resim Polen :))
Sahilde her zamanki sabah koşumu yaparken yaparken ansızın yanımda havuç ve adını hala bilmediğim sahibi geldi. 'Geçen gün adımı sormuştun, ben Batu' her zamanki harika sırıtışından yapmıştı. Hiç böyle bir şeyle karşılaşmayı beklemiyordum. İçimden söylemem geren şeyi dışımdan söylediğime hala inanamıyordum ' Ama bu kadar tatlı olma.' Sonra gözlerimi kocaman açıp hemen elimle ağzımı kapattım. Koşmayı bırakmıştım, hemen ilgiyi başka bir yere çekmem lazımdı. Aklıma ilk okuldayken Polen'le hocamızı kandırmak için bayılma numarası yapmamız gelmişti. Hemen ellerimi başıma götürdüm, yere düşecekmiş gibi yaptım, tam da tahmin ettiğim gibi beni sıkı sıkı tutuyordu, deniz kenarındaki taşlara oturttu beni.. 'İyi misin?' dediğinde teşekkür edip gitmem gerektiğini söyledim. Seni bu halde bırakamam dediğinde dudaklarıma uzanıyordu, hayır hayır ! bu his de neydi böyle şimdi? Karşılık vermeli miyim diye düşüncelere dalmışken İpek teyze'nin sesi kulaklarıma geldiğinde 'Şuan rüya görüyorum İpek teyze bay.' dediğimi hatırlıyorum. Dünyanın en kötü hislerinden biri de olsa gerek her şeyin bir rüya olduğunu anladığındaki his... Batu mu? Acaba adı gerçekten Batu muydu? Öyle olmasa bile o bana adını söyleyene kadar onun hakkında Batu diye bahsedecektim. İpek teyze merdivenleri üçer beşer çıktığını anladığımda 'Kimi gördün rüyanda deli kız.' diye bir kahkaha patlatıvermişti. Hiç böyle bir tepki beklemiyordum. Surat ifadesi çok komik görünüyordu, ben de hiç hayal kırıklığıyla falan uğraşacak halde olmadığımdan, ölümüne gülüyordum. Hatta artık gülmeyi geçmiştim, resmen haykırıyordum. Neye bu kadar güldüğümü kendime bile açıklayamazken O da bir cevap bekliyordu... 'Adı Batu'ymuş anne ya..' Anne mi? Anne mi demiştim ben? Sabah sabah bütün zevzekliğim üstümdeydi. Yüzümdeki bütün gülümseme birden kaybolmuştu. Ne yapıyorsun Bade kendine gel birazcık diye kendi kendimi azarlarken İpek teyze 'Hadi be yavrum, kim söyledi adının Batu olduğunu, sabah sabah melekler kulağına mı fısıldadı.' diye sırıttığında dediğimin görmezden geldiğini, aslında bir nevi hoşuna gittiğini anladım. Ama bu tekrar olmayacaktı, hem ona hem de kendi anneme haksızlık edemezdim. Sonuçta benim de bir annem vardı, her zaman yüreğimdeydi, diğerleri göremese de ben her akşam günümü ilk ona anlatır, sonra güzelce kuzum dikiş'e sarılıp uyurdum.
Yüzümü yıkayıp aşağıya indiğimde mis gibi patates kızartması kokusu burnuma geldiğinde 'Allaaah'! diye koşup çıkan patateslere yumulmuştum. Saate baktığımda daha yediydi. 'Beni niye bu saatte uyandırdın pamuk ya, belki rüyanın sonunda, öpüşme şansımız olacaktı.' öpüşme kelimesinden itibaren cümleyi benim bile duyamayacağım bir fısıltıyla söylemiştim. 'Pamukmuş(!) hıh sus bakayım, sabah sabah senin itini ben yıkadım pakladım, hayvan suyun sesini duyunca delirdi, madem bakamayacaksın niye eve alıyorsun yavrum?' Aynen dediğim gibi anne dememi tam anlamıyla hak ediyordu şuanda... Ama olsun bu ilgiyi özlemiştim. 'Hadi kalk hazırlan, daha Polen'in yanına gideceğiz çok işimiz var çook!' hemen ekledim 'Birde Berk'in tabi kii!' vereceği tepkiyi görmek için ağzının içine girecektim resmen, 'İyi iyi tamam be gideriz.' dedi. Çok mutlu olmuştum, koşup üstümü giyindiğimde o hazırdı bile. Hemen bir taksi çevirdim, Polen'in vereceği tepkiyi o kadar merak ediyordum ki.
Hemen kaldığı odaya çıkarken heyecanlıydım. Hastaneye kalırıldığından beri benden hoşlandığını pek düşünmediğimden 'İlk sen gir İpek teyzeciğim' dedim.İpek teyze hemen odaya dalıp 'Ay yavrum gözünün feri gitmiş, ne oldu sana kuzum?' diye bağrına basmaya gidecekken Polen saçma sapan bir bakış atıp, bana bağırarak 'Kendin gelmeyi bıraktın da şimdi de teyzelerini mi getiriyorsun, anlamıyorum artık ya amacın ne, defol git hayatımdan... Bir gün beni bu saçma yere getiriyorlar ve kendisini benim arkadaşım sanan biri hayatıma giriyor. Seni tanımıyorum bile, bu teyze kim? Anlamaz mısın sen gelme demekden?' O böyle konuşmaya başladığında İpek teyzenin gözlerinden süzülen yaşları, bana arkası dönük olsa bile hissedebiliyordum. Doktor geldiğinde 'Ben de tam sizi arıyordum Bade hanım, biraz dışarı gelir misiniz?' dediğinde Hemen İpek teyze de gözyaşlarını silip kapıya hızla geldi. Doktor 'Dün Polen ona ilaçlarını veren, her zaman konuştuğu hemşireye kim olduğunu, nasıl böyle rahat bir şekilde odasına girebildiğini ve derhal abisinin çağırılması gerektiğini söyleyip onu dışarı kovmuş. Ama araştırmalarımıza göre Polen'in bir abisi olmadığını öğrendik. Bu durum bana biraz garip gelmekle beraber şüphelendirdi. Sonuçta başına bir darbe almış ve hafıza kaybı da böyle durumlarda altı yedi günde belli olur, bunun için Polen bir haftadır sıkı bir gözetim altındaydı. Hemen bir uyku hapı verip beyin tomografisini çekip incelemeye aldım. Beyin eskiden kayıtlı olan hatıraları ve bilgileri silmiş, kimilerini de geçici belleğe taşımış maalesef... Yarın taburcu edeceğiz, artık hastanede müdahale edilmesi gerekecek acil bir durum kalmadı, artık her şey sizin omuzlarınızda.' Dediğinde İpek teyzenin gözlerine bakmaya içim el vermedi.
Koridorun başında kollarını bağlamış bize bakan Berk'i gördüm. Gelip İpek teyzeyi güçlü kollarının arasına alıp ağlamaya başladı. Hayatımda ilk defa Berk'in ağladığını görüyordum. İkisi de benim en değerli varlıklarımdı, ikisini de ağlarken görmeye dayanamazdım. Kolay kolay ağlayan biri değildim, ama düşündükçe aklım almıyordu... Benim hayatımın her anımda hatırladığım, gülmemi sağlayacak anılarım hep Polen'leydi. Ama şuan onun hafızasında benimle ilgili en ufak bir anı daha yokru, olsa bile ufak tefek. O kadar anımızın hepsini her gün anlatacaktım ona. Bıkmadan, usanmadan... Polen taburcu olunca bizim evimize gelmeyi niye kabul etsin ki? Aklıma şuan bu gelmişti, eğer ben aynı durumda olsaydım inatçılığım da onun kadar fazlaysa, gerekirse sokakda yatardım ama yabancı sandığım insanların evinde kalmazdım. Bizimle ilgili hiçbir anının olmadığını düşünemiyordum... Aklım hayalim almıyordu. Ama ben de Bade'ysem şimdilik hayatımda pes etmeden savaşacağım, aklıma koyduğum iki şey vardı. Birincisi Polen'e kendimi eskisi kadar sevdirmek, anılarımızı anımsatmak, hepsini tekrark yaşatmak, eskisi gibi aile olmak... İkincisi Batu'ydu (umarım adı Batu'dur)
(yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalaaar)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza
Teen FictionBade o ufak trafık kazasıyla arkadası Polen'in hayatının mahfoldugunu düşünürken asıl mahfolanın kimin hayatı olduğunun farkında bile degildi!