~Psikolog~

124 11 0
                                    

Tam elimi uzattığım esnada arkamdaki odanın kapısı büyük bir gürültüyle kapandı ve yüzük parmağıma girip kenetlendi, yavaş yavaş arkama döndüğüm esnada...
--------------------------------------------------
"Ceeennkkk!" annemin seslenmesiyle kan ter içerisinde yatağımdan irkilerek uyandım. Gözlerimi aralayıp "Ne güzel bir sabah, lanet güneş de tam suratıma vuruyor!" diye  ayaklarım geri geri gitse de kalkıp lavaboya doğru ilerledim.

Uykunun şişirdiği davul gibi olmuş gözlerime buz gibi bir avuç su vurduğumda biraz olsun kendime gelmiştim. Aynaya baktığımda sağ elmacık kemiğimin yavaş yavaş kızardığını gördüm, ne olduğunu anlayamamıştım hafiften sızlamaya başladığında ellerime bir avuç daha su toplamak üzerindeyken donup kaldım.

Yüzük, dedemin yüzüğü tıpkı rüyamdaki gibi sağ yüzük parmağımda ışıldıyordu, yüzüme vurduğum suyla elmacık kemiğime denk gelmiş olmalıydı, elmacık kemiklerim sızlamasını giderek arttırırken bu söylemişlerdi sanki. Şaşkınlığımı üzerimden atıp mantıklı bir cevap aramaya çalıştım, uyurken rüyanın etkisinde kalkıp takmış olabilirmiydim?

Uykuda kalkıp, bazamı kaldırıp, parmağıma göre bir hayli büyük olan yüzüğü parmağıma uydurup takmam mantıklı olmasa da beynimin bana verdiği en mantıklı cevap buydu. Tam bu beynimi kemiren düşüncelerle cebelleşirken annemin "Ceeennnkkk! Hadi oğlum, kahvaltıyı kaldırıcam bak." Demesiyle kendime gelip koşarak kahvaltı masasına oturdum.

Yerime oturur oturmaz annem çığlığı basmıştı, babama bile çayını püskürttüren bu çığlıkla sanırım yerimde zırplarken bir anlığına uzaya çıkmıştım. Babamın "Ne oldu?" bakışlarına aldırmayan annem
-Yanağına ne oldu? Diye sormasıyla başımı diğer tarafa çevirip, rüyamı anlatıp anlatmamak arasında kararsız kalsam da
-Uyurken yatağımın köşesine çarptım galiba. Dedim.

Sabah sabah yine saçmaladığımı, dikkat çekmek için yaptığımı söylemelerini istemiyordum. Annem galiba anlamış olacak ki babama çaktırmamaya çalışarak
-Dikkat et olur mu tatlım. Dedi. Kahvaltıdan sonra arabamıza atlayıp babamın arkadaşının önerdiği bir psikoloğa gittik. Psikoloğun odasına adımımı atmamla beni anlamayacak uyuz bir tip olduğu düşüncesine varmıştım, ancak beni şaşırtarak
-Naber yakışıklı? Dedi.
Cana yakın tavrı beni biraz olsun rahatlatsa da sadece
-İyiyim teşekkür ederim. Diyebildim.
Lafı hiç dolandırmadan.
-Anlat bakalım yakışıklı, ailen seni bana neden getirdi? Dedi.
Başımdan geçenleri anlatmakla anlatmamak arasında tereddütte kalsam da bir anda dökülmüştüm.

Olup biten herşeyi ayrıntısıyla anlattığımda psikoloğun koyu kahverengi kemik çerçeveli gözlüğünü burnunun yarısına indirip beni dikkatle izlediğini farketmiştim. Bir cevap bekleyen meraklı gözlerle ona baktığımda, gözlüğünü işaret parmağıyla tekrar gözüne doğru itip yerleştirdiğinde tekrar gözlerime bakıp konuşmaya başladı.
-Bak yakışıklı, bunlar senin yaşlarındayken benim de başıma gelmişti, biliyorum zor geliyor bu tür şeyler yaşayıp da ailenin sana inanmaması, ama gel sana bir tavsiye vereyim; bugünden itibaren ne olursa olsun, ne duyarsan duy veya ne görürsen gör hiç görmemiş gibi, hiç duymamış gibi davran, emin ol ki bir süre sonra hepsi geldiği gibi gidecek. Anlaştık mı?

Dedikleri mantığıma yatmıştı, hiç yoksa deneyecektim, ne kaybedebilirdim ki?
-Anlaştık!

Psikoloğun odasından çıktığımda, annem ve babam durum raporu almak için odaya girmişti bile, bunu yapmak hiç hoş birşey olmasa da kulağımı kapıya dayayıp konuşmaları dinlemeye başladım. Psikolog sertçe boğazını temizledikten sonra
-Bunlar çocukların baskı altında büyütüldüğünde yaşadığı kötü anıların, bilinçaltında değiştirilip açığa çıkması sonucu yaşanan tipik bir suçu başkasına atma ve ilgi isteme durumudur. Yapacağınız tek şey onu baskı altında tutmamak, anlattıklarının gerçek olmadığını güzel bir dille anlatmak ve biraz daha ilgi göstermektir. Dediğinde içimden "Lanet herif ! Bana inanmayacağını en başında bilmeliydim." diyerek kendime kızıyordum.

Ben bu düşüncelere dalmışken babamın kapıyı açmasıyla çabucak iki adım geri kaçtım ve masumluk maskemi takarak onlara baktım. Babam saçlarımı okşayarak
-Hadi bakalım arabaya. Dedi.
Koşarak arabadaki arka koltuğa atlayıp iyice yayıldım, babam ve annem de arabaya binip kapıları kapattığında tatlı bir yol uykusu çekebilmek adına göz kapaklarımı ağır ağır kapattım.

Yine o tanıdık ormandaydım ama bu kez bir farklılık vardı, sanki ağaçların arkasında biri duruyordu koşarak yanına gittim, ağacın döndüğüm anda kimsenin olmadığını gördüm. Nasıl olabilir biri buradan beni izliyordu diye düşünürken eş zamanlı olarak heryerden "Daha zamanı değil Cenk!" diye bir ses işittim, korku bir anda tüm bedenimi kaplamıştı. Sonrasında ise ses etrafımda giderek artarken "Cenk! Cenk!" diye yankılanıyordu.

Sol yanağıma sağlam bir tokat yememle uyanmıştım. Annem karşımda korkmuş gözlerle bana bakıyordu, sıkıca sarılıp
-Geçti oğlum tamam, ben yanındayım. Dedi.
Kendimi hem korku dolu hemde güvende hissediyordum. Sahi ne olmuştu bana? Neden ve nasıl şuan yatağımdaydım? Sanırım en önemlisi de neyin daha zamanı değildi?
--------------------------------------------------
Yeni bölümü beğendiyseniz vote ve yorum atmayı unutmayın. Şimdiden teşekkürler.

Kelime sayısı: 670

Kırk 6: Eski DostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin