Yurdun kapısından çıkarken hüzünlü bir şekilde daha da karanlık görünen sokağa baktım. Akşamüstü ne çabuk çöküvermişti. Umutsuzca omuz silkerken ardıma bakmadan karşı kaldırıma geçtim. Arkama bakarsam dönmek isteyeceğimi biliyordum.
Güçsüz, küçük kız, artık hayat oyununda tek başına oynayacaktı. İç sesim ve ben başka bir kalacak yer tartışmasına girerken sürekli gözümün önüne Arslan’ın gelmesi sinirle kaşlarımı çatmama neden oldu. Onu dayanak ve sığınılacak bir liman olarak görmem kendime koca bir tokat atmam gerektiği anlamına geliyordu.
Çatılı kaşlarla bir süre yürüdükten sonra gecenin baskın karanlığıyla birlikte umutsuzluğa kapıldım. Bu kez kendimi bu kadar asosyal olduğum için paylıyordum. Belki daha arkadaş canlısı biri olsaydım okuldan bir arkadaş edinebilirdim.
Bir elimde sıkıca tuttuğum valizimle kaldırımın ucuna çöktüm. Tuğlaların soğukluğu yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Gidecek bir yerimin olmaması kesinlikle büyük bir problemdi ve ciddi bir düşünmeyi gerektiriyordu.
Çok fazla seçeneğim olduğu da söylenemezdi. Oteli bırak, bir pansiyona verecek kadar bile param yoktu.
Tanıdık birileri yoktu. Hayır, onu sayma. Onu yok say.
Aile dostu vesaire yoktu.
Sen ve ben, dedi iç sesim. Sadece biz varız.
Küçüklüğümden beri kapattığım o devasa surların ardındaki kişiliğimin bana kalacak bir yer bulamaması ne büyük şanssızlıktı.
Sıkıntıyla üşümüş parmaklarımla alnıma masaj yapmaya başladım. Hava bana inat edercesine soğumuştu. Oysa sabah ne de günlük güneşlikti.
Havanın ruh halimden etkilenerek değiştiği gibi saçma bir düşünceye kapıldım. Yok daha neler!
Kendi kendime sırıtırken, gerçekten berbat durumda oluşumla dalga geçiyordum.
Meteliksiz, üşümüş ve zavallı.
Güya artık o eski zavallı kız olmayacaktım. Güvensizlik duygusu dört bir yanımı esir alırken kaçmak istercesine kollarımı bedenime dolayıp dizlerimi kendime çektim. Şimdi koca kaldırımın bir köşesinde ufacık görünüyordum.
Zayıf ve korkak.
“Lara?” dedi arkamdan biri.
Bu ses? Yok artık!
Gırtlağının derinlerinden birçok engeli aşarak gelmiş gibi duyulan bu boğuk sesi nerede olsa tanırdım. Bu karanlık tonlama ondan başkasında bu kadar gerçek olmazdı. Arslan, sığındığım kaldırım köşesinin başında dikilmiş bana bakıyordu.
Geceyle bütünleşmiş gözlerine her zamanki gibi duygusuzluk ve biraz da kırmızılık hakimdi. Uykusuz görünüyordu. Sabah da oldukça yorgun görünüyordu. Tüm bunlar önüme düşünmem için koca bir soru işareti sunarken yerimden silkinerek kalktım. Büyük ihtimalle olanları duyunca benimle keş diye dalga geçecek ve ne halin varsa gör diyip çekip gidecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen Fiction"Şşt," dediğini duydum birinin. Sanki sesi kilometrelerce öteden zihnime fısıldanmış gibiydi. Sakinleştirici bir ninniyi anımsatan tınısı hiç de yabancı gelmiyordu. "Benim, Lara gözlerini aç! Benim.Sakinleş." Omuzlarımdan sarsıldığımı hissediyordum...