YS~1 "Sahne Sanatları Bölümü Bale Anasanat Dalı"

220 32 25
                                    

Kapımın açılmasıyla kulaklıklarımı çıkarıp gelene baktım. Genç hizmetçilerden biriydi ve elinde bir zarf tutuyordu. Yatağıma yaklaşıp elindeki zarfı bana uzattı.

"Bu size gelmiş, Kardelen Hanım."

Bir süre zarfın neyle ilgili olduğunu düşündüm ama bir şey bulamadım. Bana kim neden zarf göndermişti ki şimdi.

Duyduğum boğaz temizleme sesiyle toparlanıp, hala bana uzatılan zarfı aldım.

"Teşekkürler, sen çıkabilirsin."

Adını bilmediğim hizmetçi odamdan çıkana kadar onu izledim. Kapıyı kapatır kapatmaz elimdeki zarfı incelemeye başladım. Zarfın üzerinde gördüğüm yazıyla birden bütün vücudumu heyecan sarmıştı.

'İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'

İçimden 'Lütfen, kabul edilmiş olayım.' diye dualar ederken zarfı açtım. Heyecandan ellerim titriyordu. Üstteki bana göre gereksiz olan açıklamaları geçip, nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım. İçimden bir dua mırıldanıp yavaşça gözlerimi açıp, baktım.

Ve gördüğüm son cümle, yerimden sıçrayıp, deli gibi çığlık atarak dans etmeme yetmişti.

'İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Bölümü Bale Ana Sanat Dalı'nın yetenek sınavını başarıyla geçip, bölüme kayıt yaptırmaya hak kazandınız.'

Bu cümleyi arka arkaya kaç kez okuduğumu bilmiyorum. Ancak kağıdı elimden bıraktığımda kelimeler beynimde uğulduyordu.

Ama her güzel şeyin mutlaka kötü bir yanı vardı. Yatağıma oturup, bu kötü yanı düşünmeye başladım.

Babam ve abilerimden nasıl izin alacaktım? Sınava girmek için evden kaçmıştım fakat sürekli kaçamazdım ki.

Ne yapacağımı düşünürken hayatım sanki film şeridi olmuş, gözlerimin önünde akıp gidiyordu. Bu öleceğin zaman olmaz mıydı?

Ben 2 yaşındayken annem öldürülmüştü. Annemi hiç hatırlamıyordum neredeyse. Üç tane Abi'm vardı. En büyük Abi'm Ege, 24 yaşındaydı. Ortanca Abi'm Mert, 21 yaşındaydı. Ve en küçük Abi'm Berk ise 20 yaşındaydı. Ben de henüz 18 yaşındaydım.

Ve babam... YAĞIZ DURUSOY. İstanbul'un en ünlü iş adamı ve mafya babalarındandı. Ben babamın mafya babası kimliğini sadece lafta bilirdim. Bana her zaman kırılacak bir eşyaymışım gibi davranırdı. Küçükken uyuyana kadar saçlarımı okşayıp, masallar okurdu.

Annemle babam birbirini çok severek evlenmişler. Deli gibi âşıklarmış birbirlerine. Üniversitede tanışmışlar, ilk görüşte aşkmış onlarınki. Yani babam öyle anlatırdı.

Ve annem hep kız çocuk istermiş. Ben doğduğumda da çok sevindiğini söylerdi babam. Üç tane erkekten sonra. Bana alacağı kıyafetleri, saçlarımı nasıl yapacağını anlatırmış hep. Hatta 'büyüdüğünde arkadaş gibi olacağım kızımla, her şeyini ilk bana anlatacak, istediğini yapacak' dermiş annem.

Ama ben daha 2 yaşındayken babamın düşmanları tarafından öldürülmüş.

Annemin öldürülmesinin vicdan azabını her gün çekiyordu, babam. Bunu görebiliyordum. Kendini suçladığından benim üstüme çok fazla düşüyordu. Benim başıma gelmemesi için beni kısıtlıyordu.

Ben zorla kafese kapatılmış bir kuştum. Ama sonradan kafese kapatılanlardan değil. Doğduğundan beri, hayata gözlerini açtığından beri kafeste olanlardan. Uçmayı bilmeyen, kanatlarının ne işe yaradığını bile bilmeyen, hatta kanatlarının varlığından haberi olmayan, uçmayı hastalık zanneden bir kuş. Ben KARDELEN DURUSOY'DUM.

Yürek SancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin