Oğuz'u kenara çekip Yusuf'un önüne geçen kişi Pelin'di. Bir ıslak mendil çıkarıp Yusuf'un üstünü siliyordu.
"Ah bir de beyaz ama bunu bana çıkışta gönder ben yıkarım."
Yusuf sinirle Pelin'in elini sert bir şekilde tuttu. "Böyle bir şeye gerek yok." Sonra Nilay'a döndü. "Üstümü nerede değiştirebilirim?"
Nilay:
"İçeri gir yukarıya çık ilk sağda." Yusuf tamam diyip yanımızdan ayrıldı. Oğuz bana döndü;
"Naber Sude görüşmeyeli daha da güzel olmuşsun." Bu numaraları yemeyecek kadar zekiydim. "Sağol deyip geçiştirdim. Sonra simsiyah mini elbise giymiş saçlarını maşa yapan Pelin'e döndüm;
"Yusuf'u daha tanımıyorsun,ondan uzak dur." Gözlerini kıstı.
"Neden?" Elindeki içeceği yere attım. "Beni hiç tanımıyorsun Pelin hem de hiç." Nilay ortamı sakinleştirmek için atıldı. "Gençler sakin olalım. Şimdi dans zamanı" Arkaya bilmediğim bir şarkı açtı.Yusuf ve arkadaşlarının olduğu masaya gittim. "Dans etsek mi?" Hepsi kahkaha atmaya başladı. Yusuf bana döndü "Sen iyi misin?" sinirlenmiştim. "İyi o zaman ben de Oğuzla dans ederim"
Oğuz'a ettiğim dans teklifi ile havalara uçtu dans ederken yaklaşık beş dakika sonra yanımızda Pelin ve Yusuf'un dans ettiğini gördüm.
Oğuz;
"Çok güzel olmuşsun" Ben daha teşekkür edemezken Yusuf "eş değiştirme vakti" dedi. Ve beni kendine çekti. Şarkı değişmişti. En sevdiğim şarkılardan biri çalıyordu.Yusuf ellerini belimde kavuşturdu. Ben de kollarımı boynuna doladım.
Yaşşamak yıldızlarda seninle olmak istiyorum
Sevişmek hüner değil yanında kalmak istiyorum
Yaşşamak hüner değil seninle ölmek istiyorum"Hani dans etmek istemiyordun?"
"Oğuzla dans ediyordun. Hata yapıyordun."
"Hatalarımla ilgilenme."
"Ne seninle ne de hatalarınla ilgileniyorum. Şu an seni kurtardım. Teşekkür etmen gerek"Artık şarkı sesi duymuyordum. Ya da uyum içinde dans eden ayak sesleri. Birden duyduğum alkış sesiyle irkildim. İnsanlara baktım. Dalıp gitmişiz. Sarılır konumda ortada kalmışız. Yusuf sinirlenip yerine geçti.
Bende yerime geçtim.Nilay mikrofonu eline aldı.
"Eğleniyor muyuz? O zaman şimdi karaoke vakti."Herkes alkışlamaya başladı. Ve beni ortaya çağırdı.
"Bana öyle yaklaşma,
Bana öyle dokunma.
İkimize karşı bu dünya bizi anlamicaklar.
Benle böyle konuşma,
Kapıları kapatma.
İkimize karşı bu dünya bizi anlamicaklar.
Beni aşkla aldatma,
Gerçeklere kapatma
Beni kırıp ağlatma.Şarkının bu mısralarını söylerken sadece Yusuf'un gözlerine bakmıştım. Bu mısralar aklıma Yusuf'un bana yaptıklarını aklıma getirtiyordu.
Gözyaşlarımı tuttum. Ama sahneden inerken kendimi tutamamıştım ve ağlamaya başladım.
Yüzümü yıkamak için lavoboya gittim. Arkamdan Pelin de girdi. Kapıyı kapadı.
"Sen onu çok mu seviyorsun?"Gözlerimi devirdim
"Sanane!"
"Bu sınıf senden neden korkuyor bilmiyorum ama ama ben korkmam Sude. Ayrıca Yusuf'un etrafında dolaşma. O seni sevmiyor her halinden belli." Sinirlenmiştim. Ama Nilay'ın hatrı için sakin kalmaya çalıştım."Zavallı. Burada yeni gelenlere böyle denir. Arkadaş bulmaya çalışırken aciz görünürler. Sen kavga edecek insan arıyorsun böyle yaparken görünmüyorsun bile"
Nilay pastasının üstüne bizim fotoğrafımızı koymuştu. Bu yüzden pastayı beraber kesmemiz gerektiğini söyledi.
Pastayı yerken erkekler iddiaya girmişti. Kim Yusuf'a bu pastayı yedirtebilirse istediği erkeği havuza fırlattı. Herkes bir şeyler sunup eli tabakla dönüyordu. Atakan gitti ve Yusuf pastayı yiyordu. Tekrar yanımıza döndüğünde "ne dedin" diye sorduk bize cevabıysa şuydu;
"Matematikten kopya vereceğim." Bütün sınıf kahkaha attık. Yusuf da "Eee kim atlıyor havuza?" Atakan döndü;
"Abaza Doruk."
Doruk kaçmaya çalışırken Sarp ve Umut tutmuştu ve Atakan havuza itmişti. "Su ile Doruk'un kavuşması görenleri duygulandırdı" deyince bütün sınıf gülüştük. Doruk "Olum titriyorum lan" Atakan "Olum bekle biraz ya" Sarp ve Atakan fısıldaştılar.Sonra Sarp döndü;
"Evet gençler haberiniz var ki sınıfımızın meşhur hoşgeldin şakaları vardır. E geçen sene bana yaptığınız gibi" Sonra Pelin'i yanına çağırdı.
Elindeki tabağı gösterdi. "Eğer arkadaşımız suratına yediği bu pastayı silmez günün sonuna kadar durursa,sınıftan biri olarak görülecektir. Eğer bu arkadaşımız siler ve dayanamazsa bu soğukluk ona karşı devam eder." Pelin güldü "Bu mu yani?" Sarp ciddileşti. "Öyle deme bence aramızda bu testi geçemeyip şu an sınıfımızda olmayan insanlar var." Pelin baktı. "O onların problemi, yapıştırabilirsin." ve Sarp pastayı Pelin'in yüzüyle kavuşturdu.Bütün sınıf kahkaha atıp peçete istemesini bekliyorduk. Ama o tuhaf bir soru sordu;
"Havuza atlayabilir miyiz?"
Kafasını 'hayır' anlamamında salladı.Hediye açma vaktiydi. Herkes aldığı pahalı hediyeleri gösteriyordu. Hepimiz özel okuldayız ama ben burslu girmiştim. Yani mükemmel bir maddi durumumuz yoktu. Nilay'ın babası ona bir araba almıştı. Arabanın içine öyle bir düşmüştü ki ben hediyemi veremedim bile.
Herkes arabanın başına üşüşürken bense hediyemi Nilay'ın yatağına bıraktım notta bırakmıştım
''Bunu görünce çok tatlı demiştin, güle güle kullan arkadaşım"
-SudeEvet ona kocaman bir peluş ayı almıştım.
Saat 12'ye denk geliyordu. Yusuf'u iddiadan sonra hiç görmemiştim. Onu ararken ikramların yanında gördüm. Tam onun yanına gidicekken bir el beni durdurdu. Bu Oğuzdu. Beni kenara çekiştirdi
"Ne yapıyorsun Oğuz?" Ellerimi sımsıkı tuttu.
"Ben seni özledim Sude. Seninle eskisi gibi olmak istiyorum. Tamam ben bir eşeklik ettim. Seni zamanında kırdım belki ama herkes ikinci bir şansı hak eder değil mi ama?"
Ağlayacak gibi görünüyordu. Ama haklı da olabilirdi herkes ikinci bir şansı hakeder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur
Teen FictionSude ve Yusuf 18 yaşında iki genç. Beraber yaşadıkları olayları öğrenmek istiyorsan kitabımı okumaya ne dersin?