5-Görev

46 5 5
                                    


İyi okumalar.

Bölüm şarkısı
Onur can özcan - yaramızda kalsın




3 yıl olmuştu . 18 yaşındayım ve bu 3 sene içinde hiç gün yüzü görmemiştim. Her gün gelen saçma sapan hocalar birşeyler öğretiyor du.
Dövüşmeyi öğrendim, bıçak kullanmayı ve durmadan koşturuyorlardı. Hayatımda hiç yapmam dediğim şeyleri yaptırıyorlardı.

Asla kendi isteğimle yaptığımı düşünmeyin ya alnımın ortasına silah dayanıyor du ya kıraçı öne sürüyorlardı. El mahkum yapıyordum.

Bu günde silah kullanmayı öğrenecekmişim. O kadar saçmaydı ki
Yani neden ki bunları öğreniyordum.

Şimdi siz diyeceksiniz hiç kaçmaya çalışmadın mı?diye. Yaptım bir sürü denedim imkansız gibiydi her gün git gide korumaların sayıları artıyordu.
Ve de her yaptığımın cezası karanlık fareleri olan oda da bitiyordu.

İçeriye giren Fulya ile ayağa yataktan kalktım. Fulya hizmetçiydi burda ama ben onla ne kadar konuşmaya çabalasamada benimle çok az konuşuyordu. Sadece o beni kaçıran adamın dediklerini iletiyordu.
Fulya "beyefendi sizi kahvaltıya çağırıyor" dediğinde sıkınca ufflayıp
"tamam" dedim. Odamdaki banyoya girip işlerimi hallettim yani işedim elimi yüzümü yıkadım.  Çıktığımda hemen üstüme bir siyah eşortman giyip indim aşağı.

Her zamanki gibi surtasızca oturuyordu. "günaydın hazretleri" dedim dalga geçerek gene o iğrenç gülüşünü sergiledi. Sesiz geçen kahvaltının ardından salona geçip oturdum. Gidemeyince alışmıştım ama geçici alışkanlık diyelim çünkü bir gün gidecektim.

Karşıma oturan zamansız, bi türlü adını söyleniyordu. "hazırlan çıkacaksın birazdan" dedi.

"neden bunları öğreniyorum ve beni ne zaman bırakacaksın"

Duraksadı bir düşünür gibi oldu "1 aya kalmaz işine yarayacak çünkü, sana bir görev vericem yaparsan özgürsün bi daha karşıma çıkmazsın bu görevi yaparsan" demişti ne uzun konuşmuştu ya da bana öyle gelmişti.

"peki sana nasıl güveneceğim ve neden yapayım" dedim sakince cevabı belliydi ama bir de onun ağzından duymak istemiştim.

Güldü çünkü oda biliyordu benim cevabı bildiğimi. "güvenmemek gibi bir şansın yok canın için kıraçın canı için" dedi.

Lanet herif, sonucunda tek ben ölsem umrumda olmazdı ama en çok yaşamayı hak eden kıraçtı.

"tamam o zaman ne  yapıcam söyle hemen yapıp bitmesini istiyorum" dedim bıkınca.

"yakında öğrenirsin tek olmayacaksın zaten şimdi git hazırlan" adama bak ya bide başıma başka birini çıkarmıştı. Odama gidip üstümü değiştirdim. Siyah pantolon beyaz yarım tişört gitmiştim. Saçlarımıda açık bırakmıştım saçlarımı seviyordum koyukahverengiydi ve belime kadar geliyordu. Hızla aşağı inip kapıdan çıktım gitmek için hazır olan arabaya bindim. Bizle birlikte bir kaç araba dolusu korumada bizimle geliyordu.

Gelmiştik sonunda ormandı burası sadece betondan ev gibi bir yer vardı birde insan şeklinde hedefler şişeler filan vardı. 

"merhaba" diye bir ses duymamla arkama döndüm 25 yaşlarında uzun boylu kirli sakalı esmer yakışıklı bir genç duruyordu karşımda "merhaba" dedim bende sahte bir gülücükle.

Elini uzattı "ben sedat senin silah hocan" demek buydu bana öğretecek olan. "bende elena" dedim. Sıcak bi tebessümle "biliyorum" dedi. Çok iyi birine benziyordu ama güvenmemek gerek.

"nereden biliyorsun" dedim kızgınca
"ben bilirim elenacık" demişti. "senden şimdiden nefret ettim gıcık hoca" dedim yüzümü buruşturarak.

Telefon çaldı tabiki onun telefonu benim telefonum mu var. :)

"emin ol benden daha çok nefret edeceğin kişiler olacak" diyip telefonunun ekranını gösterdi.büyük harflerle EGEMEN!!! yazıyordu sondaki ünlemler komiğime gitmişti hafifçe güldüm uzun zamandır ilk defa içten gülmüştüm.
Telefonu cevapladı "ımm şey atış çalıştırıyordum duymadım" yalan söyleyecek kadar korkuyordu demekki bu sefer sesli gülmüştüm neden bilmiyorum ama baya anıra anıra güldüm komik birşey de yoktu ortada gerçekten pskolojim bozulmuştu. Sedat bana eliyle sus işareti yapıyordu. Sonunda susmuştun"elena burda ona ders veriyorum"adımı duyunca kaşlarımı çattım. "ben egemen istemez dedim ama zorladı kabul ettim" "tamam zaten sen gelene kadar ne öğrenirse o tamam" deyip kapattı telefonu.

"egemen kim?" diye soru verdim merak etmiştim. "anlaşılan tanışmadın ama tanışırsın senin yerine olsam tanımak için acele etmem" diyip yüzünü buruşturdu komik bi hal almıştı. "neden ki?"

"çünkü kendisi acımasız korkusuz zalim kaba korkunç herkes görünce korkudan titrer kalpsiz bir piç işte ama çok severim oda beni sever deyip" güldü. Şuan yüzümdeki ifadeyi merak ediyordum bende korkmuştum inşallah bu insancıkla karşılaşmazdım.

"neyse başlayalım" belinden silahı çıkartıp masaya koydu. "burası şarjör buraya mermileri koyuyoruz...."

Akşam olmuştu neredeyse bi kaç silahın kısımlarını öğrenmiştim iki saate yakın atış çalışıyordum. İlk başlarda korkmuştum sonra sedat kulaklık gözlük filan verince yavaş yavaş alışmıştım.

Düşünsümde hayat size hiç yapmayacağım dediğiniz aklınıza gelmeyen şeyleri yaptırıyordu. Ve bide bu yapmam dediğimiz şeyleri bize şart koşuyordu. Adaletsizdi iyiyi bile kötü yapıyordu. Umutları yitiriyordu, hayalleri ise yıkıp geçiyordu. Hep onun dediği oluyordu.

Ama ben bir gün kaderime yenik düşmeyecektim. Hayat en büyük okuldu bizim için çok şey öğretiyordu. En başta kendi ayaklarının üstünde durmayı, sonra kaybetmeyi, olgunlaşmak zorunda bırakıyordu. Ben en başta kaybettim ama artık savaşacaktım sonuna kadar bu pislikten kurtulana kadar. Kurtulunca istediğim herşeyi yapacaktım bütün hayallerimi gerçekleştirecektim ertelemeyecektim hiçbirşeyi. Ne zaman olursa olsun kurtulacaktım burdan. Ben böyle düşünürken kader ağlarını örmüş beni buraya mahkum etmişti hemde kendi isteğimle mahkum olmuştum sanırım...

Çok yorulmuştuk ve acıkmıştık. Korumanın getirdiği pizzaları hemen mideme indirmiştim. Bu arada da sedat kendi komik anılarını anlatmıştı baya gülmüştüm güzel geçmişti günüm. Korumanın bana seslenmesiyle anlamıştım gitmem gerektiğini ama o kasvetli yere gitmek istemiyordum. Sedatla vedalaştım teşekkür etmiştim çünkü gerçekten komik biriydi baya güldürmüştü.

Bitmek bilmeyen bir yolla demeyeceğim çünkü saniyeler gibi geçen zman diliminde gelmiştik.
Onu (zamansız) görmek istemiyordum hemen odama çıkıp duş alıp uyumak istiyordum derken iyi insan lafın üstüne gelmiş demek isterdim ama kendisi tam bir ş***fsiZ

"haftaya küçük görevini yapacaksın çok çalışsan iyi olur" diyip çıktı kapıdan. Hep bir heyecan hep bir sır sıkılmıştım gerçekten. Odama gidip duş aldım ve yatağıma yattım ama uyuyamadım. Nasıl bir görevdi acaba kötü şeyler yapmak istemiyordum hiç hazır değildim. Ya yapamazsam ve öldürürse bizi. Çok gerçekçi korkutucuydu ama en azından bitmek için başlıyordu. Gözlerimi kapatmıştım karanlığa.

....................

1 hafta geçmişti ve bu hafta boyunca atış çalışmıştım. Git gide iyi oluyordum Korkuyordum da çünkü git gide kapılıyordum bu oyuna. Ve yarın kumarhane basacaktık oradaki paraları alacaktık büyük bir otelin çatı katında gizli bir yerde oynanıyordu. Bu göreve sedatta gelecekti. Girmemiz kolay çıkmamız zor olacaktı.

Sedatın dediğine göre gerek korumalar gerek şifreli kapılar filanlar vardı. Başaracaktım başka çarem yoktu. ❣️

Arkadaşlar bu geçiş bölümü gibi birşey oldu diğer bölümler daha heyecanlı olacak inşallah beğenirsiniz oy ve yorum yapmayı unutmayın sizleri seviyorum okuyucularım. 💚

VUSLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin