YS~3 "İsmi Yankı Yiğithan."

149 27 26
                                    

MULTİMEDİA YANKI :)

Esin'le odama çıktığımda ben hala neyden bahsettiklerini düşünmekle meşguldum.

18 yaşıma da gelmiştim artık. Beni neden işlerine dahil etmiyorlardı ki? Zaten eninde sonunda istemesem de bir gün dahil olacaktım. Benim buna bulaşmama gibi bir lüksüm yoktu. Babamda biliyordu bunu, abimlerde. Ama sanırım onların mantığı 'ne kadar geç olursa o kadar iyi' idi.

Akşam yemeğinden önce Esin gitmişti, bende yatıp biraz dinlenmiştim. Uzun ve yorucu alışveriş yüzünden eklemlerim hala sızlıyordu.

Hizmetçilerden biri odama gelip akşam yemeği için çağırdığında hemen aşağı fırladım.

Her zaman ki gibi yine en son ben gelmiştim. Yerime geçip oturduğumda vakit kaybetmeden konuyu açtım.

"Abi, bugün konuştuğumuz konuda ben ciddiydim."

Ege Abi'me bakarak konuşuyordum. Ancak babam ses tonunda gizli merakla konuşmaya atladı.

"Ne konuşması Ege? Kardeşin neyde ciddi?"

Aslında bunu bende merak ediyordum. Neyde ciddiydim? Ben inat etmiştim ama hala neyde inat ettiğimi bile bilmiyordum. Kendimde en sevmediğim özellikte inadımdı, sanırım.

Abi'm bıkkınlıkla nefesini dışarı verdi ve konuşmaya başladı.

"Bugün Berk'le konuşmamızı duymuş. Yankı Yiğithan'ın ihaleyi kazanmaması için vereceği teklifi öğrenecek bir kız bulmamız gerektiğinden bahsediyorduk. Biliyorsun zaten baba, adamın tek açığı kadınlar. Kardelen'de bunu duydu 'ben yaparım' dedi. Bende kabul etmedim. Hepsi bu."

Neden ihaleyi almaması için uğraşıyorlardı hiç merak etmemiştim. Ben sadece inat etmiştim ve inadımın kulağıma fısıldadıklarını yapıyordum.

"Baba! Neden yapamayacakmışım, abime sorar mısın acaba? Hem benden daha çok kime güvenebilirsiniz ki? Üstelik çok zor bir şey de değil. Ne olacak ki?"

Yavru kedi bakışlarımı babama çevirdim ve sakince cevap vermesini bekledim.

"Tamam. Hem Yiğithan'ın Kardelen'le aynı okula başladığını öğrendim bugün. Zaten okulda her yerde gizli koruma olacak. Ege, yemekten sonra kardeşine gerekli bilgileri anlatırsın."

Babamın ağzından 'tamam' kelimesi çıkar çıkmaz, abime zafer kazanmış bir ifadeyle bakmaya başlamıştım. Abi'min gözlerinden de biraz şaşkınlık ve biraz da kızgınlık seçiliyordu. Sahi, babam nasıl böyle kolay tamam demişti? Bu ara babam beni çok fazla şaşırtıyordu. Ben iki saat dil dökerim diye düşünüyordum. Sebepsizce heyecanlanmıştım birden bire.

Ama kafama takılan şeyler de yok değildi. Bu adam kaç yaşındaydı da hem üniversiteye başlayıp, hem holding yönetiyordu? Acaba ikinci üniversitesi miydi bu? Bir iş adamı ve büyük ihtimal mafyanın konservatuarda ne işi vardı? Hangi bölümdeydi acaba?

Yemeğimi hızlıca yeyip, Ege Abi'm odasına kaçarken peşine takıldım. Babam bile tamam demişti. Anlatacaktı. Hem şimdi daha fazla merak ediyordum.

"Abi, hadi! Anlatsana artık!" diye sabırsızca söylendim. Ama beni zerre takmıyordu.

En sonunda dayanamayıp "Abi!" diye çığlık attığımda sinirlendiğini belirten kısılmış gözleri beni buldu. Tırsmıştım ama geri adım atmaya da niyetim yoktu.

"Geç Kardelen, odama geç."

Yine bıkkınlıkla söylenmişti. Ne vardı sanki? Merak ediyordum işte. Suç muydu?

Odasına geçip siyah, deri dinlenme koltuğuna kuruldum. Odasında en sevdiğim şey bu koltuktu. Abi'm her zaman ki gibi kalkmam için başımda dikilmiş, öylece duruyordu. Hala anlamamıştı bu odaya geldiğimde bu koltuktan başka bir yere oturmayacağımı. Bir süre başımda dikildikten sonra pes etmiş olacak ki, yine siyah renk pufu karşıma çekip, oturdu.

"Kardelen, inat etme. Vazgeç şu oyundan."

O böyle dedikçe benim daha beter inadım tutuyordu ya, haberi yoktu. İnat etmiştim bir kere, vazgeçmeyecektim bu oyundan. Daha fazla üstelemesi gereksizdi. Olsundu, bilmiyordu ama anlayacaktı sonuçta.

"Hayır Abi, vazgeçmeyeceğim! Hadi sen anlatsana."

Artık sabırsızlanmaya başlamıştım gerçekten. Ses tonuma sabırsızlığımı yansıtmaktan da çekinmemiştim. Abi'm ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı ve dudaklarından aklımı karıştıracak sözcükler döküldü.

"Tamam, anlatacağım. Ama en başta bana bir söz ver. Bak o adam güvenilir bir tip değil. Yani... kendini fazla kaptırma ona. Yakışıklı bir adam çünkü, ağzı da iyi laf yapıyor. Ondan hoşlanmaya falan kalkma sakın, Kardelen. Tamam mı Abi'm?"

Abi'm neden böyle bir konuşma yapmıştı, anlam veremiyordum. Her gördüğüm yakışıklıya aşık olacak biri miydim ben? Kesinlikle değildim. O zaman nerden çıkmıştı şimdi bu konuşma? Üstelik Abi'm konuşurken zorlanmıştı. Cümleleri zar zor toplamıştı. Sanki ağzından bir şeyleri kaçırmamak istiyor gibiydi. Ama bir şey sormamıştım.

"Tamam, abi. Söz."

Abi'm anlatmaya başladığında pür dikkat onu dinliyordum. O anlatırken ne kadar isteksizse bende bir o kadar istekliydim.

"İsmi Yankı Yiğithan. 25 yaşında. Yiğithan Holding'in sahibi. Aynı zamanda sesi çok güzel. Bu yüzden ikinci kez üniversiteye gitmek istemiş ve sizin okulda. Yani kendini geliştirmek için. Bildiğim kadarıyla, arada bir arkadaşının barında çıkıyormuş. Senin yapman gerekense sadece son zamanlarda uğraştığı inşaat ihalesinde vereceği teklifi öğrenmek. Baştan söyleyeyim, nedenini sorma. Bu kadarı sana yeter."

Konuşması bittiğinde abime, Yankı'nın müzik zevkini sormak istedim bir an. Ama mantıklı yanımı devreye sokmayı başararak sustum. Ben de bir gariptim ya. Bu oyunu neden oynayacağımın sebebi varken onu merak etmeyip, oyun oynayacağım adamın müzik zevkini merak ediyordum.

Konuşmanın bittiğini düşündüğümden yerimden kalkıp, abime sarıldım ve hiçbir şey demeden odama geçtim.

Şimdiden Yankı'yla nasıl tanışacağımızı planlamaya başlamıştım. Ancak bu zamana kadar hiç arkadaşım olmamıştı. Yeni tanıştığın biriyle nelerden konuşurdun bilmiyordum ki. Üstelik okulun başlamasına da yalnızca bir hafta vardı. Bu durum hem Yankı olayı yüzünden canımı sıkıyordu, hem de gerçekten yeni arkadaşlar edinmek istediğim için. En iyisi doğaçlamaydı. Yankı'yı saymıyordum, onda doğaçlama sanırım, işe yaramazdı. Akışa karışmayacaktım, müdahele etmeyecektim. Nasıl olursa olsundu.

Yürek SancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin