"Jennduuikee!! Kutuları getirmen ne kadar uzun sürebilir ki!!"Nefesimi dışarı verirken saçımı geriye doğru attım. Kutular sayesinde önümü göremediğimden sadece adımlarıma emanet yürüyordum. Bu eve tanışanmakla çok büyük bir aptallık etmiştim. Merdivenlerden yavaşça inerken bağcığımın açıldığını hissetmiştim. Ah ne kadar mükemmel ne zaman düşüceğimi bende merak ediyorum. Yavaşça yürümeye devam ederken ayağıma dolanan belirsiz bir cisim ile çığlık atarken merdivenlerden kutular ile birlikte yuvarlanmam kaçınılmaz olmuştu. Bir kaç merdiven sonra kendimi yere yapışmış bir şekilde buldum, önüme düşen saç tutamlarını üfleyerek kaybolmalarını sağladım. Her gün bu tür sakarlıklar yaptığım için artık fazla canım acımıyordu. Gözlerim dibimde biten kumamon'lu çoraplara odaklandı. Bıkkın bakışlarım yukarı çıkarken onun 'poker face' ifadesi ile karşılaştım. Kucağında tuttuğu Moonlight ise bana kibirli kedi bakışlarını atıyordu.
"Senin bu sakarlıkların yüzünden benim iksirlerime zarar geliyor..."
İç geçirdikten sonra arkasını döndü ve yürümeden önce konuştu.
"Ortalığı toplarla ve salona gel Jenduike"
Yerden ellerimle destek alarak kalktım ve dağınıklığa baktım. Eğer evinizde bir cadı ile yaşıyorsanız hayat kesinlikle kolay değil. Şişeleri ve kitapları kutulara yerleştirmeye başladım. Her şey 3 yıl önce bu büyük eve taşınmam ile başlamıştı. Daha önce yaşadığım küçük daireye babam yüzünden haciz gelmişti. Kendisi kumar manyağı olduğundan dolayı onun ödeyemediği borçlar bana kalmıştı ee tabii bende de o borçları ödeyecek güç olmadığından kendimi bir anda kapı dışında bırakılmış bir şekilde buldum. Bir kaç gün elimde valizimle işime gidip gelmiştim ama duş ihtiyacım olduğundan bir an önce bir ev bulmam aklıma gelmişti. O gün ev aramaya başladım ama her ev benim bütçemi aşıyordu takii bu eve kadar. İlk başta bu kadar büyük ve içinde eşyalar olan bir eve 200 dolar istediklerini anlamamıştım. Kirası değildi bahsettiğim satılma fiyatıydı.
Bu evde o zaman bir tuhaflık olduğunu anlamıştım ama başka bir seçeneğim yoktu. Evi almıştım ve daha ilk gecesinde o tuhaflığın ne olduğunu anlamya başlamıştım. Bir kaç gün sürekli evde eşyaların yeri değiştirilmişti, eşyalar benim yerleştirdiğim gibi değil sürekli eski haline bürünüyordu. Aradan geçen 1 hafta sonra da bu evde bir cadı (erkek bir cadı) ile yaşadığımı anlamıştım. Neyseki kötü bir cadı değil di, sadece biraz huysuz, şakacı, sivri dilli, ukala ve her türlü kötü artı olarakta komik özellikler taşayan bir cadıydı. Kutuları yine kollarımın arasına alırken yürümeye başladım, onunla birlikte her türlü şeyi yapmıştım. Hatta bazen canımız sıkılınca yüksek bir binaya gider ve aşağıda olan insanlara kısa süreliğine büyü yapardık daha sonra onların tepkilerine gülmekten ölürdük.
Bir cadı ile aynı evde yaşamak ne kadar yorucu olsa da bir yandan da komikti. Büyü sayesinde yemek yapmama gerek kalmıyordu.(tabii eğer büyüyü karıştırıp mutfakta bir timsah bulmassak mükemmel bir büyüydü) Salona girdiğimde onu şöminenin yanında ki tekli büyük koltukta bağdaş kurarak oturduğunu gördüm. Cadı denilince aklınızda havalı bir görüntü oluşuyor olabilir ama gerçekleri size anlatayım. Benim evimde ki cadı da kırmızı kareli pijama takımı giyen bir cadıydı.
"Bay Min kutuları nereye bırakayım"
"Yoongi şu an cevap veremicek kadar düşünceli insan"
Eğer evinizde kediniz varsa sakın konuşmasını dilemeyin çünkü çok sinir bozucu oluyorlardı. Moonlight'a ters bakışlarımı atarken kutuları büyük masanın üstüne bırakmaya karar verdim. Evin salonu çok büyük olduğundan büyük yemek masasına doğru yürümek zorunda kaldım. Neyse ki bugün işe gitmicektim, şu kutuları yerleştirdikten sonra odama çıkıp kafayı yastığa koyup yarın uyanmayı planlıyordum. Kutuları masaya koyduğumda kollarımı sıktım. Bu adamın işlerini neden ben 3 yıldır yapıyordum hiç bir fikrim yoktu. Yoongi'nin koynuna sokulan Moonlight'a baktığımda bana sinsi bakışlarını attı ve mırıldanarak ona daha çok sokuldu. Yemin ederim bu kadar sinsi ve kıskanç bir kedi görmemiştim. Bir de bir çenesi var, bizim mahallede ki dedikoducu teyzelerden daha fazla. Adımlarımı üst kata çıkmak için merdivene yönlendirirken Yoongi'nin sesini duydum.
"Seni zalim kız..."
Soğuk sesi ile ona döndüğümde sert bakışlar ile bana bakarken Moonlight'ı okşadığını gördüm. Gülmemek için kendimi zor tutarken aynı soğuklukla devam etti.
"O kadar kitabı ve iksiri..."
Bir an da ruh hali değişerek dudaklarını büzdü ve yavru kedi bakışları ile bana baktı.
"Jenduuikee ben onların hepsini nasıl yerleştiricem"
İç geçirdim ve merdivenleri çıkmaya başlarken arkamda hızlıca bana doğru gelen adım seslerini duydum. Arkamı döndüğümde küçük bir çocuk gibi yere eğilip dudaklarını büzerek bana baktığını gördüm. Bilerek çenesini de titretmeye başladığında başımı sola doğru yatırdım. Çok tatlı duruyordu. İşaret parmağımı ona doğru sallarken konuştum.
"Bana o bakışlarınızı atmayın Bay Min"
Bakışlarını daha çok yoğunlaştırırken bir kenara attığı Moonlight'ın homurdanmalarını duyuyordum. Bu beni mutlu etmişti, o lanet kediyle tam 3 senedir gelin ve kayınvalde gibi atışıyorduk.
"Ama Jennduikee benim sana ihtiyacımm var, benim minik ve ponçik kalbimi kırıcakmısın?"
"Kaç yüzyıldır yaşıyan adamsınız Bay Min bu çocuksu halleriniz size yakışıyormu?"
Tek kaşını kaldırdı ve göğsünü gererek konuştu.
"Bazen buz gibi soğuk bir maço erkek olabilirim ama bazen de..."
Az önceki haline saniyeler içinde büründü ve dizlerinin üstünde yürüyerek kollarını bacaklarıma doladı.
"Küçücük kalpli ponçik bir çocuk olabiliyorum Jennie"
Başımı geriye doğru atarken lanet ettim, şu yüze hayır diyemiyordum.
"Tamam yardım edi-"
Hızlıca benden ayrıldı ve klasik sevinç danslarını yapıp tuhaf tuhaf sesler çıkarmaya başladı. İşte onunla tanıştığımdan beri hayatım böyleydi. Deli bir cadı olan Yoongi, sinsi bir kedi olan Moonlight ve ben zavallı sindirella olan Jennie Kim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yoongi, Cat and Jennie'1
Fanfiction"Bana o bakışlarınızı atmayın Bay Min" Bakışlarını daha çok yoğunlaştırırken bir kenara attığı Moonlight'ın homurdanmalarını duyuyordum. Bu beni mutlu etmişti, o lanet kediyle tam 3 senedir gelin ve kayınvalde gibi atışıyorduk. "Ama Jennduikee benim...