9.BÖLÜM

17 4 0
                                    

Bölüm şarkısı-mabel matiz tuzla buz

Damarımdaki kanın akış sesini duyabiliyordum. Mektup elimden kayıp düşerken titremeye başladım. Kerem beni bırakıp gitmişti. Başta inanamadım. Telefonu aldım ve numarasını çevirdim. Çalarken kalbim patlayacak kadar hızlı atıyordu...

Ben kenarda otururken  kerem de arkadaşlarıyla top oynuyordu. Bende kenarda alkış yapıyordum. Kerem gol atsın diye. Kerem de gaza gelip daha sert oynuyordu. Sonra biri topa vurdu ve kafama geldi. Bende ağladım. Kerem ağladığımı görünce topu atan çocuğa vurdu ve beni kucağına alıp taşımaya çalıştı cılız ve minik bedeniyle. Canımın acımasına dayanamazdı. Kolları ağırlığıma dayanamayınca kolunun üzerine düşmüştüm ve kolu kırılmıştı. Utancımdan annesinin gözüne gözükememiştim.

Ne günlerdi ama!

Telefon uzun süre sonra açılınca heyecanla

"Kerem ! Neredesin konuşalım lütfen!"

Diye bağırdım. Telefonda kerem değilde başka bir kadın vardı.

"Hanımefendi Kerem Polat 'ı olay yerinde kaybettik başınız sağolsun. Civardaki *** hastanesine geli-"

Telefon elimden kayıp yere düştüğünde ağlama krizine girmiştim. Kerem nasıl ölürdü? Nasıl...

Hemen evden çıkıp hastaneye gittim. İçeri girdiğimde Gülcan Teyze ağlamaktan fenalaşıyor Mehmet Amca da yanındaydı. Gördüğüm görüntüyle kalbimin kırılma sesini işittim. Kerem benim yüzümden öldü ve bütün bunlara ben sebep oldum. Benim yüzümden her şey tuzla buz oldu...

Allah'ım ben bu yükün altında nasıl yaşarım?

Gülcan Teyze fenalaşınca serum taktılar. Mehmet amca ile morga gittik. Ellerim ayaklarım tüm bedenim titriyordu. Ben içimdeki çocuğu yitirmiştim. Kerem kendisini değil içimde onun yaşattığı onunlayken çıkan yanımıda alıp gitmişti. Kerem'den başka kimim vardı ki?

Morga girdiğimizde kerem'in cesedi karşısında başım döndü ve ağlamaya başladım. Mehmet amca dayanamayıp çıktı. Ben kaldım.

"Kerem...buz gibi olmuşsun."

Elini ellerimin arasına aldım. Teni bembeyaz olmuştu ve buz gibiydi.

"Kerem sen ne yaptın? Benim yüzümden nasıl kendine bunu yaparsın? Senin hayallerin vardı kerem. Sen benim dünyamı gülüşlerin eğlenceli hallerinde aydınlatırdın. Benim küçük prensimdin. Çocukken ki kahramanımdın. Çaren ölüm değildi ki? Sen...kerem sen soğuğu sevmezsin...yakıştı mı bu buz gibi ten sana...yakıştı mı ha söylesene?! Kalk ve konuş benimle karşımda yatma öyle! KONUŞSANA BENİMLE!"

Ben kerem'in bedenini sarsarken görevliler beni çıkardı içeriden. Çığıra çığıra ağlıyordum. Birkaç doktor koluma sakinleştirici yapıp yatağa yatırmışlardı. Bedenimi hareket ettiremeyip yatıyor ve sessizce ağlıyordum. İçeriye Gökdeniz girdi. Kuzenim olan.

"Bebeğim yıpratma kendini"

Dedi sakin ve hüzünlü sesiyle.

"Kerem benim yüzümden öldü Gökdeniz"

"Bunları düşünme şimdi. Dinlen ben gelicem yanına"

Gitti. Beni dinlemeden gitti. Dün geceden beri zaten tuhaflık vardı Kerem de ama beni sevdiğini hiç düşünememiştim.

İçeriye Tan girdiğinde sevinemedim.

"Sevgilim nasılsın? Bir şeyin varmı?"

Diye endişeyle soludu. Tepkisizce baktım yüzüne. Kerem ile Tan'ın arasında bir şey geçmiş olabilir miydi?

"Kerem'in bana aşık olduğunu biliyor muydun?"

Tan duraksayıp bir şey söylemedi. Aralarında kesin bir şey olmuştu.

"Tan aranızda ne geçti?"

"Dağ evinden geldiğimiz gün beni bıraktığınızda yanıma geldi. Orda tartıştık"

Gözlerimi kapatıp açtığımda iri bir damla yaş düştü.

"Sende ona inat bana çıkma teklifi ettin. Aradığında yanımda olacağını tahmin ettin böylece beni takip edecek ve bizi görecekti...sonra da aramızdan çekilecekti! O sana ne yaptı Tan! Ne yaptı o sana! O masumdu! "

İlacın etkisi tamamen kalkmıştı üzerimden. Serumu çıkartıp ayağa kalktığımda kolumdan tutmaya kalktı ama elini iktirip uzaklaştım.

"Bana dokunma! Seni görmek istemiyorum!"

Odadan çıktığımda annemleri gördüm. Annemin boynuna atladığımda  saçlarımı okşayıp teselli etmeye çalıştı. Ne kerem için ne de benim için yapılabilecek bir şey vardı.

"Anne kerem gitti"

Annem bişey diyemedi. Ne denirdi ki?

Ertesi gün kerem'in cenazesi vardı. Mezarını gözümün önünde kazıyorlardı. Gözlerimin önünde gömeceklerdi ve ben bişey yapamayacaktım. Tabutu getirdiklerinde önlerine fırladım.

"Gömmeyin nolur! Bırakın gömmeyin biz ayrı kalamayız onunla! Karanlıktan korkar o bana sarılırdı bırakın bana sarılsın geçer nolur gömmeyin! Bunu ona yapmayın!"

Boğazım patlarcasına bağırıyordum. Beni çektiler. Yerlere attım kendimi. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Bunların sebebi bendim. Bu azap bana yeterdi.

Eve gidemiyordum. Gülcan teyzelerde mevlüt filan okutuldu. Bahçede oturuyordum. Yüreğimdeki ağırlık biraz dinsin diye. Ama olmuyordu.

Yanıma Tan gelip oturdu.

"Güneş"

"Tan sebep olduğumuz şeyleri görüyorsun dimi? Bunları biz yaptık. "

"Senin suçun değildi"

"Anlamıyorsun! Hepsi benim yüzümden! Benim yüzümden intihar etti"

Biri boğazımı sıkıyormuş gibi hissettim ve ellerim ile boynumu tutmaya başladım. Tan yardımcı olmak için yaklaştığında durdurdum.

"Hayır. Dokunma"

Kalktım ve annemlerin yanına gittim. Annem arkasına dönüktü. Beni görünce korktu.

"Kızım niye sessiz sessiz geliyorsun. Gel bitanem"

Annem sandalyeye oturttuğunda gözlerim fayansın desenine takılı kaldı. İçerinden kerem'in annesinin feryatlarını duymaya daha fazla dayanamayarak kerem'in odasına kaçtım. Arada gelip kaldığı odasına. Komidininde çocukluk fotoğrafımız vardı. Alıp yatağına uzandım ve fotoğrafa bakmaya başladım. Suratımızda masum gülümseme çamur olmuş üst başımızla kameraya bakıyorduk. Biz artık bu fotoğrafa hapsedilmiş iki küçük çocuktuk...

"Güneş...çok üzüldün mü?"

Gözlerimi araladım. Kerem karşımdaydı ama kalkamıyordum.

"Güneş ağlama artık. Dayanamıyorum ağlama"

Kalkmaya çalıştıkça nefesim kesiliyordu ve kıpırdayamıyordum. Çığlıklarım boğazıma dolanıyordu. Sonra birden uyandım. Kimse yoktu. Sabaha karşıydı. Kalktım ve fotoğrafı alıp kimseye görünmeden evden çıktım. Yürüyerek en yakın karakola gittim. Ve elimdeki fotoğrafa baktım. Buna ben sebep olmuştum ve cezamı çekmeliydim. Gidip teslim olacaktım...

Bölüm sonusuu...

TAN YERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin