~Giriş: Dedemin ölümü~

233 14 7
                                    

Herşey, henüz dokuz yaşımdayken güzel geçtiğini düşündüğüm ama yanıldığımı anlamamın geç olmadığı bir yaz tatilinde dedemin ölümüyle başlamıştı.
Dedemle çok da sıkı fıkı değildik, hatta hiçbir zaman dışarıdan "Dede ve Torun" imajı yaratamadık da diyebilirim, zaten yanına yılda bir ya da iki kez giderdik, ne oyun oynardık ne sohbet ederdik, hep aksi ve sinirli bir adamdı.

Ölümünden sonra ise babaannemi kendi evimize götürmek için gitmiştik o evde yalnız kalamayacağından emindik. Nihayet uzun bir yolculuktan sonra yaklaşık elli haneli bir köyde yaşayan babaannemin tek katlı müstakil evine gelmiştik. Kapıyı açtı ve bizi içeri buyur etti, sarılmalardan ve hal hatır konuşmalarından sonra nihayet o konu gelmişti babam babaanneme kısa ve öz bir biçimde ;
-Anne, buraya gelme amacımızı az çok sen de tahmin etmişsindir eminim. Babamın ölümünden sonra seni burda bırakamam, yanımızda kalmanı istiyorum. Dedi.
Ama babaannem gelmeyeceğine dair çok diretti, sesler yükselmeye başlamıştı, neredeyse inatları yüzünden kavga edeceklerdi.

Ben ise konuşmalardan sıkılmış evi dolaşıyodum, bilirsiniz işte çocukluk aklı oyun arıyordum kendimce. Birden aklıma dedemin bana önünde durduğumda bile "Sakın o kapıya dokunma, yanından bile geçmeye kalkma!" dediği o oda geldi aklıma, hep merak etmiştim bu kapıyı.

Babamın ve babaannemin konuşmaları iyice hararetlenmişti eminim ki beni görmeyeceklerdi bile, koşarak o odanın kapısına gittim. Eski bir tahta kapıdan ibaretti ama sağlam olduğu her halinden belliydi, bir anlık tereddüt yaşasam da korku ve heyecanımın arttırdığı kalp atışlarım kulaklarımı doldururken kapının buz gibi kolunu aşağı indirmiştim bile.

Kapının küçük bir gıcırtıyla açılması ve içeriden gelen tozlar sanki yıllardır hiç açılmamış gibi bir düşünce uyandırıyordu kafanızda. Kapının küçük gıcırdamalarla açılmasının ardından yalnızca kapıdan giren ışığın aydınlattığı ortasında sadece bir sandık olan karanlık bir oda karşıladı beni.

Yavaş yavaş sandığa doğru ilerlemeye başladım, ayağımın altındaki tahtaların her bir gıcırdayışı kalbimi daha da hızlandırıyordu. Nihayet sandığın önüne gelmiştim, el yapımı olduğu her halinden anlaşılan büyük bir sandık duruyordu karşımda. Sandığın kilitsiz oluşu merakımı biraz olsun azaltsa da üzerindeki tozları silip ağır kapağını kaldırdım. İçerisinde sadece kapağı işlemeli küçük bir defter, ihtişamlı bir yüzük ve üzerinde altın rengi, yılan işlemesi olan siyah bir mürekkepli kalem duruyordu. Hayal kırıklığına uğramış olsam da hepsini alıp cebime koydum eve gidince inceleyecektim, tam sandığın kapağını kapattığım esnada arkamda duyduğum tıkırtıyla irkildim arkamı dönmemle beraber gözlerimin fal taşı gibi açılması bir oldu.
--------------------------------------------------
Girişi beğendiyseniz vote ve yorum atmayı unutmayın. Şimdiden teşekkürler.

Kelime sayısı: 379

Kırk 6: Eski DostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin