BÖLÜM 3

4.9K 170 9
                                    

SARIXAN KONAĞI

Dilzar avluda bağdaş kurup oturmuş, bi ileri bi geri sallanıyordu. Başındaki tülbenti ha düştü ha düşecek hale gelmiş, gözleri şişip kızarmıştı. Haberi aldığından beri kendine gelemiyordu, kendinden geçmişti. Yarın Dila konağa gelecekti..

Şevval Dilzara ne kadar, mecburi de olsa, saygı duysada sevmiyordu. O sadece Dila yı yengesi olarak benimsemişti şimdiye kadar. Ondan başka abisinin gizli sevdasını bilen yoktu, onları her zaman buluşturan kendisiydi. Dila nın evine gidip çıkmak için izin isteyen, abisinin yanına götüren oydu. Bi türlü aklı almıyordu, nasıl olurda birbirini bu kadar seven iki gönül birbirlerine sırtını dönmüştü? Aklına yine sorular üşüşürken dışarda "yenge"sinin oturduğunu gördü.

Onada acımıyor değildi, gencecik kadının üstüne, Dila bile olsa, kuma geliyordu sonuçta. Bu duruma sevinse mi, üzülse mi bilemiyordu. Yine de yüzünde bir tebessüm oluştu, sonunda kavuşuyorlardı.

Öylece avlunun kenarında durmuş dalgın dalgın Dilzara bakıyordu, yüzündeki gülücük hala yerindeydi. Merdivenlerden inen babaannesini fark etmemişti.

" Utanmasan göbek atacaksın, pü senin suratına anası kılıklı " diye çemkirdiğinde görmemek elde değildi tabi.

Cevap vermeden yanında geçip odasına çıktı, içinden " onoso koloklo " diye yaşlı kadını taklit ediyordu. Babaannesi olabilirdi ama anlaşamıyorlardı işte, onun için varsa yoksa Dilzar'dı.

Yaşlı kadın çok sevdiği torunun yanına ağır aksak bir yürüyüşle yaklaştı, oturdu kenarına, elini saçına yerleştirdi.
Ne kadar da çok seviyordu Dilzarını, tırnağı taşa değse onun canı acırdı, canından candı. Canını yakanın canını alacaktı.

"Allah şahidim olsunki, gözünden akan her damla için hesap soracağım ondan yavrum, kendini harap etme artık öcün alınacak."

" Nasıl alınacak Yade ? Yarın geliyor işte, hep burnumun dibinde olacak, bana nispet yapacak. Yade o kız Egitin koynuna girecek ben nasıl kendimi harap etmeyeyim ? "

Dilzar hıçkırıklara boğulacak şekilde ağlıyordu, o ağladıkça Hişyar hanımın zihnine daha karanlık düşünceler üşüşüyordu. Ödetecekti.

🔥🔥🔥

Evin adamları işten gelmiş, akşam yemeği çıt çıkmadan yenmiş, herkes bir yere dağılmıştı.
Egit avluya çıkmış öylece düşünüyordu, yarın büyük gündü, bir yandan sinirleri geriliyor, bir yandan göbek atmak istiyordu. Ayak sesi duyduğunda kafasını o yöne çevirip kimin geldiğine baktı. Babaannesini gördüğünde yer yarılsada içine girsem kaybolsam şurdan moduna girmişti. Bezginliği gözlerinden okunuyordu Egitin.

" Ben ölmeden o karıyı bu eve sokamazsın dedim sana Egit, lafımımı çığnayacaksın? Utanmıyor musun sen beni es geçmeye, halanın emanetine böyle davranmaya? Koskoca ağasın, ez geç hükmü. Eğer vazgeçmezsen söyle bakim Egit ağa ahirette nasıl vereceksin bunun hesabını? "

Sütten çıkmış ak kaşık gibi ahiretin sorgusunun sualinden konuşuyordu. Torunu bilmiyordu ya buruşmuş kadının neler çevirdiğini, rahat rahat laf ediyordu işte.

Egit cevap vermedi, yanından geçip gitti. Daha doğrusu, gitmek istedi. Babaannesi sohbete doyamamıştı belliki.

" Kaçma gel buraya, daha bana cevap veremiyorsun yarın öbür gün bu dünyadan göçtüğünde ne yapacaksın ? Allah'tan kork Allah'tan ! " içinden bi ses "sende kork Hişyar hanım, seninde akıbetin büyük." dese bile duymamazlıktan geldi. Üstüne üstük konuşmaya devam etti.
" 5 senedir saçını süpürge etti benim torunum sana ! Geç geldin bekledi, yemeğini verdi, arkanı topladı, sabah erken kalkıp gittin seni yolcu etti, hasta oldun baktı, baş ucundan ayrılmadı ! Bide kumamı getireceksin benim gül gibi kızımın üstüne ? Pü senin suratına utanmaz arlanmaz. "

"Bitti mi azarlaman Hişyar xanım? Senin torunun saçını süpürge ettiyse bende hakkıyla karşılığını verdim, yediği önünde yemediği arkasında, elini evin bir işine sürmedi şimdiye dek. Hep saygı duydum bir kere bile sesi mi yükseltmedim. Sevmediğimi bildiğin halde seneler evvel koynuma sokmam için geçtin karşıma, ağasın çocuk lazım dedin, aşiret hüküm verdi geri dönüşü yok dedin, şimdi ne oldu ? Dila bu eve gelecek, Allah katında karım olacak, birde bana evlat verirse resmi nikahı da kıyacağım. Bu böyle biline."

Adeta kükremişti Egit, böyle davranmak ne kadar hoşuna gitmesede herkesin onun hayatıyla ilgili yorumlar yapmasından, olur olmadık zamanda burnunu sokmasından ve kendi kafalarına göre karar vermelerinden çok bıkmıştı.
Babaannesine son kez sinirli bir bakış atıp konaktan çıktı, zaten bir kaç haftadır karısıyla ayrı odada yaytıyordu, evdeki herkeste durumun farkındaydı , kimse karısının odasını terk etmiş birine evide terk etti diye laf edemeyeceğinden Egitin önünde kimse durmadı.

🔥🔥🔥

Saatlerdir nereye gittiğini bilmeden arabasını sürüyordu, direksiyonu sıkmaktan parmak boğumları beyazlamış, avuç içleri kızarmıştı. İstemsizce ağlamaya başladı, ağa da olsan, çobanda olsan, aşk acısı aynıdır, aynı şekilde acıtır, aynı şekilde ağlatır. Ama bir ağa daha derin yaşar acısını, kimsenin karşısında taviz veremez kendisinden, affalayamaz, gözleri dolamaz, yüzü acıdan buruşamaz. Ağa o, ağaların kalbi olamaz. Böyle yetiştirilirler çünkü. "Anne" demeyi öğrendiğinde "yavrum" diye karşılık verilmez "hiç bir zaman, annen dahi olsa kimseye muhtaç olma" denir. İlk adımlarında, yere düştüğünde kimse elinden tutup kaldırmaz "ağa olacaksın, kendin kalk" derler. Sevgi göstermek, mal mülk haricinde birşeyi fazla sahiplenmek hoş görülmez. Yılların yorgunluğunu atmak istercesine ağladı Egit, aşkının nefretinin ağalının acısını çıkartır gibi..




🥀
« Beni bana bırakırken açtın yara
İlacım sensin ne olur inan bana »

KUMA - GÖNÜL YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin