Uyarı: (18+ BÖLÜM)
BÖLÜM 20
ArafGecenin karanlığında ilerlerken ikimiz de konuşmadık. Sessizlik sığınağımdı sanki. Zihnimde kuytu bir köşe bulup saklanmak istiyordum. Birazcık olsun düşünebilmek istiyordum. Belki de ben o hoşlanmadığı ismi söylemesem böylesine büyük bir kıyım yapmak zorunda kalmayacaktı...
Direksiyonu tutan elinin gerildiğini gördüm ama sesimi çıkarmadan kafamı çevirip pencereden dışarıya bakmaya başladım.
Aradan iki saat geçmişti. Yolun kenarındaki lambalar birbiri ardına geçiyor, sonsuz bir ışıktan şerit gibi ilerliyordu. Berenin altındaki saçlarımın kuruyan kanla sertleştiğini hissedebiliyordum. Çıplak göğüslerim trençkota sürtüyor, hassas uçlarını acıtıyordu.
"Bir daha gitmeyeceksin," diye mırıldandı. Ama daha çok bir soru gibi çıkmıştı sesi.
Cevap vermeden önce yutkundum. "Gitmeyeceğim."
Gözlerimi yola dikerken yandan ona bakmaya çalıştım. Dikkatini yola vermişti. "Ben olmadan hiçbir yere gitmeyeceksin."
"Gitmeyeceğim," diye mırıldandım.
Kafasını bir kez sallayarak onayladı ve sustu. Ağaçların sardığı yolda ilerlerken içimi bir huzursuzluk kapladı. Ağaçların gölgeleri dans ediyor, farklı farklı insan bedenleri gibi görünüyordu. Kat'in vitesi değiştiren eli görüş alanıma girdiğinde boğazımdaki yumru hissi geçmeye başladı. O yanımdaydı. Korkmama gerek yoktu.
Kaçamak bakışlardan sıkılıp koltukta döndüm ve ona baktım. Yanağında oluşan çıkıntıdan dişlerini sıktığını anlayabiliyordum ama önemsemedim.
"O ismi söylemem neden seni öyle etkiliyor? Yani Kat ve şey... Katz... ım... aranızda fark var mı?"
Gözlerini yoldan ayırmadan kafasını iki yana salladı. "Kendini düşün. İki ayrı boyutta sıkışmış iki ayrı versiyonunu. Birisi dokunmaya, hissetmeye, konuşmaya devam ediyor. Diğeri bir bilinmezlikten diğerine sürüklenip duruyor."
"Ama sanki..." Dudaklarımı yaladım ve devam etmeye çalıştım. "Daha eğlence düşkünü, neşeli gibi görünüyorsun. Rüyalarımda seni gördüğümdeyse çok farklısın."
Kafasını çevirip bana yandan bir bakış attı ve omzunu silkti.
"Ama rüyalarımda öldürdüğün Asiller'i gerçekten öldürüyorsan, orası gerçek ve sen gerçeksin."
Elini direksiyondan ayırıp bacağımın üzerindeki elimi tuttu ve başparmağıyla elimin üzerini okşadı. "Seni bu halde yurda götüremem, önce bana gideriz. Sabah derse yetiştiririm."
"Neden konuyu değiştiriyorsun?"
Derin bir nefes alıp verdi. "Dönüştürülmeden önce suratsız ve katıydım. Bir savaşçıydım. Vampir olduktan sonra tüm hislerim kapandı ve daha da katı hale geldim." Alt dudağını ısırırken gözlerini kısarak baktı. "Katzfiel... Benim ruhum. Vampir olduğumda kaybettiğim insani yönlerimi, aklımı yerinde tutmamı sağlıyor."
Beynim çatlayacak gibi ağrıyordu. Anlamaya çalıştıkça kafam zonkluyordu. "Ayrı ayrı değilsiniz."
Ensesini kaşırken sorgular gibi bana baktı. "Biriz."
Yani Kat ve rüyalarımdaki Katzfiel diye bir ayrım yoktu. Dudağımı büktüm.
"Öyle bir ayrım mı yapıyordun?"
Omzumu silkerek önüme döndüm. "Rüyalarımdaki halini birazcık daha fazla seviyorum."
Elleriyle direksiyonda ritim tutarken gülümsedi. Üzerindeki o buzdan iz siliniyordu. "Yani beni de seviyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurban: 13. Bakire
FantasiaSiz bilmeseniz de, onlar var. Karanlıkta yaşıyorlar. On üç yılda bir yapılan bir ritüelle sadece biri güneşin altında yürüyebiliyor. Dikkatli ol! Arkana bak, yanındakine güvenme. Kendini hayatın için savaşmaya hazırla. Sana ulaşmalarına çok az kal...