Gözlerimi açtığımda bu ev pek de yabancı gelmedi. Poyraz’ın evindeydim. Tabii yaa, dün gece benim yanıma Poyraz uğramıştı… Hiçbir şey hatırlamıyordum düne dair. İki kişilik yatakta tek başıma, Poyraz’ın gömleği üzerimde, altımda hiçbir şey olmadan yatıyordum. Hemen kalkıp Poyraz’ı aradım. Havuç kafasıyla bana merhaba dediğinde gözüm sadece Poyraz’ı arıyordu. Acaba dün bir şey yaşadık mı onunla? İnanmıyorum, olamaz herhalde içimden geçirdim. Mutfakta kahvaltı hazırlıyordu, beni eve ilk getirdiğindeki gibi ‘Ne uyudun be uykucu.’ dedi. Aklımda bir tek onunla yatıp yatmadığımız vardı. Hemen bağırarak ‘dün ne oldu?’ dedim. ‘Hiçbir şey hatırlamayacağını söylemiştim sana’ sırıttı. Ceketini omzuna attı ve evden çıktı. Niye hep bu kadar gizemli olmak zorundaydı ki? Bir işte çalışmadığını söylemişti o zaman her sabah bu saatlerde nereye gidiyordu? Onu bir gün takip etmeyi kafama koydum. Telefonumun alarmı çalmaya başladı, açıklamasına baktığımda ‘Polen’in eve gelişiiiii’ yazıyordu.
Kahvaltıyı topladım derhal, ağzıma bir tane zeytin atıp hemen üstümü giyinip çıktım. Takside İpek teyze’yi aradım hemen açtı ‘nerelerdesin sen hastanedeyim Polen’i ikna etmeye çalışıyorum eve dönmesi için, derhal buraya gel!’ diye bağırdığında kızmakta haklıydı.
Hemen taksiden inip Polen’in yanına koştum. Yine bana bağırıp çağırmasını dinlemek yerine sağdaki boşluğunu kendi kalbimle tamamlamayı düşündüm, bize ne kadar inanmasa da sevgime inanabilirdi. Odadan içeri hızla dalıp kollarımı boynunda doladım, kulağına eğilip ‘tamam beni tanımıyorsun, ben de seni tanımıyorum. Ama tanışabiliriz, en yakın arkadaş olup, her şeyi kardeş payı yapabiliriz, sen televizyon karşısında dondurma yerken ben diyette olup yiyemediğim için sana kızabilirim, kütüphanelerimizi birleştirip her gün kitap okuma saati yapabiliriz, sevgililerimizi alıp pikniğe gidebiliriz, ne olur beni reddetmeden önce bunları yapacağın bir kardeşin olabileceğini aklından çıkarma, en önemlisi aile olabiliriz.’ Dedim ve dolu gözlerle geriye çekilip yüzüne baktım. O da benim kulağıma eğilip ‘Dondurma konusunda anlaşırsak, kardeş olabiliriz..’ gülümsemesi bütün yüzüne yayıldığını izlerken çok sevinçliydim. Sonunda başardım, sonunda ilk defa başardım. Bu sefer kaybetmedim, verdiğim bütün kayıplardan sonra başardım…
İpek teyze hala gözlerine inanamıyor gibi bana bakaldı, ben de ‘bu sefer biz galibiz pamuk.’ Fısıldadım. ‘Yalnız önce uğramamız gereken bir yer daha var, seni biriyle daha tanıştıracağım.’ Dedim ve Berk’in odasına doğru yöneldim. İçeri girdiğimizde Berk’in gözleri sonuna kadar açılmış bana bakıyordu. Hemen kulağına eğilip, ‘Sen gözlerini öyle büyük açacağına kendine tekrar aşık etmeye bak.’ Polene dönüp ‘Polen bu da bizim ev arkadaşımız Berk.’ Yüzünü buruşturup, ‘bir bu turuncu eksikti tam oldu.’ Sırıtmaya çalıştı, ama başarısızlığını surat ifadesinden ben bile anladım. İpek teyze çağırdığını duyunca kapının dışına çıktım. Onların konuşması için de iyi olacaktı.
Berk
Ben Bade’in getirdiği dergilere bakınırken içeri doktor ve iki hemşire girdi. Hmşireler her zamanki kontrolumu yaptılar, ‘ne zaman çıkabilirim? Kim son günlerini hastane köşesinde geçirmek ister ki?’ diye sitem edip gülümsedim. İşin ciddiyetini çok iyi biliyordum. Sonuçta hastane köşelerinde harap olmak yerine, çocukluk aşkımı bulup özür dilemek için Türkiye’ye gelmiştim…Hiç beklenmedik bir şekilde karşıma çıkmasıdan ziyade beni hatırlamaması günlerce gece yarıları kalkıp ağlamama neden oldu… Erkekler ağlamazmış, saçmalık! Erkekler ağlamayabilir gerçekten aşık olan adamın yapmayacağı şey var mı ki?
Doktor ciddiyetini bozmadan ‘Sizi hastaneden çıkarmak, bile bile lades demek gibi bir şey olur, ya bir mucize bekleyeceksiniz ya da ölümle yüzleşeceksiniz.’ Çok ağır konuşmuştu, o konuşurken ben kelimelerin beynimden geçmesi için kendimle kavga ediyordum adeta. ‘Bir mucize gerekecekse ben kendi mucizemi kendim de yaratırım, bu hastanede kalmayacağım, buraya kadar gelmişken pes etmek basitlik olur. Ben 5 yıl önce yaptığım hatayı telafi etmeden ölmeyi de, hastanede kalmayı da düşünmüyorum. Size kolay gelsin.’ Diyip yine havalı bir şekilde kolumdaki serumu çıkardım. Kanser tehşisi konduğundan beri vücud çalışmayı da bırakmıştım, eskiden kalma kaslarım da erimeye yüz tuttu haliyle. Her gün serumla beslendiğim için iyice zayıf düştüm. Ama ölmeden önce yapılacaklar listesinin başına Polenle sarılıp uyumayı eklemiştim yıllar öncesinden. Kaslarımla hava atamayacak olsam da hayalimi gerçekleştirmek istiyordum. Ben bir yere dalıp giderken içeri Bade girdi, her zamanki güler yüzünden fazlası vardı bu sefer surat ifadesinde. Arkasında Polen’in gözleri gözüme geldiğinde ne gördüğüme inanamadan bakıyordum Bade’ye öylece… Bir açıklama yapması için beklerken kulağıma eğilip ‘Sen gözlerini öyle büyük açacağına kendine tekrar aşık etmeye bak’ dediğinde dalga geçiyor sandım. Sonra Polen’e döndü ‘Bu da bizim yeni ev arkadaşımız.’ Deyip kahlaha attı. Hafızası yerine mi gelmişti? Bana oyun mu yapmışlardı yoksa? Onları terkettiğim için beni cezalandırıyorlar mıydı? O kadar da acımasız deiğllerdir diye içimden geçirip Polen’e baktım. ‘Bir bu turuncu kafa eksikti.’ Dedi. Eskiden hep bana turuncu kafa derdi.. Birbirimizi tamamladığımızı söyleyip kafasını kafama sürterdi. Bade hemen odadan çıktı. Polen’le konuşmam lazımdı. O benden önce davranıp ‘ Sen niye hastanedesin?’ dedi, fakat ona kanserim olduğunu söylemeyecektim. Öleceğim günün gelmesi için gün saymasına izin vermeyecektim. Doktorla benim aramda ufak sır olarak kalacaktı. ‘ gaz kaçağı varmış evde ben de uyuyordum hazırlıksız yakalandım evim de uzmanlar tarafından temizleme altına alınınca evsiz kaldım, birkaç gün sizinle kalsam sorun olur mu?’ dedim. O da yaramaz çocukları aratmayacak bir surat ifadesi takınıp fısıldayarak ‘Valla ben de kalacağımız evi görmedim, o kızla da bu gün tanıştım bakalım nasıl olucak.’ Ve dünyanın en güzel kahkahasını çok özlediğimi farkettim. Bade nasıl başardıysa bizimle kalmaya ikna etmişti… Hemen eşyalarımı toplayıp kapıya yöneldi Bade’ye göz kırpıp aşağıya inmek için asansörü durdurdum.
(uzun bir süre ara verdim çünkü bütün uğraşlarımın boşa gittiğini düşünüyorum. Okuyucu sayısı artıyor fakat hiç kimse yorum yapmıyor, beğenmiyor böyle devam ederse kitabı bitirmeyi düşünüyorum. İyi okumalar)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza
Teen FictionBade o ufak trafık kazasıyla arkadası Polen'in hayatının mahfoldugunu düşünürken asıl mahfolanın kimin hayatı olduğunun farkında bile degildi!