Kapıda bizi karşılayan orduya şaşkınlıkla bakıyordum. Ordu'nun başındaki adam zorluk çıkarmayın. Yoksa sizi vururum derken Kimera'ya bakıyordu. Acaba Kimera gibi zararsız bir yaratıktan mı korkmuşlardı. Hemen bir adım ileriye gidip komutana biz buraya zorluk çıkarmaya değil yaşamaya geldik. Kimera zararlı bir yaratık değil. Komutan biraz düşündükten sonra bizi saraya Kralın yanına götürmeye karar verdi. Kralın kalıp kalmamamızı karar vermesini istedi. Kimera uçtu saraya, bende orduyla yürüyerek geldim. Saray kocamandı ama altından değildi. Kimera saraya sığamayacağı için beni dışarda bekledi. Saray'ın büyük holünden geçtik. Baya yürüdükten sonra Kralın odasına gelmiştik. Kral ihtişamlı tahtında oturup bana baktı. Komutan " kralım bu küçük kızla beraber kocaman vahşi bir hayvan geldi. Şehrimize yerleşmek ve bizim halkımızdan olmak istiyor" dedi. Ama bunda ne gibi bir sakınca olabilir ki? Kral ayağa kalktı. " kocaman vahşi bir hayvan mı? O'nu görmek istiyorum. Nerde?"
Komutan " fazla büyük olduğu için saraya giremedi."
Böyle dedikten sonra kral daha da merak etmişti. Acaba onu öldürecek miydi? Diye düşünürken birden krala "lütfen kralım ona bişey yapmayın o zararsızdır." Dedim. Kral bana gülümseyerek "O'nu görmek istiyorum bana onu göster."dedi.
Kral Saray'dan çıkmadan önce özel korumasını aldı yanına. O bir insan değildi. O bir Minotor'du. İlk defa canlı canlı bir minotor görüyordum. Kocamandı. Aynı zamanda çok ta güçlü. Ama
bu Minotor'un Kimera'yı yenebileceğini sanmıyorum. Kimera bunun 2 katı kadar büyüktür.(MİNOTOR)
Dışarı çıkmıştık. Kimera orda beni bekliyordu. Asilce. Kral Kimera'yı görünce şaşkına döndü. Bu nasıl bir yaratık? Bunu daha önce hiç görmedim. Kral'a " Kimera bir Griffin'dir. Soyu tükenmiştir. Dünya üzerinde sadece 3 tane kalmıştır."
Kral " peki diğer ikisi nerde?"
Krala bakıp " başkalarında"
Dedim. Çünkü bu konuşma beni huzursuz etmeye yetmişti. Kimera'yı benden alacak gibi bakıyorlardı. Kral "gel seninle içerde konuşalım"dedi. Reddetmek istedim fakat reddetmedim.
İçeride mükellef bir sofra kurulmuştu. Hemen acıkmış olduğumu fark ettim. Kralla birlikte oturup yemek yedik. Kral hemen söze girdi. "Burası Endor krallığı en güçlü ve en zengin 5 krallıktan biri.Sana istediğin kadar altın veririm. Bana Griffin'ini sat" dedi. Bende Kral'a " çok afedersiniz Kral'ım lakin Kimera satılık değil."
