17-Cenaze Töreni

1.5K 94 43
                                    

Ölüm, dört harften ibaret soğuk bir kelimeydi. Insanlardan çoğu bu kelimeyi ağızlarına almak bile istemez üstüne unutmak için rafa kaldırırlardı. Can alan, hayatın ışıklarını söndüren bu kelime birçok insan için yüz yüze gelmedikçe kaçmaları ve unutmaları gereken yasak kelimeydi ve bu kelime masum bir kalbin atışlarını duymuş gibi peşine takılmış ve onun çaresizliğinden, gözyaşlarından cesaret alarak onu yalnız kaldığı odada kıskıvrak yakalamıştı.

Izaya Orihara daha önce hiç bir zaman bu denli dibe vurduğunu hissetmemişti. Kalbinin içindeki korkak ve öfkeli çocuk sonunda pes ettiği için kaçmış ve onu kayıplara karışarak, yalnızlığı ve sessizliğiyle öylece bırakmıştı. Artık canı yanmıyordu. Vücudu ruhundan kopmuş ve sonsuzlukta yok olmuştu.
Hissizlik ise bedenini kaplamış ve dünyaya, üstünde bulunmaktan öğrendiği yatakta veda etmişti.

Daichi, Izaya'yı yatak odasına bıraktıran sonra sırıtarak, Shizuo'nun mahzenden gelen çığlıklarını dinlerken her zamanki gibi kazandığı zaferini kendi kendine kutluyordu. O daima kazanan olurdu.

Adımları hızla mahzene inmiş ve Shizuo'nun yanında bulmuştu kendini. Onun acı çekmesini isteyen kalbinin sesi sözlerine de yansıyacaktı. Daha çok acı demek daha çok güç demekti onun için.

Oysa demir sandalyede bağırmaktan, Izaya'yı çağırmaktan, pişmanlığın ve çaresizliğin kalbine saplanan hançerinden, en kötü kabuslarından bile beter şeylere şahit olan gözlerinden, kanayan anılardan, Izaya'ya olanların endişesinden bithâp düşen sarışın adam, intikam ateşiyle içten içe kendini parçalara bölüyordu.
Biliyordu ki olan hiçbir şey geri alınamazdı, zaman hiçbir devirde ya da evrende geriye akmazdı.

Daichi Shizuo'nun acınacak hâline bakıp camın arkasından eğlenirken, Shizuo onu fark etmiş ve bütün öfkesiyle yeniden bir alev olup çaresizce kendini yakmaya başlamıştı.
Mikrofonu alıp Shizuo'nun bulunduğu odaya, onun duyacağı şekilde, konuşmaya başlamıştı.

"Çok yazık sana silik alfa, hatırlıyor musun sana Izaya'nın benim olduğunu söylemiştim ama beni ciddiye almamıştın. Bak şimdi kazanan hangimiz bakıyorum yanına ve Izaya "Burada değil." Nerede biliyor musun ? Benim yatak odamda ve bende birazdan onun yanına gideceğim, onun beline sıkıca sarılacağım. Kucağıma çekip, göğsüme yatıracağım. Bakışların ne kadar kötü, Izaya adına sevinmelisin o artık benimle mutlu... Biliyorum ölmek istiyorsun ama sana verilecek en büyük  ceza şu durumda yaşamana müsaade etmem olur."

Daichi, kendini yiyip bitiren Shizuo'yla kedinin avı olmuş fareyle oynaması gibi oynarken kapı açılmış ve kasabanın-kalenin- doktoru, yönetici, safkan alfa Daichi'ye  yaklaşmıştı. Izaya'yı muayene eden, ilaçlarını hazırlayan, onun sağlığıyla ilgilenen ve bunu  efendisi Daichi için yapan sıradan yaşlı beta doktorlardan birisiydi ama yüzündeki kireç tutmuş beyazlık güzel bir olaya işaret değil gibiydi.

D-"Neler oluyor ?"

-"Yüce efendim, omega eşiniz nefes almıyor, nabzı da yok ve elimdeki hiçbir tedavi artık onu iyileştirmeyi başaramaz çünkü o aramızdan ayrıldı."

Doktorun Daichi'den korkan bakışları yere sabitlenmişti.
Daichi adamın şaka yaptığını düşünürken duyduğu sözler karşısında âdeta nefes almayı bile unutmuştu. Birden bire sinirle harekete geçmiş ve doktorun boğazını tek eliyle kavrandığı gibi onu kenara fırlatmış ve merdivenlere doğru koşmuştu.
İçinden "bu doğru olamaz" diye tekrar edip duruyordu.

Odaya saniyeler içerisine ulaşmış ve Izaya'nın yattığı yatağa çıkmıştı. Bedenini sallarken, nabzına bakmış ve nefes alışlarını kontrol etmişti.
Tek bir nefes bile duyamamıştı.
Ona sıkıca sarılmış, kollarıyla sarmalamış ama tek bir dokunuş bile almamıştı.
Böylece Izaya ellerinin arasından kayıp gitmiş ve geride koskocaman bir boşluk bırakmıştı.

Müstakbel Eşim (Shizaya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin