Haydi amaaa. Önemli bişey konuşmamız lazım deyip beni taa nerelere getirmişti. "daha ne kadar gideceğiz" dedim olan tüm cesaretimle. "yeteri kadar gitmiş olduğumuzda" dedi her zamanki çokbilmiş edasıyla.
Oflaya puflaya peşinden yürümeye devam ettim ama çok yorulmuştum. Neredeyse bir buçuk iki saattir yürüyorduk. Küçük şehrimizden bi hayli uzaklaşmıştık. Ormanda başbaşaydık resmen. Ona her ne kadar güvenmek istesem de içimi bir korku kaplamıştı. Ben düşüncelere dalmış ilerlerken birden önümde beliriverdi. Yerimden sıçrarken çığlık atmıştım. Benim o halimi görünce gülmeye başladı. Şaşkınlıktan ağzım açık suratına bakarken korkumu unutmuştum çoktan. "tahmin ettiğim gibi" deyip yürümeye devam etti. "Tahmin ettiğin gibi olan ne" diye bağırırken peşinden koşuyordum. Birden beni tutup sırtımı büyük bir çınar ağacına yasladı. Kollarıyla beni ağaçla arasına hapsetti. Gözleri gözlerime bakıyordu. Gözümü kapatıp açtım ve gördüğüm sey beni öldürebilirdi o an. Gittikçe yaklaşıyordu. Artık nefesini tenimde hissedebiliyordum. Gözlerimi tekrar kapadım ve olacakları beklemeye başladım.
Beklediğim şey olmamıştı açıkçası. Ben, beni öpmesini beklerken o kulağıma "tüm bunlar aramızda kalcak" diye fısıldamıştı itiraz kabul etmeyen bir ses tonuyla.
Yaptığımdan utanıp kafamı evet anlamında salladım çabucak. " o zaman yürü" deyip hızlıca kolumdan çekiştirmeye başladı.