Kral'a " çok geç oldu artık gitsem iyi olacak" derken muhafızların geldiğini gördüm. Kral tutuklanmamı emretmişti. Camdan dışarı bakınca Kimera'yı da zincirleyeceklerini fark ettim. Hemen Kimera! Diye bağırıp camdan atladım. Mükemmel bir takım arkadaşlığı sonucunda Kimera'nın üstünde havalanmış gidiyorduk derken okçular ok atmaya başladı. Bir kaç tanesi Kimera'nın kanatlarına geldi. Sendelemeye başladık. Fakat günün sonunda ordan kaçabilmiştik. Peşimize düşeceklerdi. Başka bir krallığa da gidemezdik. Evimize geri döndük. Ama bu eve dönmek istemiyordum. Çok sessizdi ve her yer kırık dökük. Hemen rotamızı orman yaptık çünkü Kimera'nın daha fazla dayanabileceğini sanmıyordum. Ormana indik. Kimera'nın canı yanıyordu ve benimde. O'na bişey olunca en az onun kadar benimde canım yanar. Yavaşça okları kanatlarından çıkarmaya çalıştım. Çok acımış olacak ki Kimera birden kükremeye başladı. Gözlerinden yaş geldiğini fark ettim. Hemen okları çıkardım ve ormanda bitki aramaya başladım Aubrey bana bitkilerin ne işe yaradığını öğretmişti. İle yarayacağına hiç inanamazdım. Kimera için yararlı otları buldum ve ezmeye başladım. Daha sonra yaralarının üstüne koydum. Kıyafetlerimden birini keserek yaranın üstüne koydum. Saramazdım. Çünkü kanatlarına yetecek kadar büyük değildi.Ertesi sabah Kimera daha iyiydi. Zaten çabuk iyileşen bir Griffin'di. Sabah yola koyulduk.
Akşam olmak üzereydi. Acıkmıştık bir meyhaneye inip yemek sipariş ettik. Meyhanedekiler Kimera'yı görünce birden sustular. Korktuklarını fark etmiştim. Bu da beni güvende hissettiriyor. Kimera benim için büyük bir lütuftu. Yemeğimi yedikten sonra dışarı çıkıp Kimera'yı besledim. Daha sonra yine yola devam ettik. Bereye gideceğimizi de bilmiyorduk. Uzaktan bir saray göründü.Kapının üstünde kendi kuyruğunu yiyen yılan vardı. Bu sembol Adaleti temsil ediyordu. Belki bu sefer şansımız yaver gider diye düşüp krallığa doğru yol aldık. Bir kaç saate yakın vardık saraya. Kapıdaki muhafızlara kapıyı açmalarını istedim. Kimera'yı görünce önce açmak istemediler. Daha sonra onlara Kimera'nın ne kadar zararsız olduğunu gösterdim ve kapıyı açtılar. Şehre girmiştim ve bu sefer karşımda bir ordu ile de karşılanmamıştım. Bu sefer Kimera'yı alıp Kralın yanına ben gittim. Kral Kimera içeri giremediğinden beni saraya almayıp kendisi dışarı çıktı.
(SARAY)
Gördüğüm en güzel saraydı ve gerçekten komple altındandı. Kral önce gelip kendini tanıttı bana. " 5 En büyük krallığın en büyük ve en zenginiyim. Griandra Krallığının XIV.Kralıyım." Dedi gülümseyerek. O gülümseme beni çok rahatlatmıştı. Çünkü güven hissettirdi. Daha sonra iki tane erkek gelerek "Bizde Griandra Krallığının prensleriyiz." Dediler. Biri sarışın diğeri esmerdi. Kral bana kendini tanıt dedi. Benim pek tanıtılacak bir yanımda yoktu. Kral'a bakıp " Numenor soyundan gelen Dùnedain'im. Benim türümden çok azı yaşıyor. Daha bebekken yani bundan 20 yıl önce bizim krallığımıza ejderha saldırdı ve kaybettik. Soyumuzun neredeyse hepsi öldü. Bu da benim Griffin'im Kimera. Soyundan sadece 3 tane kaldı. Kartal suratlı Aslan gövdeli, ön ayakları Kartal ayağı arka ayakları Aslan pençesidir. Bir kanadında bir fili taşıyabilir. Ya da bir pençesiyle, koca kanatlı arkadaşımdır. Yangından o beni çıkardı. Daha sonra başka insanlarla tanışıp büyüdüm." Derken hayat hikayemi anlattığımı fark ettim. Hemen "evet işte böyle" diyip bitirdim. Kral bana "demek bir Dùnedain'sin. Onlar uzun ömürle kutsanmışlardır. Daha çok gençsin." Dedi. Daha sonra bana bir oda hazırlatıp yemek gönderdi. Saray'da karşılandım o gece camdan dışarı Kimera'ya baktım. Kimera'ya yemek veriyorlardı. Güvende olduğunu hissedip uyudum.