"Ne dikiliyorsun karşımda, gir içeri"
İçindeki özleme, sevgiye rağmen buz gibi sesiyle konuşmuştu Egit. Dila olduğu yere çakılıp kalmıştı adeta, herşeye hazırlıklıydı da, bunun gibisine değildi.
Hala karşısında duran sevdiğini, içi kan ağlaya ağlaya, yine aynı soğuklukla ikaz etti.
"Gir dedim !"
Biraz daha burda onun karşısında durursa gözünden akmaya hazır olan yaşları tutamayacağını bildiğinden koşar adım konağın o koca kapısından geçmişti. Abisine son kez bakamadan.Kardeşinin ardından bakarken lafın tam anlamıyla burnundan soluyordu.
"-Egit, bu sana hem ilk hem son uyarımdır, bundan sonra kardeşimle doğru konuş, yoksa ..
+Yoksa ? Yoksa ne ? Abilik yapmak şimdi mi aklına geldi Berdan ? Benimle adamlık taslamaya kalkma, adamlığın nasıl olduğunu gösterirsem gideceğin yer evin değil hastane olur.
- Sen kimsin benim abiliğimi, adamlığımı sorguluyorsun lan ? Lafını bilde konuş yoksa Allah şahidim ağa mağa dinlemem sıkarım anlının çatına !"Son sözlerinde adeta kükremişti Berdan, ama Egitin yüzündeki çarpık gülümsemeden anlaşıldığı üzere tehdidi işe yaramamıştı.
"Kardeşinin 2 sene benimle fingirdemesine izin verenin abiliğinide sorgularım adamlığını da. Def ol git şimdi. Bir daha da evimin önünden bile geçme !"
🍂🍂
Cehennem.
Bulunduğum ortamı, düştüğüm durumu özetleyen tek kelime, cehennem.
- Evde hizmetçi görevi üstleniyorum.
- Şevvalden başka kimse yüzüme bakmıyor. Egit bile.
- Geldiğimden bu yana karısıyla güllük gülistanlık bir ilişkisi var ve bunu gözüme gözüme sokmaktan çekinmiyor.
- O yaşlı cadı aldığım nefesler dahil her hareketime pişman olmamı sağayacak şekilde davranıyor.
10 gün önce intikam alma düsüncesiyle geldiğim bu evde resmen eziliyorum, herkes üstüme binmiş horon teper gibi tepikliyorlar beni.
Yani şu an resmen hayat bana kıçıyla gülüyor.
Odaya çıktığımda günün yorgunluğuyla yatağa resmen yığıldım. Buraya geldim geleli sadece ilk günüm "rahat" geçti, ertesi gün dini nikah kıyılmasıyla çilem de başlamış oldu. Gözlerimi zorlukla açık tutuyordum, bütün gün resmen eziyet çekmiştim. Kahvaltıyı hazırla, masayı kur geri topla, bulaşık yıka, odaları süpür, tuvalet banyoyu sil derken bitkin düşmüştüm. Ev ahalisi akşam misafirliğe gitmişti, bense bulaşıkları yıkayıp bugünlük ev hapsine uykuyla son vermeyi düşünüyordum. Son bir gayret gösterip üzerimdekilerden kurtulmak için ayaklandığımda kapım sertçe açıldı. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı, kesinlikle onu bursa görmeyi beklemiyordum.
Şaşkınlığımı üstümden atmam bir iki dakikayı bulmuştu, kalbimin atış şekline inat sakince konuştum." -Ne işin var burda ?
+ Soyun.
- Ne ? Ne saçmalıyorsun sen ? diye kekelemeye başlamıştım.
+ Soyun dedim.
- Sen ne dediğini bilmiyorsun, çık odamdan Egit.
+ Burası benim evim, dolayısıyla bu oda da benim ister çıkarım ister çıkmam. Son kez söylüyorum, soyun !
- Git karının yanına o soyunsun ! Benden sana hayır yok."Öyle gözü dönmüş bakıyorduki korkudan midem büzüşüyordu. Aklıma gelen bütün duaları ediyordum gitsin diye, fakat ne yerinden kıpırdıyordu ne de gözünü kırpıyordu. Öylece put gibi karşımda dikilmiş, ateş püskürten gözlerle yüzüme bakıyordu. Bir anda ben daha ne olduğunu anlayamadan bile saçıma yapıştı, öyle sertçe çekiyorduki kafa tasım yerinden çıkıcak sandım. Son söyledikleri ile aktığını fark bile etmediğim gözyaşlarım arttı.
" Buraya ne için geldiğini unutmuşsun belliki. Ama ben sana bunu hatırlatmaktan zevk duyarım. Bence sende kendini fazla kasma ki işin tadına iyice var, sonra ben bu sefer hiç bişey anlamadım Egit nolursun bir daha beni altına al diye yalvarırsın ama ben bir daha sana tenezzül etmem. "
Ondan sonra ne oldu nasıl oldu hiç birşeyin farkına varamadım. O kadar kötüydümki, canım o kadar acıyorduki.. Sevdiğim, hemde uğruna herşeyden vazgeçtiğim adamdan böyle sözler duymak, böyle birşeye maruz kalmak beynimi durdurdu, kanımı dondurdu. Onu itip debelendiğim için sayısına yetişemeyeceğim kadar tokat yiyordum, üstümdekileri yırtıyordu, saçımı çekip çenemi sıkıyordu. Zorla dudaklarıma yapıştığında toplayabildiğim cesaretle, güçle kafa atmaya çalıştım. Kendi kafamın acısını düşündüğümde kesinlikle az da olsa onunkide acımış olmalıydı. Zaten o hamlem den sonra burnunu tutup beni serbest bıraktı. Herşey 5 saniye sürdü, o burnunu tutarken son ümidime sarılarak odadan kaçmaya çalıştım, ama saçımı çekip beni yere sertçe attı. Kemerini çıkartıp, kollarıma, göğüsüme, bacaklarıma vurduğunda artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.Nefes nefese terler içinde durup yatağın kenarına oturdu. 5 dakika boyunca aralıksız şekilde yüzüm hariç heryerime kemerle vurmuştu, artık yerde yarı baygın şekilde yatıyordum. Ben artık bitti kurtuldum diye çektiğim acılara rağmen sevinirken, resmen saçımın kökünden koptuğunu hissettim. Kaldırdığı gibi yatağa fırlattı. Dayak yemekten resmen bitap düşmüştüm, artık ne kolumu kaldırıp onu geri itecek gücüm vardı, nede yalvaracak sesim. Sadece gözümde yaşım, aklımda dua'm.
Fakat hiç birşey onu durdurmadı. O gece bana en kötü, en adi şekilde sahip oldu. Ne gözümden akan, ne çektiğim acı, ne de incinen gururum umurunda olmadı. Hatırladığım son şey işini bittirdiğinde üstüme yığıldığı, gerisi yok.
TECAVÜZE SESSİZ KALMAK, TECAVÜZE ORTAK OLMAKTIR !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA - GÖNÜL YARASI
General Fiction" O'nu değil, küçüğünü isterim. Dila'yı isterim " Hayır, kesinlikle bekledikleri cevap bu değildi, yumruğunu yine masaya vurup ortalığı yıkmasını beklemişlerdi. Fakat Egit kabul etmişti sonunda, Hazan yerine Dila'yı seçmesi bile mühim değildi. Ağa k...