2.Bölüm
Aniden boynumda hissettiğim bir ağrıyla yere yığıldım.Kendime geldiğimde nerede olduğumu anlamaya çalıştım.Lockwood bölgesi.Umursamaz lise aşkımın burayı terk etmeden önceki mekanı.Ve sanırım arkasında bırakabildiği tek şey.Gittiğinde herşeyi beraberinde götüren aşkımın.Ya da daha az dramatize edeyim;Tyler Lockwood ve Lockwood ailesinin evi ve bölgesi...
Tekrar tekrar kurtulma çabalarımın ve haykırışlarımın boşuna ve saçma olduğunu içimden geçirdim.Çünkü Tyler evini terk etmişti ve o terk etmeden önceyse Klaus annesini havuzda boğmuştu.Daha sonra Matt evi kilitleyip güvence altına almıştı.Yani terk edilmiş,perilerin bile uğramadığı bir eve ümit bağlamıştım.İki haydut karşıma geçti.Erkek olanın saçları siyah gözleri maviydi,bayansa bir melezdi(Siyahiydi).Adam bana yaklaştı.Neyseki o sırada telefonum çaldı.Kurtarıcıma içimden binlerce teşekkür ediyordum.Adam telefondaki kişiyi görünce çirkin çirkin güldü ve açtı.
"Nerede kaldın aşkım?"
Klaus.Bu sesi nerede olsa tanırdım.Bahse girerim ölüyken bile tanırdım.
"Sanırım aşkın bu gece sana katılamayacak Klaus.Onu öldüreceğimde.Ya da Lockwood mahzeninde işkence de edebilirim.Hem bizim küçük partimize kurtlarda katılabilir."dedi adam.
"Robert.Seni çirkin ucube.Şeytanın koynundaki yılan."
"İltifatların bittiyse anlaşmaya geçelim,Klaus?"dedi adam ve elinde beklettiği mineli bıçağı yüzümde gezdirdi.Acıdan inlemiştim.
"Anlaşma yok;kızı alıyorum,sen ölüyorsun."dedi Klaus sinirle.
Adam bıçağı vücudumda gezdirmeye devam etti.Sonra cebinden çıkardığı mine özünü dolu küçük şişeyi yüzüme boşaltıverdi.İnlemiştim.Her hücrem yanıyordu.Zincirlerimi kırdı.Güçsüzdüm.Adamın üstüne saldıracaktım ki kadın beynime basınç verdi.Adeta kıvranıyordum.Hemen beni tutup mahzene indirdiler.Ve oradaki kurt kelepçelerine ellerimi bağladılar.Bitkindim.Daha sonra adam oradaki demir sopayla oynamaya başladı.Bacağıma ve sırtıma batırdı.Tam o sırada Klaus geldi.
Robert "Ne istediğimi sanırım biliyorsun,Klaus.Getirdin değil mi?"dedi.
Tanrım bu Robert tam bir gerizekalıydı.Klaus'a kafa tutabileceğini sanıyordu.Zavallı Robert.Mineli bıçakla çizdiği yeri iyileşmesine fırsat vermeden tekrar tekrar çizmişti.Canım yanıyordu.Ben acı çekerken Klaus bana baktı.Baktı.Ve baktı.Daha sonra adama döndü
"Evet."Robert'ı boynundan boğacak gibi kavrayıp yere fırlattı.Elindeki bıçağı alıp parmaklarını uçurdu.Robert acıyla inledi."Bu parmaklarınla onu incittin değil mi?!"Klaus öfkeden kudurmuştu.Robert yanındaki cadı olarak tahmin ettiğim kadına yardım et dercesine sinirli bir bakış attı.Kadın gözlerini kapattı.Bir yandan bende Klaus diye bağırıyordum.Kadın beynimin içine basınç veriyordu.Ben çığlıklara boğulmuştum,tabiki Klaus'a bi'şey olmuyordu."Klaus,Klaus!Lütfen durdur!Şunu durdur!"Ağlamaya başlamıştım.Sürtük cadı beynimin içine sanki binlerce cam kırığı batırmıştı.Klaus sırf işkence için Robert'ın kolunu da kesti.Lanet cadı basıncı yoğunlaştırdı.Klaus çömeldiği yerden kalkıp kadının yanına gitti.Kadın bıçağı Klaus'un elinden bir göz hareketiyle düşürdü.Klaus kadını sımsıkı tuttu.Kadında tabiki Klaus içinde birşeyler vardı.Bu sefer çok daha kötüsünü yaptı.İkimizde aynı anda inledik.Ben dayanamıyordum.Ancak Klaus dayanmaya çalışıyordu.Bir hamlede kadının arkasına geçip bıçağı boğazına dayadı.O sırada Robert Klaus'a saldırmayı denedi.Klaus sürtüğün boğazını kesti.Sıra Robert'a gelmişti.Aynı işlemi onada uyguladı.İkisininde öldüğüne emin olduktan hemen sonra yanıma geldi.Parmaklarını yanaklarımda gezdirdi.Daha sonra dudaklarımda iyice yaklaşmıştı ki "Çöz beni!" dedim.Nazikçe ellerime dokundu ve zincirleri kırdı.Vücuduma giren fazla mineden yere düşüyordum ki Klaus hemen beni yakalayıverdi.Kucağına aldı.Hızlıca evimin önüne geldi.Kapıyı bir tekmeyle kırdı.O sırada annem karşımızda beliriverdi.Endişeli bir şekilde bize baktı.Birşey söylemesine izin vermeden beni odama getirdi.Yatağıma yatırdı.Hemen annemin yanına gidip "Kızın iyi içerde uyuyor,sende televizyon seyrediyorsun."diye etki altına aldı.Sonra yanıma geldi.Ellerini saçlarımda gezdirdi.Tam ona serzenişte bulunmak için ağzımı açmıştım ki güzel parmağı dudaklarıma dokundu.
"Caroline,bugün olan herşey için çok üzgünüm.Olaylara karıştığın için üzgünüm.Bu benim olayım.Senin karışmana izin vermemeliydim."Yüzümü buruşturdum.Hiçbirşey demedim.Yüzündeki endişe yerini acıya bırakmıştı.O ben uzanırken yanımda öylece oturuyordu."En kötüsüde bu," dedi."En kötüsü de bu seni sevdiğim için.Beni seninle yaralıyorlar."Gökyüzü mavisi gözlerinden,kan kırmızısı olmuş yanağına iki damla yaş süzülüverdi.Sadece ona baktım.Tepkisizdim.Onu bu acınası duruma düşüren bendim.Daha sonra artık ne kadar uykuya direneceğimi düşünmeye başladım.Ben kendimi bırakana kadar öylece beni izledi.Klaus'a bağırmaya bile gücüm yoktu.Tam dalmıştım ki ayağa kalktı.İyice yaklaştı.Soğuk nefesini hissedebiliyordum.Dudaklarını dudaklarıma değdirdi.Sanki duymamdan ürküyormuşcasına fısıldadı.
İyi uykular,Care.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Sevgi
Romance"Dediğim gibi henüz 19 yaşındaydım.Öldürülmüştüm.Bu bir savaştı.Hayatın cazibesi beni geri döndürüp,bir canavarın hastalıklı sevgisinin ortasına atmıştı.Nasıl olurda bundan kaçabilir buna karşı koyabilirdim?" Klaus&Caroline aşkına yeni bir boyut ge...