~Eski Aşklar~ 5. Bölüm

349 18 3
                                    

Yazar📝
Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere, saatler günlere döndüğü bir zamanda yaşadınız mı hiç? Nazlı ve Savaş bu durumdalar... Zaman durdu sanki, Herşey yavaşladı... acıdan başka bişey hissetmiyorlar... konuşamıyorlar... kıpırdayamıyorlar... sadece hissediyorlar... acıyı hissediyorlar... anılar canlanıyor gözlerinin önünde, birlikte kurdukları hayaller geliyor akıllarına, sonra anlamaya başlıyorlar... bir zamanlar hayatının aşkı olan kişi şu an bir yabancı gibi karşılarında... sarılmak istiyorlar, sarılamıyorlar... öpmek istiyorlar, öpemeyorlar... dokunmak istiyorlar... dokunamıyorlar... Selin ve Ali korkuyor hemde çok... biliyorlar çünkü Nazlı içindem mahvoluyor... birazdan bağıracak, kızacak, kalb kıracak... bunu herkes biliyor...

Nazlı: senin ne işin var burda?

Nazlı'nın sesi çok titriyor. Kendini çok sıkıyor ağlamamak için... Selin onun acı çektiğini hissedebiliyor... ve Savaş tam bişey demek isterken Nazlı elini yukarı kaldırıp susması için işaret veriyor...

Nazlı: cevap verme... çünkü sorulması gereken soru bu değil...

Nazlı elini geri aşağıya indirip Selin'e döndü...

Nazlı: neden?
Selin: Nazlı... iki...
Nazlı: o cümleyi sakın bitirme! Bana ikizim deme! Sakın...

Selin ağalamaya başlar ve Nazlı bağırmaya...

Nazlı: bir ikiz bunu ikizine yapmaz!
Savaş: Nazlı...
Nazlı: kes sesini! Sana bişey soran olmadı kes sesini! Ali? Sabah benimle bunumu konuşmak istiyordun? Cevap versene! Neden susuyorsun?! Susma! Buna nasıl izin verirsin!? Peki ya sen Selin... cidden bundan haberim olmayacak mı sandın? Nasıl böyle bir şeyi saklarsın ya... nasıl!?
Selin: Nazlı ben özür dilerim... söylemek istedim... korktum sadece... yine mahvolursun diye korktum...
Nazlı: bu mu? Sebeb bu mu? Başka bişey bulamadın mı? HAHAHA Daha iyi bir yalancı olduğunu sanmıştım bende... hainsin sonuçta demi? İyi bir yalancı olmam gerek!
Ali: Nazlı dediklerine dikkat et!
Nazlı: neden Ali? Yinemi hançer sokarsın kalbime? Çok korktum...

Nazlı acıdan dediğini bilmez olmuştu... böyle bir şeyi asla beklemiyordu, ondan sadece mahvolmamıştı... o ölmüştü.... her yeri döküp kırarak kızmasına devam etti...

Ali: Nazlı bak şu an ne dediğini bilmiyorsun! Gel biraz otur sakinleş öyle konuşalım...
Nazlı: ben dediklerimin gayet farkındayım Ali... siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz...
Savaş: Nazlı bence bu kadar abartmana gerek yok... seneler önce kapandı o defter asla acılmamak üzere!
Nazlı: senin için bu kadar kolay yani? Beni dinlemeden? O gece ne olduğunu sormadan?

Artık Savaş'ta sinirlenmeye başlamıştı ama kendini tutmaya çalışıyordu...

Nazlı: tabikide bu kadar kolay demi? Neden sorasınki? Al sana güpgüzel ayrılma bahanesi! Yiğitin yatağında gördüm onu! Ben nasıl geldim oraya, niye geldim ne yapıyordum? Sana ne demi Savaş! Ayrılmak için bahane ararken bahane ayağına gelmiş resmen! Sen beni sevmemezsinki hiç!

O son cümleden sonra Savaş artık sinirlerine hakim olamaz ve söylememesi gereken bişey der...

Savaş: Nazlı! Sus artık! Ben yakında evlenecem tamam mı? Ben artık yokum! Unut beni!

Ortalığı dağıtan kız bunları duyduktan sonra birden sakinleşti... dimdik ayakta kaldı... elleri artık yumruk değildi, artık bağırmıyordu, konuşmuyordu sadece bakıyordu... kırılmış gözlerle Savaş'a bakıyordu... Savaş'ta ne dediğini anlayınca pişman olmuştu. Ama son pişmanlık neye yarar? Nazlı nefes verip almayı unutmuştu adeta... gözlerinin önünde siyah noktalar oluşmaya başladı... ve çok sesizce bişey dedi...

Nazlı: evleniyor musun?

Nazlı bu kadar acıya dayanamayıp bayıldı... yere düşer düşmez Selin çığlık atarak yanına çöktü ve bağırmaya başladı. Ali hemen arabanın anahtarını alıp ceketini giyindi. Savaş Nazlı'yı kaldırıp kucağına almak isterken Ali ona engel olup Nazlı'yı kendisi aldı.

Ali: Selin git hemen ceketini giyin gel Savaş sende evde kal
Savaş: ama...
Ali: ama yok Savaş! Burda kal diyorum sana... hatta burda kalma hepimiz için en iyisi git otel falan bul kusura bakma ama en iyisi senin gitmen!
Savaş: haklısın... buraya gelmem hataydı... yine zarar verdim ona
Selin: evet! Sen hep zarar veriyorsun ona!
Ali: Selin...

Ali ve Selin arabaya binip hastaneye sürmeye başladılar. Bu sırada Selin Mukaddes teyzeyi arayıp durumu açıklar ve Buse'nin yanına çıkmasını rica eder. Hastaneye geldiklerinde Ali yine onu kucağına alıp içeri girer gördüğü ilk doktorun yanına koşup yardım ister. Doktor onu odaya aldıktan sonra Ali ve Seline bir kaç soru sorar ve Nazlı'ya testler uygular. Nazlı'nın koluna serum takıp korkulcak bişey olmadığını söyler ve ordan ayrılır. 1 saat sonra Nazlı uyanır bunu fark eden Selin hemen ayağa kalkıp elini tutar.

Nazlı: nerdeyim ben?
Selin: hastanede aşkım...
Nazlı: hastane mi? Savaş!
Ali: onu gönderdik kendine otel yada kalacak bir yer bulacak...

Nazlı elini çekip Selin'e bakar...

Nazlı: onu evine kabul ettin...
Ali: benim yüzümden...
Nazlı: bana söylemeniz gerekirdi! Böyle bişeyi bilmek benim hakkım!
Selin: özür dilerim...
Nazlı: dileme!

Nazlı kolundaki serumu çıkarıp ayağa kalkar.

Ali: Nazlı saçmalama dinlenmen gerek!
Nazlı: doktor olan benim Ali ne yaptığımı biliyorum!

Nazlıı ordan ayrılıp taksiye binerek eve gitti. Önce kendi evine çıktı ve kimsenin evde olmadığını fark etti. Buse'ninde Mukaddes teyzede olduğunu düşünerek geri aşağıya indi ve zile bastı. Tahmin ettiği gibi Buse kapıyı açıp Annesine sarıldı. Nazlı'da onu kaldırıp kapıyı kapattı.

Nazlı: aşkım...
Buse: anne iyimisin? Neden hastaneye gittin? Çok korktum

Nazlı kucağında Buse'yle birlikte Mukaddes teyzenin yanına gidip oturdular.

Nazlı: bişeyim yok bebeğim bak hala ayaktayım
Mukaddes: annen bu gün çok yorulmuş ondan gitmiş hastaneye kızım bişey yok korkma
Buse: anne... sana bişey diyecem...
Nazlı: de kızım dinliyorum.
Buse: bu gün tuhaf bişey oldu... Selim teyzelerde bi adam vardı... onu görünce kendimi çok tuhaf hissettim... onun babasıda yanında değilmiş... benim babam gelmeyecek demi anne?
Nazlı: kızım...
Buse: o abi anlattı bana... annesi hep demiş baban gelcek diye ama hiç gelmemiş... benim babamda gelmeyecek...

Nazlı ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu... boğazında öyle bir düğüm olmuştu ki ne yutkunabiliyordu ne nefes alabiliyordu... bunu fark eden Mukaddes teyze Buse'ye özel hazırladığı odasına götürüp oynaması için oyuncaklarını yere döküp odanın kapısını kapatarak geri Nazlı'nın yanına döner. Yanına oturup Nazlı'nın başını omuzuna koyar ve saçını okşamaya başlar...

Mukaddes: senin bu çektiğin ne kızım?
Nazlı: keşke ölsem diyorum bazen kendime... ama sonra aklıma Buse geliyor... ben ne yapmış olabilirimde bu kadar acıyı hakediyorum?
Mukaddes: o nasıl laf kızım? Ne ölmesi ne haketmesi? Sen benim tanıdığım en güçlü ve temiz kalpli kadınsın! Ben senin yerinde olsaydım bu kadar acıya dayanamayıp önce bebeğimi aldırırdım sonra kendi canıma kıyardım! Ama sen tam tersi hayata tutundun! Mücadele ettin!
Nazlı: ama hala canım yanıyor... ne yapsam ne etsem ne kadar uğraşsam.... canımın acısı geçmiyor... hayatımı düzene sokmuştum herşey iyi gidiyordu...
Mukaddes: belki senin burda olduğunu bilerek geldi... seni dinlemeye? Aşkınız için 2çi şans tanımaya?
Nazlı: o...
Mukaddes: o? N'oldu?
Nazlı: o e-evlencek!

Nazlı son kelimesinde ne var ne yok hepsini attı içinden. Buse'nin burda olduğunu unutup bağıra bağıra ağladı. Senelerce içinde tutuğu acıyı sonunda rahat bıraktı...

Eski AsklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin