Ertesi gün erken sayılabilecek bir saatte uyanıp vücudumda ki şiddetli ağrıları görmezden gelerek lavaboya geçtim. Aynada yansıma yapan aksimi gördüğümde berbat bir halde olduğumu görmek ufak çaplı bir şok geçirmeme yetmişti. Aslında Yüzümdeki morarmalara alışkındım ama bu defa başkaydı. Başımın sağ köşesi yumruk gibi şişmiş hatta morluğu göz kapaklarıma ulaşıyordu. Dudağım patlamıştı ve ağız hastalığına yakalanmışım gibi çevresinde küçük küçük sivilceye benzer intihaplar türemişti. Sol elmacık kemiğim simsiyah ve çenemde morarmaya yüz tutmuş parmak izleri mevcuttu. Sağ kolum desen tamamen alçıda ve askıya alınmıştı. Bacaklarım ağrıyordu ve karın bölgemde şiddetli kasılmalar vardı. Gözlerim; hem ağrıdan hemde daha fazlası çektiğim ve çekeceğim çileler nedeniyle doldu.Ben bunları hakedecek ne yapmış olabilirdim ki?
Tüm bunları öz babam bana neden yapıyordu, bir türlü anlayamıyordum?
Sağlam elimle suyu açıp yüzümü zorda olsa yıkamaya çalıştım. Havlu peçete yardımıyla güzelce kurulayıp çöp kutusuna attım ve odaya geri döndüm.
Usulca yatağıma doğru uzanıp, azrailim olacan babamın gelmesini beklemeye başladım. Çıkış işlemlerimi yapacaktı. Dün polis memurunu gördüğü an ki yüz ifadesi aklıma geldiğinde müthiş bir keyifle kıkırdadım ama hemen arkasından söylediklerini anımsayarak ağlanacak halime güldüğümü düşündüm.
İfade işi bittiğinde iğrenç gülümsemesiyle odaya girip, "aferin küçük şeytan, polis ifadene inanmış gibiydi. Ne söyledin bilmiyorum ama aynı annen gibisin, tek ayak üstünde kırk tane yalan söylüyorsun"demişti. Onu kurtarmak adına ifade verdiğimi sanıyordu halbuki ben yalan söylememiştim. Olan ne varsa, sadece üstü kapalı bir şekilde anlatmıştım.
Polis memuru babama tam olarak ne söyledi bilmiyordum ama normal biri olmadığı kesildi. Hem ne demişti o bay küstah, "bu arada ben Ömer Eroğlu yani namı diğer deli Ömer" haklıydı. Kesinlikle delinin tekiydi ki normal tavırlar sergilemiyordu. Ama herşeye rağmen unutulmayacak, akıla kazınacak hatta büyüleyici bir yakışıklılığa sahip olduğu bir gerçekti. Derin mavi gözleri her an haylaz bir ışıkla parlıyordu. Hayran olmamak elden değildi. Sonumun ne olcağını ve nereye gideceğimi bilmediğim halde o polis memuru hafızama kazınmış vaziyetteydi.
Bu ağır düşünceler başıma çöküverdiğinde beynimin sulandığını ve delirmek üzere olduğumu hissettim. Aksi taktirde idam sehpahasında bir sonraki adımı bilmeyen benim şu an düşündüğüm olay, hayal dünyasını zorlayacak çok saçma birşeydi. Benim o polis memurunun yakışıklılığını düşünmem değil kendimi bu hayattan nasıl kurtarırım temalı konuyula ilgili aşır neşir olmam gerekiyordu.. Silkinip kendime gelmeliydim. Odadaki huzurlu sessizliği jilet gibi kesip atan kapının açılıp kapanma sesi oldu. Dışardan bakıldığında emin olduğum donuk gözlerimi kapıya çevirdim ve o esnada gözlerimle birlikte ağzımda sonuna kadar aralanmıştı.
Gelen namı diğer deli Ömer'di!
Rahat bir tavırla gülümseyerek hızla yanıma geldi. "Hadi toparlan gidiyoruz!"dedi. Ben ona şaşkın şaşkın bakmaya devam ederken bir elini belimden geçirip sıkıca kavradı ve diğer eliyle omzumdan destek vererek yataktan kalkmama yardım etti.
Şaşkınlığımdan sıyrıldığımda, "ne yapıyorsun?"diye soludum. Ömer beni umursamadan dizlerinin üstüne çöküp beyaz hastane terliklerini ayağıma geçirdi.
"Çok konuşuyorsun acele et! Birazdan baban burada olur"diyerek sağlam olan kolumu tuttu.
"Bıraksana beni ya seninle neden geliyorum?"
Derince bir nefes aldı ve sıkıntıyla "çok konuşuyorsun be kızım! Gidiyoruz diyorum nesini anlamadın yani!"diye tersledi ve çekiştirmeye başladı. "Şimdi sus ve uslu bir kız ol!" Bir anda afalladım ama cevap vermemi beklemeden odadan çıkarmıştı beni. Tek sağlam kalan kolumu biraz daha sıkmaya devam ederse muhtemel kangren olacaktım ama bana verdiği sözü tutacağına olan inancım kuvvetli bir hal almıştı ve bu hayattan kurtulmayı çok istiyordum. En iyi yaptığım şeyi yaptım, sustum ve adımlarına ayak uydurmaya çalıştım. Koridorun sonuna geldiğimizde tam köşeyi döneceğimiz anda babamı gördüm. Bize doğru yaklaşıyordu ama henüz bizi görmemişti, dikkatle elindeki kağıtları okuyordu. Kolumdan daha sıkı tutuldum ve saniyeler sonra kendimi hafif karanlık bir odada buldum. Bu odanın malzeme odası olduğunu anlamam kısa sürmüştü. Ömer aralık kapıdan dışarıyı gözetlerken beni arkasına almış gizlemeye çalışıyordu. Konuşmak için dudaklarımı araladığımda bir anda arkasını dönüp elini ağzıma kapattı. "Kızım sen ne geveze birşey çıktın ya! Sus diyorum sana sus!"diye kısık sesle azarladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şimdi Benimsin
RomanceHenüz; babamın bana neden öfkeli olduğunu bilmediğim zamanlar, şiddetiyle başa çıkmaya çalışıyordum. Birgün yine şiddetine maruz kalmıştım ve fena hırpalanarak hastanelik oldum. Kurtarıcılığımı üstlenen merhametli, koca yürekli ve deli bir adam olan...