.1. "Delirmiyorsan tebrikler"

3.3K 282 112
                                    


Yerde olan su birinkitilerine basmadan sokakta adeta bir balerin edasıyla yürüyordum. Oysa sabah uyandığımda hava oldukça güzel di bu yüzden de converse giymiştim ama sonra ne olduysa (büyük ihtimal sabah Bay Min'e kahvaltı hazırlamadığım için bana lanet etmişti) hava bir an da bozmuştu. En nefret ettiğim şeylerden ikincisi (birincisi Bay Min ve Moonlight) çorabımın ıslanmasıydı ve şu an tam olarak onu yaşıyordum. Gözlerim etrafta ucuz bir market arıyordu çünkü cebimde (Bay Min'in isteklerini karşılayacak kadar) para yoktu. İç geçirerek hafif çiseleyen yağmura doğru baktım. Neden bugünü bulmuştu ki yağmur?

Yanlış anlamayın yağmuru severdim, ıslanmayı da severdim ama bugün değil. Yaptığım iş olan Koreboo'da son sayıyının bütün çizimlerini bana bırakmışlardı. Sağ bileğimi hissetmediğimi söyliyebilirdim ama sonucundu bitirmiştim. Neyse ki Bay Min telefon kullanmıyordu (daha doğrusu kullanmayı beceremiyordu) yoksa beni sürekli arardı ve sinirlerimi zıplatırdı. Bu ihtimalin gerçek olduğunu bir kaç saniye düşündüm, konuşmalar sadece şunlardan ibaret olurdu.

"Jeennduuikee gelirken kahverengi puding al!" (Çikolatalı puding'e 'kahverengi puding' derdi)

"Jeennduuikee hala çıkmadın mı?"

"Jeeennduuikee gelirken gazoz da al ama pahalı olanından 😈"

"Jeennduuikee Moonlight lazanya istiyormuş"

"Jeeennduuikeeee!!!"

Ve milyonlarca istek daha başımı iki yana salladım. Telefon kullanması delirmeme sebeb olabilirdi. 'Delirmemek' kelimesi hakkında ilk tanıştığımızdan bir kaç ay sonra bana söylediği bir söz vardı.

'Delirmediysen, tebrikler'

Haklıydı, onun yanında delirmediysem beni milletçe alkışlamanız gerekiyordu. Yürürken gördüğüm sıradan bir marketin içine kendimi attım. Kasa'nın başında duran yaşlı adamı başımla selamlarken rafların aralarına daldım. Elimi montumun büyük cebine (keşke içinde ki paralar da öyle olsa) attım. Olan paraları çıkardığımda yaşayacağım hayal kırıklığından fazla para vardı. Kendime de bir şeyler alabilirdim sanırım, köşe de olan sepeti aldım. Sepetin içine gözüme kestirdiğim abur cubur ve bir kaç tane noodle'lı atarken cebimde ki telefon titredi. Sepeti bir koluma asarken elimi cebime attım ve telefonumu aldım.
Gelen mesaj ile istemsizce gülümsemiştim.

Gelen Mesaj: Kısık Göz

Bugün iyi iş çıkardın JenJen, bu mükemmelliğini yarın akşam yemeği ile kutluyalım mı?

Kendi kendime güldüm, mesajın sahibi iş arkadaşım olan Jiwon'dan dı. Jiwon fazlasıyla flört eden bir insan dı, tek bana karşı değil diğer kadınlara hatta erkeklere de. Yakışıklıydı, çekiciydi, tatlıydı, kibardı, yardım severdi, cömertti yani Bay Min'de olmayan bütün özellikleri (yakışıklı, çekici, tatlı dışında) taşıyordu. İşe ilk girdiğim zamanlar da bana çok yardımı dokunmuştu o zamandan beri arakadaşız. Tabii benimle flört ettiği için bana aşık falan değil di, sadece bu onun karekterinde vardı. Ona kabul ettiğimi mesaj olarak hızlıca attıktan sonra diğer raflara doğru ilerledim. Bay Min'nin en büyük isteklerinden biride kumamon'lu kaşıktı. O salak karekterin neresini seviyordu bilmiyordum ama eğer o kaşığı almazsam başımın etini yerdi. Raflarda o salak kaşığı ararken telefonum yine titredi. Büyük ihtimal Jiwon oluğundan bakma gereği duymadım ve en alta olan kaşığı alıp sepetin içine attım. Alışverişi bitmişti, cebimde ki parayı çıkarttım ve ayak üstü saydım. Cebimde para vardı ama daha fazlasını alabileceğim kadar yoktu. Kasaya doğru ilerlerken içimde bir tedirginlik olmuştu, aldıklarıma param yetermi bilmiyordum. Kasa da olan işlemler bittip dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım. Bütün param bitmişti ve malesefki kasa da bir kaç tane şeyi bırakmak zorunda kalmıştım. Ne için? Salak bir karekter yüzünden! En sevdiğim atıştırmalıklardan sadece bir kaç tanesini alabilmiştim. Somurtarak yolda yürürümeye başladım, yağmur biraz daha bastırmaya başlamıştı. Bu gün hiç bir şey yolunda gitmiyordu.

Yoongi, Cat and Jennie'1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin