"Hey Jimin, söylesene sence benim squad basmaya ihtiyacım var mı? Hoseok hyung popomun o kadar da ilgi çekici olmadığını söylüyor!"
Kafamı yasladığım masadan arkadaşımın sesiyle kaldırdım ancak ani kaldırışım beraberinde bir baş dönmesi getirmişti. Bir elim kafamda gözlerim masanın etrafına sıra sıra dizilmiş arkadaşlarımdayken hepsinin üzerinde gözlerimi gezdirip Jungkook'a döndüm. -Hoseok hyung'un üzerinde bir kaç saniye fazla beklemişti bakışlarım ama o ısrarla Jungkook'a bakıyordu- Jungkook'a döndüm dediğime bakmayın, Jungkook'un poposuna dönmüştüm. Çünkü benim zeki arkadaşım poposunun şeklini tüm okula kanıtlamak ister gibi oturduğu sandalyeye bir bacağını dayamış, poposunu geriye doğru atıp ön kamerasını açtığı telefonuyla inceliyordu. Tabi bu durum yemekhanede ki öğrencilerin -en azından büyük bir kısmının- bizim masayı, daha doğrusu Jungkook'un şekilli poposunu dikizlemesine neden oluyordu. Bakışlar bizim üzerimizde olduğu için rahatsız olmuştum. "Aptal çocuk! Otur adam akıllı şuraya. Sayende bütün okulun dikkatini çektik. Şunlara bak bir mısırları eksik!"
Sinirle bağırdığımda bir kaç kişi önüne dönmüştü ancak hala büyük bir çoğunluğunun ilgi odağı bizdik. Jungkook azarlamamdan etkilenmemişti ama yine de oflayarak yerine oturdu. Hoseok hyung ile 'popo' temalı bir tartışmaya girmeden hemen önce kısa, çok kısa bir anlığına Hoseok hyung ile göz göze geldik. Bana küçük bir baş selamı verdi. Ben ise tepkisizdim. O geceden sonra, daha doğrusu o gece verdiği garip tepkilerden sonra aklıma gelmemesi gereken şeyler geliyordu ve ben resmen arkadaşımdan şüpheleniyordum. Yaklaşık bir hafta geçmişti o günün üzerinden ancak biz bir türlü yalnız kalamamıştık. Hoş yalnız kalsak ne diyecektim onu bilmiyordum ya.
Kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım, o sırada yanımdan sessiz ama duyduğum bir küfür işittim. Yoongi'ydi. Yönümü ona çevirip ne olduğunu soracaktım ancak tam karşımdaki sandalye çekilip oraya Jungkook'un eski sevgilimsi gibi bir şeyi olan Yugyeom oturduğunda anlamıştım. Aslında sandalyeye değil direk Jungkook'un kucağına otursa bu kadar şaşırmazdım çünkü benim beyinsiz arkadaşım bir hafta öncesine kadar bu çocuğun adını anmıyordu ama şimdi masamıza oturmuştu ve Jungkook ona gülümsüyordu. Yugyeom'un kolunun Jungkook'un sandalyesinin ardına uzandığı da gözümden kaçmamıştı. Karışma ihtiyacı hissettim çünkü masa birden sessizleşmişti. Yoongi de dışarıdan sessiz görünüyordu ancak ben onu tanıyordum, birazdan çekip gidecekti. "Jungko--"
"Biz yeniden başlamaya karar verdik."
Jungkook sözümü kesip üstüne laf söyleyince nefesimi tuttum. Bu da ne demekti şimdi? Bacağımda hissettiğim bir sızıyla karşımdaki ikilinin üzerinde olan gözlerim Yoongi'ye döndü çünkü her ne kadar sakin ve yemeğini izliyor gibi görünse de bir eliyle bacağımı sıkıyordu. Canım yandı, canım gerçekten yandı. Ama bacağımı sıkan eli yüzünden değil, bacağımı sıkmasına neden olan şeye canım yandı. Bunu ona ben söylemiştim, Jungkook'tan hoşlandığını gelip bana söylediğinde ve karşılık bulamayacağından emin olduğu anlarda kendine zarar veriyordu. Kimse görmese de ellerini tırnaklıyordu, bileklerini morarana kadar sıkıyordu vb. şeyler ve onun en son kendine zarar verdiği gün de şunlar olmuştu; tüm okulun önünde Jungkook ile tartışıp kazayla ondan hoşlandığını söylemişti ancak cevap olarak beyinsiz arkadaşımdan bir kahkaha almıştı. Beraberinde okulun yarısından da.
O gün ona gidip bu saatten sonra haketmeyen biri için kendine zarar vermesine izin vermeyeceğimi söylemiş ve ona bir stres topu almıştım. Yedinciyi geçen hafta parçalamıştı, yenisini gidip almayı da unutmuştum. Şimdi ise sinirini bacağımdan çıkarmasına izin veriyordum. Eğer iyi hissedecekse sorun değildi çünkü ben bile şuan kalkıp arkadaşım dediğim şu insanı boğabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soulbender /vmin+yoonkook
FantasyAma bilmiyorlardı. Bilmedikleri şuydu; aşağıda, derinlerde bir yerde, biri öyle bir yemin etmişti ki. İntikam yemini. Demişti ki, türümü bu hale getiren herkes bedelini ödeyecek. Herkes. Ve ben dünyada yaşayan tek bir insan kalmayana dek durmayacağı...