Sherlock tamda düşündüğü gibi meleksi bir suretin görüntüsüyle uyandı.
Doğal olarak onu izlemekten kendini alıkoyamadı..
Şimdi John'un göz kapakları koca bir dünyayı küçük bir çocuğun saklambaç oynarken saklanması gibi kahve rengi gözleri saklıyordu. O aşırı tatlı burnu hafif nefes alışverişle oynaşırken, dudakları- oh, hayır.
Bunu düşünme. Onunla aranı düzeltmiş, tekrar eskisi gibi olmuşken..
Sherlock John'un göz kapaklarının titreştiğini görünce hemen gözlerini kapadı. Usta oyunculuğuyla uyuyor gibi yaptı. Neyse ki uyku sersemi John onun uyanık olduğunu anlamadı.
Onun yerine Sherlock'un uyuyor gibi görünen yüzüne baktı. O.. çok mu.. hoş görünüyordu?
Güneş ışığı simsiyah saçlarına vurarak onları parlatıyordu. Dalgalı tutamlar alnına düşüyordu.. Upuzun kirpikleri vardı. Onların gölgesi elmacık kemiklerine düşüyordu ve John içinde bir şeylerin fokurdadığını hissetti. Tanrı aşkına, ne oluyordu?!
John uyku sersemliğini atmak için kafasını hızla sallayıp küçük bir baş dönmesi yaşadı.
Bu sırada Sherlock'un içi içini yiyordu. Onun düşüncelerini duymak için neler vermezdi ki! Ancak gözleri kapalıydı ve henüz zihinfend'de o kadar iyi değildi. John neden hala ses çıkarmamıştı? Belki de onun John'u izlediği gibi, John'da onu izliyordu?
Hayır. Hayır, bu imkansızdı. John'un bir sevgilisi vardı. John ancak onu uykusunda izlerdi. Sherlock sahte bir uyanma efektiyle uyanınca John'un odada ki banyoya girdiğini gördü. Banyodan çıkan John konuştu,
"Kahvaltıya beş dakika kalmış. "
Sherlock'a bir saniye bakıp hemen ardından gözlerini odada gezdirdi.Sherlock'ta yataktan kalktı ve banyoya girdi. Üç dakika kadar sonra çıktığında John onun saçlarını ıslatarak biraz daha düzgün olması için uğraştığını gördü. Ses çıkarmadan gülüşünü sakladı. Hızlıca kahvaltıya indiler ve ikisi de kendi masasına gitmeden önce son bir kez bakıştı.
John ona samimi bir gülümseme gönderdikten sonra masaya yöneldiğinde Sherlock'un suratını hoş bir sırıtma kapladı. Gözlerini John'dan başka yöne çevirirken Moriarty'yi gördü.
O bile moralini bozmadı gerçi.. Sherlock o sabah uyanırken ilk gördüğü şey John olmuştu. O gün nasıl kötü geçebilirdi ki?
*
Mary sabah uyandığında ilk farkettiği şey, yüzünü gıdıklayan kızıl ve ipeksi şeyler oldu. Lily'in saçları. Merlin aşkına! Aynı yatakta uyumuşlardı.
Lily'in kolları Mary'nin beline sarılmıştı. Mary Lily'i uyandırmamak için hızlanan nefeslerini dizginlemeye çalıştı.
Kalbi göğüs kafesinde hızla atarken Lily'in uyanmaması garipti gerçi. Neyse ki Lily'in ağır bir uykusu vardı.
Ne kadar süre öyle durduğunu bilmiyordu. Lily'in kafası omzuyla göğsü arasında bir yerde, elleri belinde ve saçları her yerdeyken Mary sessizce Lily'in beyaz tenini izledi. Düzgün kaşları, yeşil gözlerini saklayan göz kapakları, uzun kızıl-kahve kirpikleri, düzgün burnu ve kırmızı dudakları gözlerinin önünde geçiş töreni yapıyordu.
En sonunda Lily kıpırdanmaya başladı.
Ilk başta uyanmayıp sadece Mary ile olan ilişiğini kesti. Mary göğsünde oluşan boşluğu yok saydı. Ardından Lily yavaş yavaş uyandı ve yeşil gözleri açılır açılmaz Mary'nin mavi gözleriyle buluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just friend? | JOHNLOCK HOGWARTS AU | POTTERLOCK
FanfictionIki ergen düşünün, Sherlock Holmes ve John Watson. Hogwartsta son sınıf öğrencisi iki arkadaş. Sadece arkadaş mı? Kesinlikle hayır..