadan okumaya devam etti. Buna sinir olmuş Black oğlanı Sherlock'un yakasını kavrayıp kendisine bakmaya zorladı.
Sherlock ilk önce yakasında ki ele sakince baktı. Ardından Sirius Black'e çevirdi bakışlarını. Bu sırada Remus Lupin arkadan Sirius'u uyarıyordu.
"Sevgilini dinle Bay Köpek.. " dedi Sherlock umarsızca. Bununla beraber Sirius'un eli gevşemişti.
"Ne kasdediyorsun, inek? Saçmalamayı kes ve kalk şuradan. Burası bizim yerimiz. " dedi Sirius, özgüvenini biraz kaybetmiş olarak..
"Ne kastettiğimi biliyorsun, Bay Köpek.. Animagus, kurtadam, aşk.. Bu kelimeler sana tanıdık geliyor mu? " dedi Sherlock sadece Sirius'un duyacağı şekilde. "Ahaha. Korkma Pati.. Ben shipliyorum.. Can sıkan tek şey bunu arkadaşına söylememen. Ah, zavallı Potter.. " dedi bu sefer kaşlarını çatmış James'e bakarak.
"Ne? Ne söylemesi? Sensin zavallı, Holmes. Çekil şuradan.. " dedi hiçbir şey anlamamış olan James.
"Çekileyim mi, Paticik? Sen söyler misin lütfen? " dedi sırıtışı iyice genişleyen Sherlock.
"Boş ver, Çatalak. Uğraşmaya değmez.. " dedi paçaları tutuşmuş Sirius.
Hala itiraz eden arkadaşını kolundan tutarak ortak salonun diğer ucuna çekti. Sherlock arkalarından gülerek baktıktan sonra okumaya geri dönüyordu ki arkadaşının sesini duydu.
"Ne dedin onlara, Sherlock? Sirius, James'i neden çekiştirip duruyordu? " John utangaçlığını örtmeye çalışarak sordu.
"Sonunda, Bay Watson, teşrif edebildiniz mi? " dedi Sherlock biraz da sitemle. "Ben şatonun diğer ucundan geliyorum, unutmuşsan hani.. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just friend? | JOHNLOCK HOGWARTS AU | POTTERLOCK
FanfictionIki ergen düşünün, Sherlock Holmes ve John Watson. Hogwartsta son sınıf öğrencisi iki arkadaş. Sadece arkadaş mı? Kesinlikle hayır..