Gün be gün hafiflemesi gereken acılarımın üstünden zaman geçtikçe daha çok artıyordu sanki acısı.
O'nu zamanında özelden aradığımda attığı kahkahalar kulağımda yankılanıyor,
bir insanın sesine bile sarılmak ister mi bir insan?O bulutsu sesi bile içten içe ters yüz ediyordu beni.
Bir sabah okula gitmek için hazırlanıyordum.Saat 6.52 kendisi genellikle bu saatlerde uyanırdı hep.
Bazen O'na günaydın mesajı atabilmek için uyumazdım gün boyunca. WhatsaApp'ta çevrimiçi oluşunu beklerdim.Uyanmış mı diye bakacaktım engeli duruyordu hâlâ. Sonra devam ettim hazırlanmaya. Tam parfümümü üstüme sıkacakken , bir An belirdi gözlerimin önüne.
" Kokun güzelmiş "
Böyle yazmıştı bana.Sıkamadım parfümümü ağladım...
gözyaşlarımı silerek , çıktım evden.Günlerce doğru dürüst tek lokma yemek yiyemiyordum arkadaşlarım bir şeyler yemem için kantine indirmişti o gün beni. Hep sevdiğim yiyecekleri almışlardı.
Neyse oturduk yemeye tam başladım karşımdaki koltuğa birisi oturdu.
O'na benzettiğim çocuk...
Sanki inadına gelmişti karşımda oturmuştu. Yiyemedim...
Yine gözlerim yaşlarla doldu. Tek tek damlamaya başladı. Önümde ki çayı çocuğa doğru fırlattım çıktım kantinden.Ardımdan " gerizekalı" dedi çocuk.
Okul dışında bir kulübemiz var. Kulübenin camlarını yumruklayıp ağlamaya devam ettim. Nefes alamıyorum ve bu halimden kurtulabilmem için camı yumruklamak yetmiyordu öyle ki ellerim acımış olsa bile acısını hissedemiyordum
Hızla çıktım oradan ve okula yakın yanıbaşımızda dağlık bayırlık bir yer var , oraya doğru koştum. Hava buz , botlarım inanılmaz çamur olmuştu.
Bağırmaya başladım.
Sesim yankılanıyordu.
Ve ayriyeten boğazım yırtılacak kadar da ağlıyordum.
Gözyaşlarımın yanağımdan süzülüp boynuma kadar akıyordu. Gözyaşımın değdiği yer sıcaktı. Gözyaşlarım o yerleri ısıtıyordu. Öyle ki o havada o keskin rüzgarda ve o dağın başında bir tek onu hissedebiliyordum.
Sıcacıktı gözyaşlarım.
Dizlerimin üstüne çöküp , yüzünü ellerimle kavrayıp ağlamaya devam ettim hıçkıra hıçkıra.
Arkadaşlarım geldi hemen yanıma.Kantini yağmaladığım için ortalığı toparlayıp gelmeleri epey bir zaman almıştı.
Elimi tutup oturduğum yerden kaldırdılar. Üşümüştüm epeyce , okulda kalorifer kenarına oturtup , dizlerimde ki çamurları silmeye başladılar ıslak mendille.
Sıcak bir çay içtim içim ısınmıştı. Ama içim enkazdı da. Yangın yeri mi demeliydim yoksa? Belki hepsiydi. Ama geçmiyordu. Bir türlü yaraların iyileşmiyor , toparlanamıyordum. O kadar güçlü değildim.Bağırdığımdan dolayı biraz sesim düşmüştü.
Okul çıkışına kadar az da olsa toparlanmıştım o günlük.
Okul çıkışı servise gitmek için yürüyordum. Arkamdan birisi O'nun ismiyle seslendiDöndüm.
Baktım.
Böyle aniden ayağa kalkarsınız da kararır ya gözleriniz...
Öyle oldum...
Gözlerim karardı , insanların birbiriyle olan gürültülü sohbetleri ve lüzumsuz bir ağrı saplandı karnıma. Yumruk yemişim gibi...Ciğerim söküldü sanki.
O gürültüden kurtulabilmek en azından evime gidene kadar şu insanların konuşmalarını ve bir daha sevdiğim adamın ismini duymamak adına
telefonuma kulaklığımı takıp bir süreliğine kafamdaki düşünceleri susturmama yardımcı olacağını düşündüm müzik açıp dinledim.
Aslında dinleyemedim.Telefonumun arkasında küçük de olsa bir kırıklık vardı. Bunun sebebi O'ydu. Bir gün çok fazla kırmıştı beni ve o sinirle telefonumu fırlatıp kırmıştım.
Her gün zaten bir önceki kırışından daha çok kırıyordu beni.
Sanki her şey o gün O'nu inadına inadına hatırlatmaya meyilliydi.
Telefonumun kırık kısmını görünce bir daha , bir daha ve binlerce defa daha bir ağrı saplandı tam göğüs kafesime.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
H'İÇİMSİN
Chick-LitYakıyor yüreğini , savuruyor kenarlara bir ateşten kopan kıvılcım misali. Yanıyorsun Yandığınla kalıyorsun. Bu ne çaresiz bir hastalık.? Takılı kalıyorsun birisine , birisine adıyorsun kendini... Sadece birisi seni yok edebiliyor ve sadece birisi...