"Tanrıya bize verdiği güzellikler için şükranlarımızı sunuyoruz." babam duasını bitirince kenetlenmiş ellerimizi ayırmadan "Amen." dedik ve ellerimizi ayırıp yemeğimize başladık. Her Fransız aile böyle değildir, onlar yemeğe oturur yemeklerini yer, şaraplarını içer ve kalkarlar. Öyle ailelerle bizim sıkı yönetim ailemizi karşılaştırınca ağzımdan istemsizce bir oflama çıktı, oflamanın çıkması ile babam başını yemeğinden kaldırıp bana baktı.
"Cateline, iyi misin?"
"Teşekkürler baba iyiyim."
"İlk günün nasıl geçti?"
İlk günümde sınıftakilerin aptallıklarını izlemek yerine derslere konsantre olmaya çabaladım, başarısız olunca da tüm günüm sürtük tayfasının yaptıklarını izlemekle geçti. Üniversite hiçte anlattıkları gibi harika değilmiş.
"Harika geçti, bir sürü sosyal klüp var sanırım bir kaçına katılacağım."
"Derslerini ihmal etmemek şartıyla." diye uyardı, yüz ifadesinde gülümseme yoktu demekki bu şaka yollu bir uyarı değil oldukça ciddi bir uyarıydı.
"Derslerimi ihmal etmemek şartıyla." anladığımı belli edecek şekilde onu tekrar ettim.
¤¤¤
Yemekten sonra anneme masayı toplamasında yardımcı olup bulaşıkları makinaya yerleştirdim. Kendime bir kahve yapıp masaya oturdum ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Fransa'nın sakin, gri gökyüzü. Bir süre daha kahvemi yudumlayarak dışarıyı izledim. Kahvem bitmişti ama burada oturmak insanı rahatlatıyordu. Tabii babamın otoriter sesini duyuncaya dek.
"Cateline buraya gelip yanımızda otur."
Ah, saçmalıklar diyarına hoşgeldiniz. Ayağa kalkıp boş kahve kupasını tezgahın üzerine bırakıp mutfağın ve diğer odaların açıldığı hole çıkıp oturma odamızın kapısının önünde durdum.
"Baba mutfakta oturuyordum." diye hayıflandım.
"Cateline yanımızda otur." dişlerini sıkarak konuşmuştu, bu saçma ısrarı aylardır vardı 'Cateline yanımızda otur'muş. Babam ve annem televizyon izlerken, kardeşlerimse bilgisayarı istila etmişken yanlarında oturup ne yapacaktım? Bunun ne anlamı vardı? Başımı bıkkınlıkla iki yana salladım.
"Baba..." babamın kalkıp bana doğru yürüdüğünü görünce olası bir darbeden kendimi korumak için kolumu yüzümün önünde siper ettim. Yanlış tahmin Cateline. Babam kolumu çevirip sırtıma dayadığında sesimi bile çıkaramadım. Beni savurup koltuğa attığında yüzümün önüne düşen küt saçlarım gözyaşlarımı saklıyordu. Şükürler olsun ki.
¤¤¤¤
Sabahın köründe kalkıp dolabımın önünde durmuş ne giyecegimi düşünüyordum. O kızlarda mı her sabah böyle yapıyordu yani? Delilik.
Bir süre daha dolabıma bakıp pes ettim ve dolabı karıştırmaya son verecekken kenarda kalan bluz dikkatimi çekti. Uzanıp elime alıp bluza baktığımda yüzüme bir gülümseme yayıldı. Beyaz kalın askılı bluzun kol kesimi oldukça derindi, üzerindeki siyah kurt deseniyse bluza aşık olmama yetecek kadar hoştu. Bluzu yatağıma bırakıp ona uygun koyu mavi oldukça sıkı bir kot buldum. Ben ve neredeyse her fransız kız sıkı şeyler konusunda oldukça şanslıydı çünkü nedendir bilinmez hepimiz sıska denilecek kadar zayıftık, yada benim tanıdığım kesim öyleydi emin değilim. On beş dakika sonra siyah düz botlarımı giymeye çalışırken odanın bir tarafından diğer tarafına tekrar tekrar zıplıyordum. Başardığımda aynanın karşına geçtim ve omuzlarımın üzerinde biten sarı küt kesim saçlarımı düzelttim ve kendime baktım, fazlasıyla güzel görünüyordum. Bugün de o sürtüklerin gözü benim üzerimde olacaktı. 'Hadi Cateline, bugün senin günün!' diye kendimi hazırladım. Artık Dubois ailesinin uslu kızı olmak için fazla büyüksün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vegas'ın Kanatları
FantasíaFazlasıyla katolik bir ailenin kızı olan Cateline'nin üniversitede kararlarının ve görüşlerinin değişmesiyle Fransa'dan Las Vegas'a uzanan bir yolculuk. Cateline'nin Eliza'ya dönüşme hikayesi.