HİKAYEDE KÜÇÜK BİR DEĞİŞİKLİK OLDU. YASEMİN AMERİKAYA DEĞİL İZMİRE GELDİ. ARTIK HİKAYENİN GİDİŞATI BÖYLE DEVAM EDECEK. ONUN DIŞINDA HERŞEY AYNI...
Sabah kalktığımda saat 07.30'du. Yavaşça yatağımdan kalktım. Heryerim uyuşmuştu. Elimi belime koyup biraz gerinmeye çalışarak rahatladım.
Bugün beklenen gündü! Taşınıyordum. Koca bir evde tek başıma kalacaktım. Tabi bu uzun sürmeyecekti çünkü yakında annem geliyor. Bunun için mutlu muyum, değil miyim bilemiyorum ama herşeyin güzel olacağını düşünmek geliyor içimden.
Saati geldiğinde son kez bu otelde kahvaltımı edip çıkmak için hazırlandım. Tam valizlerimi alıp aşağı indim ki kapının önünde Kerem'i gördüm. Yüzünde saçma bi gülümseme vardı. Kesin yine sevgilisine gelmiştir diyerek aldırmadan çıktım kapıdan. Tam önünden geçerken seslendi.
"Hey, Yasemin!"
"Aa Kerem! Kusura bakma görmemişim." diyerek bugünün ilk yalanını çaktım ortaya.
"Ah, sorun değil. Şey, benim buraya gelme sebebim.."
"Biliyorum sevgilini görmeye geldin. Ben de taşınıyorum zaten."
"Hayır, hayır! Ben buraya senin taşınmana yardım etmek için geldim."
"Gerçekten mi? Hiç gerek yok, yorma kendini."
"Olur mu? İyi arkadaşlar bugünler içindir.."
Arkadaşlar mı?! Bu cümleyi duymak kadar berbat birşey yoktur herhalde. Beni arkadaşı olarak görüyordu. Peki ben onu nasıl görüyordum?
"Ah, tabi.." dedim buruk bir sesle.
Valizlerin bir tanesini ona verdim ve arabasına binerek evin olduğu yere geldik. Yolda bir çift laf konuşmadık. O, konu açmaya çalışmıştı ama ben "Evet.", "Hayır", "Haklısın." gibi kelimelerle başlamadan bitirmiştim. Kalbim çok kırıktı ve gözyaşlarımı tutmak için elimden geleni yapıyordum.
Evimin önüne geldiğimizde bir çırpıda eşyaları yerleştirdik ve bulduğumuz eski sandalyelerin üstüne kurulduk. Evi eşyalı almıştı babam. Koltuk, masa, sandalye, buzdolabı vb. gibi eşyalar vardı evde. Gayet güzel döşenmiş bir evdi. Eşyalar tertemiz ve düzenliydi. Fakat buzdolabını doldurmak için küçük bir market alışverişine ihtiyaç vardı.
Sandalyelere oturmuş, nefes almaya çalışırken bu sefer ben konu açtım.
"Seni de yordum. Kusura bakma."
Elini çeneme koydu ve "Önemli değil. Dert etme." dedi.
Hafifçe gülümsedim ve kendimi geri çektim. Ne yapsaydım ki? ARKADAŞ'ız sonuçta!
*******
KEREM'İN DİLİNDEN..
Ne kadar odun olduğumu kabullenmem uzun sürmemişti. Kıza resmen "Sen benim arkadaşımsın. Fazla da önemli değilsin." dedim! Aslında böyle biri değilim ama ne yapacağımı bilemediğim zaman ağzımdan çıkıyor işte böyle şeyler.
Elimi çenesine koyduğumda tam da tahmin ettiğim şeyi yaptı ve atarlanarak kendini geri çekti. Ben de daha fazla dayanamayarak bir işim olduğunu söyleyip evden çıktım. Tamam ona arkadaşım demiş olabilirim ama bu kadar atara gerek yoktu.
Evden çıkıp hemen arabama atladım ve Esra'nın yanına gittim. Esra benim sevgilim. Yani tam olarak sevgili değiliz. Sahte sevgililik diyebilirim. Annesinin hastalığı yüzünden onu kırmamak için çıkıyor benle. Yoksa ikimizde birbirimizi sevmiyoruz ama çok iyi dostuz. Dost olup birbirimize yakın davrandığımız için birbirimizin sevgili olduğuna inandırmak zor olmuyor.
Fakat bu iş artık ciddileşmeye başladı. Sevdiğim kızlar Esra yüzünden birer birer gidiyorlar. Ama Yasemin'i kaçırmak istemiyorum..
*********
YASEMİN'İN DİLİNDEN..
Aptal ya! Hem suçlu, hem güçlü! Bugün bari stresli geçmesin istemiştim ama hayatımda Kerem diye biri varken bu imkansız! Hayatımdan çıksa bile kalbimden çıkmayacak. Hadi ondan da çıksa yan binada oturuyor.. Of!
Hala sandalyede oturmuş bunları düşünürken telefon çaldı.
"Kızım yerleştin mi?" diye bağırdı annem ben daha Alo bile dememişken.
"Yerleştim anne merak etme" diye karşılık verdim.
"Tamam kızım. Ben haftaya geleceğim."
"Tamam anne ama, biz burada neyle geçineceğiz? Yani, paramız yok."
"Kızım sen onu merak etme. Benim yanımda birikmişim var, ordan da bir işe girerim, olay hallolur. Sen kafana takma bebeğim :)"
Bir süre daha konuştuktan sonra kapattım ve buzdolabını doldurmak için alışverişe çıktım. Şanslıyım ki, parkın karşısındaki yemcinin yanında büyük bir süpermarket var. Oraya gidip canımın çektiği herşeyi aldım ve elimde poşetlerle eziyet çekerek eve geldim. Bütün yiyecekleri buzdolabına yerleştirip odama çıktım.
O kadar yorulmuştum ki yaklaşık 3-4 saat uyuyakalmıştım. Kapının çalmasıyla güzel uykumdan uyandım. Yavaşça aşağı inip (bu arada odam üst katta) kapıyı açtım.
Karşımda kızıl saçlı ve oldukça güzel bir kız, elinde bir paket baklava ile dikiliyordu. Uykulu halim komik olmalıydı ki hafifçe kahkaha attı. Bende dayanamayarak sordum.
"Buyrun, kime baktınız?"
"Yasemin sen misin?"
"Evet de, sen kimsin?"
"Hoşgeldin!"
Hoşgeldin lafını duyar duymaz bir çift el tarafından sıkıca sarıldığımı hissettim.
"Ah, kusura bakma. Ben Asya. Sen beni tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum."
Ne olduğunu anlamak için onu içeri davet ettim. Çok hareketli ve eğlenceli bir kıza benziyordu. Yavaşça koltuğa oturdum ve onu dinlemeye başladım.
"Ben, aslında senin yanına çok önceden gelmeliydim ama vaktim ve cesaretim yoktu."
"Hadi geveleme şunu. Çıkar ağzındaki baklayı.."
"Demek istediğim.. Yasemin, ben, senin kız kardeşinim! Üvey kız kardeşin.."
Birileri başımdan yaklaşık 10 saat kaynamış suyu dökmeye başlamıştı sanki. Kalpten kalbe, içten içe yanıyordum. Bağıramıyordum ama.. Çığlık atamıyordum.. Rüyada mıydım yoksa? Bir an önce uyanmak istediğim saçma bir rüya.. Psikolojim iyileşsin diye geldiğim bu şehir, benim daha da psikolojimi bozuyordu. Bedenim bu kaynar suya daha fazla dayanamıyordu.. Saldım artık kendimi, tamamen saldım bu derin rüyaya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASEMİN
Teen FictionBirçok genç kızın hikayesinden çok daha farklı bir hikayeye sahipti Yasemin... Başta hayat onunla dalga geçiyorken şimdi sıra ondaydı. Okul arkadaşları çok ezmişti zamanında. Sadece okul arkadaşları mı? Tabii ki değil. Ailesi bile beğenmiyordu onu...