Sabahleyin saat 5 civarı herkes uyanmış ordan oraya koşuyorlardı.
Aubrey'in kollarından tutup ;
neler oluyor? Neden herkes telaş içinde koşturuyor? Yoksa yine göç mü ediyoruz, ama niye?
Aubrey elimi kolundan çekerek;
Bak kızım erkek işlerine daha fazla karışma. Sen burda kalıyorsun. Sakın takip etme bizi. Griffin'in sana bakar. Seni kollar git uzak diyarlara, kralın şehrine git hayatını yaşa.
Aubrey bana hep babammış gibi davrandı. Erkeklerin arasında kızın ne işi var diye diye sonunda beni yanlarından attılar. Aubrey benimle o kadar ciddi konuştu ki istesemde artık onları takip edemem. En azından Aubrey'e olan saygımdan ve ...sevgimden.
Aubrey'e dönüp hafif bir gülümsemeyle;
Sen nasıl istersen. Ama bana söz ver beni ziyaret edeceksin. Hep haberleşecez.
Aubrey kafamı okşayıp Dimon'a binerek ordan uzaklaştı. Dünya üzerinde sadece 3 tane griffin kalmıştı. Biri Aubrey'de olan Dimon. Biri Aubrey'in oğlu Desmond'da olan Feniks ve sonuncusu kızı gibi gören bendeydi. Kimera....
Gözümün önünde herkesin hırsız bildiği ama benim aile bildiğim insanlar şimdi beni terk ediyorlardı. Başkalarına göre ise oradan defolup gidiyorlardı.Bende herşeyimi hazırladım. Oklarımı, kılıcımı, erzaklarımı, Kimera'nın üstüne çıktım. Kocaman kanatlarını rüzgarda savurarak ordan ayrıldık.
Kralın şehrine doğru yol aldık.
Korkmuyordum çünkü Kimera yanımdaydı. Bir fili taşıyabilecek kadar kuvvetli bir griffin ve sadakatilidir. Çocukluğumuz birlikte geçti.
Aramızda özel bir bağ var.Kralın şehri uzaktan da olsa görmeye başlamıştık. Gerçekten bahsettikleri gibi mi? Herşey altından mıydı? Herkesin huzur içinde yaşadığı muhteşem bir yer mi? Hiç adaletsizliğin olmadığı bir yer miydi?
Diye düşünürken çoktan Kralın şehrinin kapısının önündeydim. Kimera yavaşça aşağıya indi bende üstünden inip şehrin kapısına vurdum 2 defa sertçe.
Yavaş yavaş kapı açılmaya başladı. Benle griffin içeri girecektik ki bir adam ve ordusu bizi durdurdu. Bir şey anlaşmamıştım. Kimera'ya baktım.Giriş kapısı
Saray