9. Bölüm; Prens Juan

0 0 0
                                    

Prens Juan ayağa kalktı. " Bizim buraya gelme nedenimiz Tarador Krallığı yeniden canlandı. Yakında kıyamet kopacak. Bizimle savaşmalısınız. Önceliği bizim krallığımız olacak. Ama bu bütün dünyanın savaşı. Eğer birlik olursak kazanabiliriz. Bu yüzden size bizimle birlik olup savaşmanızı istiyoruz." Kral Gloin'in yüzü dehşete kaplıydı. Endişeli ve korkuyordu. Tarador krallığı canlandı ne demek hala anlayamamıştım. Kral Gloin ayağa kalkarak " buna inanmamı beklemiyorsun herhalde. Tarador krallığı asırlar öncesinde mahvoldu. Lanetlendi. Artık asla geri gelemezler. Böyle yalan bir haber için koskocaman bir orduyu sizin saraya boşuna kadar gelemem." Dedi. Bunu demesiyle Prens Juan'nın sinirlenmesi bir oldu. Prens sakinleşip " emin olun size yalan söylemiyorum. Ben de bu kadar yolu size yalan söylemek için gelmedim.
Ben sizin bu kadar korkak olduğunuzu bilseydim gelmezdim zaten!" Bunları söylerken herhalde hiç düşünmedi prens. Kral elini masaya vurarak " Korkmak mı?! Ben hiç kimseden korkmam. Böyle masallarla gelip ordumu neye alet etmek istediğini hiç anlayamadım doğrusu. Senle baban kafayı yemişsiniz herhalde. Tarador mahvoldu. Artık geri gelemez. Sağlam bir bilgi olduğuna nasıl hemen karar verdiniz. Madem ki sağlam bir bilgi gelin
gösterin bana. Ben de göreyim." Bu yönden bakınca da Kral Gloin pekte haksız değildi. Prenste sanırım Kralı haklı bulmuş olacak ki söyleyecek bir şey bulamadı.
Daha sonra gözlerini masadan ayırıp tekrar Kral'a baktı " Kaynağın kim olduğunu ancak babam bilir. Eğer doğru olup olmadığını merak ediyorsanız gelin bizzat babama yani Kralıma sorun." Bu yönden bakınca da iyi bir hamleydi. Bakalım şah ne yapacak diye düşünüyordum. Kral Gloin " Boşuna geldiniz. Kendi krallığına giderken bir kaç tane koruma size eşlik etmesi için göndericem." Dedi. Prens buna sinirlenip alaycı bir şekilde " sizin korumalarınıza ihtiyacımız yok. Eğer işe yaramak istiyorsanız. Önce Tarador krallığıyla savaşın. Yoksa savaş sırası size geldiğinde hiçbir krallık sağ kalmayacak haberiniz olsun. Yardım isteyeceğiniz hiç bir krallık olmayacak yanınızda." Bunu söylerken yine düşünmedi. Bu çocuk bir kralla konuştuğunun farkında mı acaba? Ben onun söylediklerinden korkuyla Kral'a bakarken kendisi sinirle bakıyordu. Kral Gloin " gidin" dedi. Biz de gitmek için hazırlandık. Biri odamı tıklattı.
" girin" dedim. Kral Gloin'di. Önünde hemen eğilip majesteleri dedim. Kral Gloin " eğer Aubrey'i görürsen buraya beni ziyaret etmesini kendisine olan borcumu hala unutmadığım söyler misin" dedi. Ben de " elbette majesteleri" dedim şaşkın bir şekilde. Majesteleri ufak bir tebessümle odadan çıktı. Çıkarken Juan kendisini gördü. Hemen yanıma gelip " sana ne dedi? Niye geldi?" Ben de "Aubrey hakkında konuştuk. Önemli bir şey değil" dedim. Bana inanmayarak " pekâla" dedi. Ben de prense tekrar bakıp " gerçekten sadece buydu." Diyerek eşyalarımı alıp odadan çıktım. Hemen Kimera'nın yanına gittim. O kadar çok özlemişim ki anlatamam. Kimera'da beni özlemişti. Gözlerinde hasret vardı. Böyle anlatttığıma bakmayın gerçekten öyleydi. Kimera'yı biraz sevdikten sonra Juan gelip " gitme vakti" dedi. Ben önde o arkada Kimera'yı bindik. Uçmaya başladığında bütün dert tasam gitmişti. Mutluydum. Kimera her uçtuğunda yan gitme, çok hızlı gitme ve ya yere yaklaşıp bir andan yükselmeyi çok severdi. Hep yapardık. Ama bu sefer Juan var diye normal bir şekilde gidiyorduk. Hayal kırıklığına uğramıştı Prens Juan. Kral duysa kızar mıydı acaba. Başaramadık diye. Ama önemli değildi. Tam bir günlük uçuştan sonra Kimera durdu. Nedenini anlayamamıştım. Gidemiyordu. Aşağıya bakınca tekrar nehri fark ettim.
Prens "aşağıya inin. Yürüyecez" dedi. Kimera aşağıya indi biz de Kimera nın üstünden. Yolu tam geçecekken , prens "sakın aşağıya bakmayın." Ben de " Ama kadın öldü" Prens bana tekrar bakıp " nehir onları iyileştirir. Onlar ölmez" dedi. Hayalkırıklığına uğramış gibi of çektim. Sonra hiçkimse aşağıya bakmadan nehrinden sağ Salim uzaklaştık. Tekrar Kimera havalandı. Uçtuk. Gece olmuştu. Başka yollar görecektik. Bu yüzden bir kasabaya inip dinlendik. Kimera çok göze batıyordu. O yüzden yanından ayrılmadım ve bir elim kılıcımdaydı. Her an herşey olabilirdi.
Bütün korkum boşunaydı. Hiçbir şey olmadı. Benle prens Juan bir pansiyona girdik. Kimera da hemen pansiyonun yanındaydı. Camdan görüyordum. Yanımdaydı. Kocaman olması işime geliyordu. Derin bir uykuya daldım ben de.
Sabah 5 civarı uyanmıştım. Uyuyamıyordum içimde bir sıkıntı vardı. Babamı özlüyordum belki de. Bu macera yüzünden çok fazla düşünmemiştim ama terk edilmiştim. Bu çok acı vericiydi. Onları özlüyordum. Öz ailemi bulmam için bir şans verdiler bana ama ben onları bulmak istemiyordum. Sadece babamla sade bir hayatım olsa yeterdi. Yatağımdan kalktım camdan Kimera'ya baktım. Uyuyordu. O kadar eşsizdi ki onu kaybetmek aklımı kaçırmama yeterdi. Benim en büyük dostum ve şövalyemdi. Dışarıda bir adam duruyordu. Sanki bana bakıyordu. Hemen aşağıya indim ve adamı takip etmeye başladım ama adam fark etmiş olacak ki hemen hızlı hızlı yürümeye başladı. En sonunda izini kaybettim. Pes edip geri döndüm.

Binbir krallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin