10.BÖLÜM

64 8 4
                                    

Yusuf telefonu açtı.
"Ne var Pelin?"
sessizlik.
"Çabuk söyle"
sessizlik.
"Sen iyi misin yanlış aradın galiba."

Deyip telefonu kapadı. O sıra bana döndü.

"Gitmem gerek yarın buluşur hallederiz şu işi."

Kafamı onaylarcasına salladım. Sonra odadan çıktı. Uğurlamak için onunla çıkıcakken yerde olan zarfı tekrar yerde görmedim.

"Görüşürüz Yusuf."
Bir şey demedi arkasından kapıyı kapattım. Odama çıkıp zarfı aramak yerine yemek yemeyi tercih etmiştim.

-ERTESİ GÜN-

Yusufların evinin önünde Yusuf'u bekledim. Anlaşmalı adam dövücektimk. Yusuf kapıdan çıktı siyah eşofmanı turuncu sweetshirt ve sarımsı bir bere vardı. Bense siyah dar pantolon salaş beyaz bir buluz giymiştim.

"Günaydın." dedim güler yüzle. Yapmacık bir sırıtış takındı "Günaydın" ve arabaya bindi. Bende arkasından bindim.

Yolda giderken Pelin'i gördük. Araba durdu. Bize baktı.
"Çocuklar ayağım burkuldu beni de eve atsanız nasıl olur?"

"Kendi başına yürüyebilirsin,devam et şoför bey."
Dedi Yusuf. Şoför gidecekken yine konuşmaya başladı.

"Ya Yusuf sen bu bursluyu arabana alıyorsun da, benim gibi birini nasıl almazsın." Dedi ve saçını arkaya doğru savurdu.

Dayanamadım. Kapıyı açıp aşağı Pelin'in yanına gittim. Saçından tuttum ve sertçe çektim. Saçları elimdeyken

"Bak tatlım  ben burslu olabilirim ama en azından senin gibi ezik değilim. Şu okulda karışamayacağın tek kız benim!Ve sana akıllı olmayı öğretecek kişi ben değilim." Sonra saçını bırakıp sertçe Pelin'i yere fırlattım.

Yusuf alkışlamaya başladı. "Pelin Sarsılmaz soyadının hakkını veremedin baya şu an şiddetli deprem geçirdin."

Güldüm.

Pelin ayağı kalktı. "Bu yaptığınız yanınızda kalmayacak Görüşüceğiz Aktaş,Karayel."

Yapmacık gülümsememi takındım. El salladım "Bay baaay"

-YARIM SAAT SONRA-

Yusuf'un arkadaşları Oğuz'u garaja getirdi. Açıkçası buraya ilk defa gelmiştim. Dışarıdan gelen loş ışık ve içerisi buram buram sigara kokuyordu.

Oğuz'u bir sandalyeye oturttular. Ve bağlı gözlerini çözdüler.

Yusuf elini Oğuz'un omzuna attı.
"Oğuz,seni burada ikinci defa görmek ne güzel."
Oğuz bana döndü.
"Güzelim..."

Yanına adım adım ilerledim. Yanına varınca eğildim.

"Güzelim mi?"

Ve yapıştırdığım tokatın sesi bütün garaja yankılandı. Yusuf'un "oooooovv" diyişini duymuştum.

Yusufa kafamı çevirdim.

"Başka napıyoruz?"

Yusuf sakallarını kaşıdı,güldü.

"Ee şurada bıçaklar var,şurada testere, şuradada kıyma makinesi hangisini istersin?" Güldüm.

Güldü.

Su dolu bir kova ve makas gözüme çarptı. Hemen gidip kaptım. Oğuz'un yanına tekrar gittim.

"Ben sana bir şans vermiştim. Hatırlıyor musun Oğuz. Ama sen ne yaptın? Kıyıda köşede bir kızla buluştun. Biz buna argoda şey diyoruz..."

"Şşş" bunu söyleyen Yusuf'tu.

"Açıklayabilirim." dedi Oğuz.

Makası Sarp'a verdim. Oğuz'un gömleğini kesti. Ve su dolu kovayı da boşaltması için Umut'a verdim. Yusuf'a da dövebilirisin komutunu verip kenara geçtim,onları keyifle seyrettim.

O sıra yaslandığım masa da bir şey farkettim. Üstünde "ÇİZİMLERİM" yazıyordu. Merak etmiştim. Hemen çantama attım.

Yusuf yanıma geldi. "Son dokunuşu yapmak ister misin?" Kafamı onaylarcasına salladım.

Tekrar Oğuz'un yanına gittim. Ve bir kez daha tokat attım.

"Allah belanı versin."

"Artık gidebiliriz Yusuf."

Oğuz'u orada bıraktık kapıyı açık bıraktık ama düğümlerini çözmemiştik.

Yusuf'un önünden ilerlerken bağcığıma takılmıştım. Düşecekken Yusuf beni tuttu. Gözleri gözlerime, elleri ellerime değiyordu. Nefesim onun karşısında yine kesilmişti geneldede böyle olur ve şu an onunla çok yakındık hemde çok.

-YUSUF'UN AĞZINDAN-
Oğuz ile işimiz bittikten sonra çıkarken Sude'nin düştüğünü farkedip onu tuttum. Kucağımdaydı. O an çok tuhaf hissetmiştim. Yani sanki bu pozisyondan hoşlanmıştım. Eskiden olsa onu iterdim. Ama şimdi böyle bir şey yapmak istemiyorum. Ya da böyle bir şey yapamıyorum.

Ama o hemen kalkmıştı. "Özür dilerim bir dahakine dikkat ederim."

"Özür dilemene gerek yok küçük kız. Kazaydı."

Yanıma yaklaştı. "Yusuf sen iyi misin?"
Haklıydı. Bu bana ait bir tepki değildi. Noluyor bana hiç anlamıyordum.
"İyiyim ben sen iyi misin?"

Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. "Ne var Sude sorunca suç sormayınca suç."

Oğuz'a baktım. Gözü morarık,dudağı patlamıştı.

"Kendine iyi bak Oğuz." Sırıttım.

Tekrar önüme döndüm Sude bana baktı "Yusuf sana bir şey sorabilir miyim?"
"Sor tabi."

"Hâlâ senin için önemsiz biri miyim?"

Göz devirdim "Bunun sırası değil Sude."

"Hayır Yusuf, sorduğum soruya cevap ver!"

Kulağına kadar eğildim.

"Vermiyorum."

Kafamı kaldırdım. Ve arabaya doğru yürüdüm.

Arabaya girdim. Ve Sude de yanıma oturdu

"Hani sordun ya 'önemsiz miyim' diye? Önemsiz olman için hayatımda önemli insan olmalıdır."

YağmurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin