-1.Bölüm-

116 41 48
                                    

Tanıtım

Selam sevgili okurcuğum! Eğer bu hikayenin bilgilerine bakıp geldiysen artık geri dönme ve okumaya devam et, eğer sıkıldığın yerler varsa bunu bana belirt. Bu hikayeyi kurgulamadan akışına bırakarak yazıyorum.

Gerçek hayatımda Antalya ya gitmedim nfoenfoeno ama merak ettiğim için ve hikayede yaz olduğu için kendimce düşünerek yazıyorum. Klişe gibi gelebilir ama değil ndkdncırnfı yani seviceksiniz. Evet hala buraları okuyorsan ana karakterdeki kızımızın yaz tatilindeki yaşamı var.

Model seçmedim siz kendiniz kafanızda canlandırın diye ama eğer isterseniz en yakın zamanda modeller bulurum.

O zamaaaaannnnn!  İyi okumalar.

***

"Derin Aksoy!" gözlerim ile talan ettiğim ve üzerinde ilerlediğim pürüzsüz zeminden adımın seslenilmesi ile kafamı kaldırdım. Başımı kaldırınca yazın o sıcak esintisi suratıma vurduğunda karşıdan sanki düğüne gidiyoruz gibi giyinip süslenmiş Ezgi gülümseyerek bana yaklaşıyordu. Suratıma samimi olduğunu düşündüğüm gülümsememi takındım.

"kızım bu halin ne düğüne mi gidiyoruz?"demem ile beni süzüp yüzünü buruşturdu.

" ha ha ha çok komiksin!karne alıyoruz kızım azcık güzel giyinseydin bali valla bak güzelliğini kullanmıyorsun ya ağzının ortasına kürekle vurasım geliyor. "söylediği şeyler üzerine gözlerimi yarım yamalak devirdim, evet hala usta değilim.

Bir bakıma haklıydı vücudum güzeldi evet ama bunu herkesin bilmesine gerek yok, onun aksine siyah Jean ve sarı kolsuz gömleğim ile gelmiştim okula.

" neyse hadi gidip alalım şu karneleri huysuz." bu dediğinede göz devirdiğimdi süper bir devirme olduğunu görünce elimi yumruk yapıp yukarı kaldırasım geldi ama tabi ki yapmadım. Sakin ol Derin.

Sınıfa hızlı adımlarla girdiğimde herkesin bakışları bana dönse bile onlara bakma gereği duymadan boş bir sıraya oturdum, Ezgi de yanımda bir kaç dakika durduktan sonra diğer kızların yanına gitti. Boş beyaz sıraya bakıp hayatımı sorgularken böğürmelerin kesilmesi ile kafamı kaldırdım. Hoca gelmişti sırayla herkesin karnesini vermeye başladı.

"Derin aferin kızım, umarım 12.sınıfta ve üniversite sınavında bu başarıyı gösterirsin." deyip karnemi uzattı, evet taktir almıştım ve evet derslerine çalışan biriyim.

Pek umursamazsınız büyük ihtimalle ama kendimi tanıtayım size;

Ben Derin Aksoy, 17 yaşında lise öğrencisiyim, orta halli ama çoğu kişi tarafından zengin bir aileye sahibim. Boyum kısa olmasına rağmen güzel bir vücuda sahibim sarı saçlara ve yeşil gözlere sahibim ve bunu sevmiyorum, evet doğru duydunuz yeşil gözlerimi sevmiyorum çünkü 8.sınıfa kadar tüm herkes gözlerimin güzel olduğunu ve benim çok güzel olduğumu söyledi, bende ilgiyi, iki yüzlülüğü ve sahteciliği sevmediğim için insanlar benden uzak dursun diye lens takıyorum, bu sayede gözlerim kahverengi. Sınırlı kişiler dışında kimse lens kullandığımı bilmiyor. Evet biliyorum manyağım.

Babam ünlü bir hastanede Prof. Doktor, annemde dedemlerden kalma holdingin sahibi AKSOY HOLDİNG, 10 yaşında ama benden büyük gibi davranan birde canavar bir erkek kardeşim var.

Çoğu kişiden daha fazla çalışır ve 1.olurum. Bu yüzden babam onun gibi bir doktor olmamı istiyor sanırım bunu daha sonra düşünebilirim. Ezgi dışında yakın arkadaşım yok, hayır ezik değilim herkes etrafımda dört dönüyor ama ben istemiyorum, dedim ya iki yüzlüler. Her insan evladı gibi bende müzik dinlemeyi severim. Yerine göre makyaj yaparım o da zaten fazla abartılı olmaz. Günlük bir ruj ve rimel yeter benim için. Kıyafetlerimi ise o an ki mooduma göre seçer elime ne geldiyse giyerim.

***

Sonunda herkes karnesini almış dışarı böğürerek çıkıyordu. Koridoru esir almış böğürmeler ve ter kokusu ile yüzümü buruşturdum. Eve gidince hemen duş almam gerekliydi. Zorlu bir itiş kakışın ardından kavurucu güneşin altına çıkabilmiştim. Evim okula baya yakın olduğu için yürümeyi tercih ettim. Kulaklığımı çıkartıp telefona takıp bir kaç gündür bağımlısı olduğum şarkıyı açtım yine. 2 katlı, dışı krem ve yeşil olan evin önüne sonunda gelmiştim. Her yerimden terler akarken kim bilir dışarıdan nasıl görünüyordum. Yavaşça deliğe anahtarı sokup kilidi açtığımda hızla eve girdim. İçeride tatlı bir telaş vardı.

"hoş geldin bir tanem, çabuk çık yukarı kardeşini giydir biz valizleri taşıyoruz."diye bağırdığında telaşın nedenini anladım. Yeni yazlığımıza gidicektik, Antalya ya.

" Tamam annee" diye bende bağırdım. Yukarı hızlıca çıkıp odama girdim, karnemi ders masamın çekmecesine koyup derin bir nefes alıp verdim. Derhal üstümdekilerden kurtulmalıyım ama ilk canavarı giydireyim. Odamdan çıkıp karşı odaya geçtim, oda derli topluydu ama Yağız burada değildi. Kafamı kapıdan çıkarıp bağırdım. "Yağız uğraştırma beni gel şuraya giydireyim, daha duş alıcam." ses gelmeyince oflaya puflaya aşağıya indim "canavar 3 saniye içinde eğer ortaya çıkmazsan, Bobo ölür." elimde oyuncak köpeği tutmuş elimlede bıçak gibi yapıp boynuna dayamıştım. "3"

"2"

"tamam tamam çıktım, şimdi onu sakince yere bırak ve bana yolla" gözlerimi kısarak baktım. "eğer gelmezsen ölür!" başladı ağlamaya "valla bak gelicem hadi ver bana" deyince bebek deyip boboyu ona verdim ardından kolundan yakalayıp sürükleyerek odaya çıkardım. Ne var canım o da beni deli etmesin!

***

Yarım saatin sonunda Yağızı giydirmiş, duş almış bir şekilde arabaya ilerliyorum. Yağızı çocuk koltuğuna oturtup bende kendi yerime geçtim. Saniyeler içinde telefonla bütünleşip yine bağımlısı olduğum şarkıyı açtım. Gözlerimi kapatıp huzurlu bir şekilde tam uyuyacakken kulağımdaki kulaklığın teki çekildi. Hışımla Yağız a döndüğümde hınzırca sırıtıp bana bakıyordu tam ağzımı açtım söveceğim, babamın öksürüğü ile gözlerim dikiz aynasına gitti, bize bakıyordu. 32 diş sırıtıp önüme dönerken Yağıza ölümcül bakışlar atmayı unutmadım. Korkmuş olmalı ki yutkunduğunu görünce bu sefer ben sırıttım. Saatler ardından 2 katlı bizim eve göre daha lüks bir evin önünde durduk. Artık ölmüştüm arabayla onca yol çekilir mi kardeşim ama anneniz uçaktan korkuyorsa mecbur çekilir. Arabadan indiğimde ellerimi açıp kafamı yukarı kaldırdım "Allahım şükürler olsun vardık, bir an son nefesimi verdim sandım" dediğimde annemin homurdanmasını duydum "hadi kaldır kardeşini" yine ofladım "anneye Of denmez" deyince gözlerimi devirip diğer kapıyı açıp uyuyan Yağıza baktım. Sinsice sırıtıp başımı kulağını yaklaştırdım.

"CANAVAAAARRRRR!" Bağırmam ile çığlık atıp ağlamaya başladı ben karnımı tutup anırırken annemin bize yaklaştığını görünce hemen annemin yanına gittim "anne oğlun seni istiyor, benim indirmemi istemiyormuş." bana He tabi He bakışları atıp arabaya gitti. Bende sırıtarak arka bahçeye gittim. Bir havuz vardı ve karşıdaki manzara... Nefes kesiciydi. Kollarımı önümde bağlayıp en kenara gidip güneşin aydınlattığı o devasa denize baktım.

Bakalım 3 aylık süre içinde bu şehirde ne yaşayacağım.

Merhaba Antalya...

ÖLÜLER ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin