Bu Bölümün Şarkısı; İrem Derici'den "KALBİMİN TEK SAHİBİNE."
İYİ OKUMALAR:)
Yaklaşık bir saat sonra Cem gitti. Aylin, ona ne kadar, 'birazcık' daha durmasını teklif etse de, Cem bu teklifi geri çevirdi. Aylin koşarak odaya geri döndüğünde bana doğruca baktı. "Ne zamandır böyle 'kardeş kardeş' (!) sarılıyorsunuz?
Yutkundum. Kıskanmıştı. "Konuşsana kız," dedi. Ben hala susuyordum. "Biri var. Adı, Gece-"
Şaşırmıştı.
"Bir dakika! Ece-Gece ha? Çok uyumlusunuzdur kesin siz lan? Değil mi?" Güldüm. "Sorma! Onu çok seviyorum. Onu gördüğümde kalbim daha hızlı çarpıyor. Kendini bir garip hissediyorum." Güldü. Pislik! Aklında bir şeyler vardı! "Aşıksın kızım sen! Yerim seni! Çocuk da yakışıklıdır herhalde! Değil mi?" Başımı öne eğdim. "Çok yakışıklı çok!" Biz tam Aylin'imle gülüyorduk, telefonum titreşti. Mesaj gelmişti, herhalde. Bu an bozulmasın diye bakmadım. Bir iki dakika sonra bir mesaj daha geldi. "Yeter artık, kim bu durmadan (!) mesaj atan geri zekalı?" "Kimmiş?"
Utanmıştım. O'ndandı. "Gece'den." "Ne yazmış!?" Telefonu ona verdim. Utanmıştım çünkü. "Uyudun mu? Sanırım uyudun, iyi uykular." Güldü. Yaz hadi, uyudun mu uyumadın mı? Bekletme çocuğu!" Gülerek, 'aşkın' verdiği heyecanla telefonumu Aylin'in elinden aldım. "Uyumadım. Ne yapıyorsun?" Meraklı bakışlarıyla beni süzen Aylin'e baktım. "Ne yazdın? Ne yazdın?" "Uyumadım. Ne yapıyorsun?" yazdım. Mesaj gelmişti. "Öyle, seni hayal ediyordum."
Ama ben seni yerim! Dedim kendi kendime. "Ne yazdın kız?" "Bir şey yazmadım ki!" Bana ters ters baktı. "Bana yalan söyleme!" "Bak istersen, Allah Allah!" Telefonu alınca, yüz ifadesi değişti. "Oha, inanamıyorum! Sen bunu hangi özgüvenle yazdın kız?" Aylin'in dediklerini anlamamıştım. Ne oluyordu? Telefonu hemen onun elinden çekip aldım. Az önce düşündüğüm şeyi aynı anda Gece'ye nasıl göndermiştim? Salak Ece! Aptal Ece! Mesaj gelmişti. Mesaja baktım. "Serbest. Tamamen seninim." Gülmüştüm. Hem kendime hem de onun bana attığı mesaja. Romantik çocuk! Bu oyunu -hemen- bitiremeyeceğim için devam ettim. "Ham, ham ham! Nefis!" Yazdığımın yanına da yemek yiyen bir çocuk resmi koydum ve gönderdim. Aylin bunlar olurken uykuya dalmıştı. Hayret, doğrusu! Hayvan, nasıl sızdın hemen öyle?" Bütün sokaklar, ben ve Gece'nin mesaj sesleriyle coştular. Yoksa ben mi deliriyorum? Yok, yok bence birincisi daha mantıklı!
Bizi kimse ayıramayacak Pikaçuu! (Evet, ona bu ismi verdim, çünkü ben onu seçtim.)
Sabah saat on bir gibi kalktım (e, sabah üçe kadar mesajlaşırsan böyle olur Ece!). Hemen Aylin'le bir ekmek arası yapıp çıktık. Derinlere doğru yürümeye başladık. Derin de -şansımıza- bizi kapının önünde bekliyordu. Üçümüz kol kola girip Ezgilerin evine doğru yol aldık bu sefer. Ezgi malını da yirmi-yirmi beş dakika bekledikten sonra ancak mağazalara doğru ilerlemeye başladık. Hemen öyle, rastgele birine girdik. İnce ve uzun olduğumdan üzerime göre elbise kolay bulunuyordu. Hemencecik mor bir tane seçerek giydim.
Yakışmıştı.
Yani.
Galiba.
"Bu olmadı kız, çıkar. Düğüne mi gidiyorsun, hayırdır?" Dedi Aylin. Güldüm. Orada duran tozpembe bir elbiseyi denedim. Üzerime olmuştu. "Nasıl?" diye sordum. Derin hemen atıldı; "Seni kocaya vermiyoruz! Çıkar şunu, başka bir şey dene! Hem sen kırmızı istemiyor muydun? Yoksa yanlış mı hatırlıyorum?" dedi. Evet, tabii ya! Ben kırmızı bir elbise istiyordum. Daha doğrusu Gece Bey istiyordu da neyse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece ve Gündüz
RomantikSiz, hiç asla birlikte olamayacağınız, biriyle tanıştınız mı? Gece, aşkı gündüze ne kadar uzaksa, onlar da birbirine o kadar uzaktı. Ama karşılaştılar. Hepsi kader denen o, "illetin" onlara oynadığı bir oyundu. Birbirlerini her şeyden, herkesten d...