不快乐

509 70 26
                                    

*Güzel bir haberim var, bölümleri uzatabildiğim kadar uzatacağım.*

Gözlerimi açtığımda kendi evimde olmadığımı anlamam uzun sürmedi. Taehyung yanıma kıvrılmış ve elimi sıkıca tutuyordu. Ben biraz kıpırdanınca gözlerini araladı.

"Akşam uyuyamayacaksın."

"Biliyorum."

Yerimden yavaşça kalkıp su içtim ve montumu giydim.

"Hemen gidecek misin?"

"Tamamlanması gereken projelerim var."

"Yardım edebilirim?"

"Eğer zorlanırsam seni ararım."

Gidip ona sıkıca sarıldım ve yanağına bir buse kondurup evinden çıktım. Kendimi hiç olmadığım kadar kötü hissediyordum. Eve gelince annemleri arayıp biraz sohbet ettikten sonra projeleri tamamlamaya başladım.

Aradan 4 saat geçince olduğum yerde gerildim. Heryerim acıyordu, telefonuma baktığımda kapanmıştı. Telefonla görüştükten sonra şarja takmayı unutmuştum.

Telefonu açtığımda 7 cevapsız çağrı ve 35 mesaj vardı. Telefonum kapalı olduğu için Tae endişelenmiş olmalıydı. Tam mesaj panosuna girip mesajları okuyacakken telefonum çalmaya başladı.

Tae arıyordu, açtım.

"Neredesin sen?!"

"Evdeyim, sorun ne?"

"Ne demek sorun ne?! Ne kadar endişelendiğimi bilmiyorsun tabi! Ne telefonlarıma ne de mesajlarıma cevap verdin, delirmek üzereydim!"

"Sakin ol. Evime gelmeyi denemeliydin."

"Sorun da bu ya..."

Birkaç saniye bekleyip devam etti.

"Evine gelmeye çalıştım ama evden çıktığım anda her şeyi unutttum. Hangi yöne gideceğimi, yıllardır bildiğim adresini unuttum."

İkimiz de bir süre sessiz kaldık. Ne o konuşabildi ne de ben. Diyecek bir şey bulamıyordum ve kalbim sıkışıyordu. Zorlukla "Seni almaya geliyorum." deyip telefonu kapattım.

Üstüme mont bile almadan hızlı adımlarla evine gittim. Dışarısı o kadar soğuktu ki, gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

Evinin önüne geldiğimde kapı açıktı. Hemen içeri girip etrafta onu aramaya başladım. Koşarak odasına gittiğimde kenara oturmuş ve dizlerini kendine doğru çekmişti. Ağlıyordu.

Hemen yanına gittim ve onu kendime doğru çevirip sıkıca sarıldım.

"Sorun değil... İnan bana sorun değil."

Saçlarına bir buse kondurup saçlarını yüzünün önünden arkaya doğru ittim.

"Bak ben buradayım, yanındayım."

Kollarını sıkıca belime sardığında bir süre öyle durduk. Ağlaması kesilince yavaşça geri çekildi.

"Çok üşümüşsün."

"Dışarısı biraz soğuk."

Kafa sallayıp ayağa kalktı ve yatağının arkasından bir karton poşet çıkardı.

"Bu ne?"

"Aslında ikimiz için aldım, biraz uzun ama sıcak tutacaktır."

Poşetten iki tane mont çıkardı, ve 2 tane de sweatshirt. İkimizde üstümüzü giyindikten sonra birbirimize bakıp gülmeye başladık.

Evden çıktık ve el ele tutuşup yürümeye başladık. Aynı zamanda şarkı söyleyip dans ettik. Evimin yanındaki parka gidip biraz (!) eğlendik. Tıpkı diğer çocuklar gibi. Daha sonra eve geçtik.

"Yemek yapıp çatı katına çıkalım mı?"

"Fena olmaz."

Beraber yemek yaptıktan sonra onları alıp yukarı taşıdık. Çatı katı çok küçüktü ve sadece camla kaplıydı. İçerisi dışarısı kadar soğuk değildi. Ateş yakıp yaptığımız yemekleri yedik.

"Bayadır beraber yemiyorduk, özlemişim."

Gülümsedim ve bir şey demeden bekledim.

"Ne zamandır beraber yemiyoruz?"

Düşünür gibi elini çenesinin altına koyup gözlerini kıstı.

"Hmm..1-2 hafta olmuş olmalı."

Gülümsemem genişledi ve bir şey söyleyemedim. Daha geçen gün yemek yemiştik. Kafamı kaldırıp yıldızlara baktım. O kadar fazla yıldız vardı ki, insanı büyülüyordu.

O sırada bir yıldız kaydı. "Dilek tut çabuk!"

İkimiz de aynı anda gözlerimizi kapatıp ellerimizi birleştirdik. Şu anda tek istediğim şeyi diledim;

Taehyung'un tıpkı o yıldız gibi kayıp gitmemesini.

Goodbye, My Love.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin