Merhabalarrrr. Sizi özledimm :)) Son bölümü kısa sürede +20 yaptınız, teşekkürler okuyan herkese :) Aslında kapağı değiştirmeyi düşünüyorum. Sizin düşünceleriniz neler? Şarkıyla birlikte okuyun. (Multi=Harry :D)
Zayn POV
Sabah olmuştu. Hala koltuktaydım. Bir an yanımda Harry'yi göremeyince panikledim. Birşey yapmasından korkuyorum. Telefonumu çıkardım ve Harry'yi aradım. Telefonun sesini çok rahat duyabiliyordum. Debby'nin odasından geliyordu. Yavaşça kapıyı araladım. Harry, Debby'nin yanında yatıyordu. Çok masum görünüyorlardı. Uyandırmak istemedim ama doktorun buraya doğru geldiğini görünce içeri girdim ve Harry'yi birkaç defa dürttüm. "N-ne oldu? Zayn?" dye gözlerini açtı. "Doktor buraya geliyor. Kalk şu yataktan." dedim Debby'yi uyandırmamaya çalışarak. Bunu duyunca hemen yataktan fırladı ve koltuğa oturdu. Sanırım yatağı biraz fazla sarsmıştı çünkü Debby uyandı. Debby tam birşey söylemek için ağzını açmıştı ki doktor içeri girdi. "Günaydın, Bayan Walker. Durumunuz hakkında bilgi vermek için geldim. Öncelikle şunu söyleyeyim, hayati tehlikeniz yok ancak kurşun, kalbinizin yakınından geçmiş. Göğüs kafesinizde kırılmalar var. Bu yüzden sizi birkaç gün burada misafir edeceğiz." dedi ve devam etti "Bu kağıtta yazan saatlerde hemşireler gelip ilaçlarınızı verecek." