Izaya'yı arabanın arka koltuğuna fırlatan acımasız ve soğuk kollar, arabanın kapısını sertçe kapatmıştı. Ardından vakit kaybetmeden arabayı çalıştırmış ve hızla kendisine belirtilen noktaya doğru harekete geçmişti. Adam kendisine verilmiş olan görevi tamamlamıştı.
Nikie Izaya'nın arkasından bakakalmış ama çabuk toparlanmayı başarıp arabasına binmiş ve peşlerine takılmıştı.
Shizuo'yu ararken onun açması için kendi kendine söyleniyordu.
Yan koltuktaki silahlarına bakarken bu gün çok fazla şeyin değişeceğini biliyordu. Kendi hayatı, yok olan ailesinin ruhları ve olan biten kan dondurucu anılar artık boşlukta asılı kalmayacaktı.
Izaya'yı hayatı pahasına koruyacaktı kuzenine verdiği yegane sözü içinden geçirdi. Bir kez daha yeminini yineledi.Ikebukuro'nun dışına çıkan önündeki arabayı takip ederken arabanın açık camından içeriye sızan nemli deniz kokusunu duyumsamıştı.
Shizuo'ya kısa bir sesli mesaj göndermişti bile."Artık son savaşa giriyoruz." diye mırıldanmıştı. Bu saatten sonra olacaklara ve canlarını defa edeceklere bir çıkış yolu bulunamazdı. Ölüm çukurunda boğulmaya bırakılan ruhların geri dönmeye dair tek bir umutları dahi kalmazdı.
*
Siyah adam, gözlerini boşluğa dikmiş kendi kabuslarında boğulurken sevdiği adamdan geçen her saniye daha çok uzaklaştığını hissediyordu.
Bitmek bilmeyen yollarda giderken karanlıkta yolunu kaybetmiş küçük bir çocuk kadar savunmasız hissediyordu.
Kabusları kendini yineliyor ve huzursuzluk vermeye devam ediyordu. Unuttuğunu düşündüğü şeyler bir bir önüne dikilmişti.
Araba durana kadar beklemiş ve gözlerine hücum eden gözyaşlarını tutmayı başarmıştı.Kendisini kaçıran adam arabadan inip onu zorla çıkarana kadar hissiz ve sessizce beklemişti.
Ölümün sesini ensesinde hisseder gibiydi ama göreceğini tahmin ettiği kişi ölümden daha beterdi.
"Ölsem daha iyidir." diyeceğini hissediyordu. Tanımadığı kolların kendisini sürüklemesine izin vermişti. Kaderindeki gölgeler peşini bırakmayacaktı. Daichi'nin yaşattığı beyninin en ücra köşelerine gömülü olan keder kendini tekrarlamak üzereydi.
Düşüncelerinden kaçışı yoktu, siyah adam kendinden kaçamıyordu.Adam, Izaya'yı evin içinde sürüklercesine itmiş ve evin salonuna getirmişti. Siyah adamı yere itip bıraktıktan sonra uzaklaşmış ve gözden kaybolmuştu.
Izaya ayağa kalkmaya çalışırken önünde beliren uzun gölgeye bakakalmıştı. Daichi'nin yüzündeki utanmaz sırıtışı görünce midesinin bulanmaya başladığını hissetmişti. Daichi'nin güçlü bedenini ve sert kokusunu bütün benliğiyle hissederken içine dolan korkuyla düşüncelerine boğulmuştu.
"Unuttuğumu, bitirdiğimi sandım ama şimdi anlıyorum. Hiçbir şey eksilmemiş yaşadıklarımdan."
Siyah adam, gözlerinde biriken yaşların yanaklarına süzülmek için beklediğini hissediyordu. Daichi'nin kolları Izaya'yı korkup kaçmasına engel olmak istercesine nazikçe sarmıştı.
"Evine hoşgeldin "
Siyah adam midesinin Daichi'nin sesiyle bulanmaya başladığını hissetti. Sesindeki öfkeyi bastırmayı başarmıştı.
"Burası benim evim değil."
"Haklısın, bizim evimiz."
Daichi Izaya'nın sinirle sıktığı avcunu ellerinin arasına alıp açmıştı. Izaya'nın elini tutmak için hamle yaptığı zaman, siyah adam elini kaçırmış ve alfanın davetini kabul etmediğini kesin olarak göstermişti.
"Herzamanki gibi, inatçı ve isyankârsın. Beni takip et sana küçük bir sürpriz hazırlamıştım. "
Dacihi gözlerini Izaya'nın üstünden çekmeyi başarabildiğinde odadan çıkmıştı.
Izaya onun arkasından bakarken çevresini süzüyordu. Kaliteli ahşap, mükemmel dizayn, her şeyiyle kusursuzluk...
Sahte ve soğuk gelen odadan hızlı adımlarla çıkmıştı siyah adam.