不快乐

471 70 17
                                    

Taehyung'un ağzından;

Gözlerimi açtığımda Soo Hyun aynanın karşısına geçmiş makyaj yapıyordu-

Bir dakika, ne yapıyordu? Şu ana kadar bir kez bile makyaj yaptığını görmemiştim. Yüzü zaten makyaj yapılmış kadar harika ve pürüssüzdü, makyaja gerek yoktu.

"Ne için hazırlanıyorsun?"

"Akşam yemeğine."

"Yaraların ne durumda?"

"Ani hareketler yapmadığım sürece acımıyor."

Yatakta doğruldum ve saçlarımı karıştırdım. Şu aralar sık sık bunu yapıyordum. Nedenini bilmediğim bir şekilde aklıma sürekli babam geliyordu. Evde tek başına sıkılmış olamlıydı. Japonya'dan döner dönmez onunla vakit geçirecektim.

Ayağa kalkıp üstümü değiştirdim ve hazırlandım. Soo Hyun telefondan bir şeylere bakıyordu.

"Neye bakıyorsun?"

"Her şeyi unutmanı geciktirecek bir şeylere."

"Bu mümkün değil, bırak artık. Elimizde olan zamanın tadını çıkaralım."

Kafasını sallayıp telefonunu masaya bıraktı. Yanına yavaşça yaklaşıp saçlarını okşadım.

"Nasıl bir insansın ki.." kafasını kaldırıp bana bakmaya başladı.

"Her halinle beni kendine aşık edip, hayran bırakıyorsun? Başkalarında nefret ettiğim şeyi sende seviyorum? Nasıl başarıyorsun bunu?"

Gülümseyip omuz silkti "Bilmem."
Alnına bir öpücük kondurdum ve yemek için aşağı indik. Hayatımda yiyebileceğim en güzel yemekleri yedim, belki de yanımda sevdiğim biri olduğu için öyle gelmişti.

8 gün sonra, Soo Hyun'un anlatımı ile;

"Biraz hızlı hareket et Tae! Uçağı kaçıracağız farkında mısın?"

"Elimden geleni yapıyorum, hem o kadar içmemin suçlu sensin."

Elimdeki elbiseleri gelişigüzel bir şekilde valize koydum. Tae ise resmen kıyafetleri ile savaş yaşıyordu. Birini fırlatıyor, ardından diğerini. Bu haline gülmeden edemedim.

Koşarak odadan çıktık ve taksiye bindik.

"10 dakika var, sence yetişebilecek miyiz?"

Nefes nefese kalmış bir şekilde bana doğru döndü.

"İnan bende bilmiyorum."

Gülmeye başlayınca bende gülmeye başladım. Ona olabildiğince sıkıca sarıldım. Saçlarımı koklayıp, öptü. Bu anı Dünya'da ki hiçbir şeye değişmezdim. Sevdiğim adamın kollarında, mutlu olmak. En büyük hayalimdi belki de. Yıllardır düşündüğüm, hayal ettiğim ama gerçekleşmeyen bir şeydi.

Taksiden indiğimizde koşarak havaalanına girdik. Saate baktığımda 2 dakika kaldığını gördüm. Yerlerimize yerleşince birbirimize bakıp gülümsedik.

"Aklıma hiç bu kadar koşacağım gelmemişti. Ama bu işin tuhaf tarafı ne biliyor musun? Hiçkimsenin edemediği kadar mutlu ediyorsun beni. Yanındayken hem bir savaşın ortasında gibi, hem de bir kır bahçesinde gibiyim. Nasıl oluyor bilmiyorum. Hem endişeli hem de mutluyum. İlk defa böyle hissediyorum."

Söylediği sözler, ses tonu... İnsanı büyülüyordu. Beni nasıl etkileyeceğini de iyi biliyordu. Nasıl beni çıkmaza sürükleyeceğini..

Elini sıkıca tuttum ve gülümsedim. "Seni bırakmayacağım, bundan emin olabilirsin."

Goodbye, My Love.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin