BU YEPYENI BÖLÜM İÇİN 15 OY ISTIYORUM. YASEMIN ARTIK ÇOK FARKLI BIRI. ŞIMDIDEN ALIŞSANIZ IYI OLUR :) MUHAHAH (BENIM PIS GÜLÜŞÜM MOD : 747385736293) SUSTUM. HADI BAŞLAYAK...
Başım... Çok ağrıyordu. Sanki birisi beynime 10 kere bıçak saplayıp aynı hızla çıkarıyordu. Genelde akşamdan çok içenlere böyle olurdu ama ben dün ağzıma içki koymadım. Elimle başımı tutarak leptopumu dizlerimin üzerine koydum. Evet, neden başımın çatlayacak gibi ağrıdığını merak etmiştim. Hemen google'a girdim ve arama motoruna 'Aşırı Baş Ağrısının Sebepleri Nelerdir?' diye yazdım. Çıkan birçok seçenekten ilkine tıkladım. "Aşırı baş ağrısının genel sebepleri çok alkol kullanımı veya depresyon başlangıcı olabilir. Bu konuda psikoloğa ya da doktorunuza danışabilirsiniz." Gerisini okumama gerek yoktu. Beni ilgilendiren sebep tam olarak buydu. Ben... Depresyona girmek üzereydim. Psikoloğuma danışmam gerektiği yazıyordu fakat yapamazdım. O adamla başbaşa oturup içimi dökemezdim. Yüzünü dahi görmek istemiyordum. İğreniyorum ondan. Annem.. O da buradan anneannemin evine gitmişti. Asya ise bize yerleşmişti. Böylelikle bu koca evde kızkardeşim ve ben kalıyorduk. Huzurluyduk...
Hemen internetten başka bir psikolog aramaya koyuldum. Yok, yok! Hepsi aşırı pahalı. Mecburen o adama gitmeliydim ya da evde kendi kendime delirmeliydim. Sanırım ikinci seçeneği seçecektim. Bir süre annemlere bundan bahsetmeyecektim. Giyinmek için dolabımı açtığımda renkler gözümü aldı ve geri kapattım. Iyk! Her şey cıvıl cıvıldı. Hemen siyah birşeyler aradım. Bir şort, bir tişört ve metal yüzükler çıkardım. Hepsini üstüme geçirdim ve far paletimden siyah renge parmağımı daldırıp gözüme buladım. Tıpkı bir gotiktim. Sanırım depresyona girmeye başlamıştım. Yeni halim hoşuma gidiyordu.
Aşağı indiğimde Asya bana bön bön baktı.
"Bu hal ne Yasemin?"
"Ne varmış halimde? Sadece biraz siyaha bulandım o kadar." dedim alaycı bir tavırla.
"Biraz mı?"
"Çok mu? Hem.. Sen, kahvaltıyı hazırlasana!"
"Omlet yapıyorum, seversin." dedi güler yüzle.
Hemen yanına gidip tezgaha dayandım. Gerçekten de enfes kokuyordu. Hemen Asya'nın gözleriyle işaret ettiği ekmeği alıp dilimledim ve sofraya yerleştirdim. Buzdolabından peynir, zeytin vb. kahvaltılıkları çıkarıp tek tek masaya koydum. Ben bu işlerle meşgulken telefonum çaldı. Hemen koltuğa fırlattığım telefonu açıp baktım. Uf, kimse aramamıştı. Telefonum bana birşey hatırlatıyordu.Hemen özel günleri düşünmeye başladım. Bu arada neyi hatırlattığına da bakmaya çalışıyordum. "Psikolog Randevusu. Saat : 12:50 Unutma..." Mü-kem-mel! Bugün randevum vardı. Peki gidecekmiydim? Tartışılır.
Saat 10:00 'du. Daha çok zamanım vardı. Bu süre zarfında düşünecektim. Şu an tamamen yalnızdım. Beyin olarak yapayalnız... Oysa ki bu durumu Asya bilseydi veya hiç yaşanmasaydı böyle olmazdım. Asya bana akıl verirdi. Belki "Gitme! O adam sana ihanet eti!" derdi, belki de "Sağlığın daha önemli. Bence git. İçini dökersin en azından."...
Aslında böyle dediğimden anlamış olacaksınız ki ben de tam şu an böyle düşünüyordum. Beynim iki parçaya ayrılmıştı. İkisi de ayrı şey söylüyordu ve bu ayrı şeylerin ikisi de bana çok mantıklı geliyordu. Düşüncelerle boğuşurken hala gözümü kırpmadan telefona bakıyordum. Asya farketmiş olacaktı ki "Yasemin, kimmiş arayan?" diye bağırdı.
"K-kimse. Yanlışlıkla alarm kurmuşum da..."
Kelimeler ağzımdan teker teker dökülürken gözlerimden de yaşlar teker teker dökülmeye başlamıştı. Kahretsin! Saçma durumlara saçma zamanlarda ağlamaktan nefret ediyordum. Asya hemen ocağın altını söndürüp yanıma koştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASEMİN
Teen FictionBirçok genç kızın hikayesinden çok daha farklı bir hikayeye sahipti Yasemin... Başta hayat onunla dalga geçiyorken şimdi sıra ondaydı. Okul arkadaşları çok ezmişti zamanında. Sadece okul arkadaşları mı? Tabii ki değil. Ailesi bile beğenmiyordu onu...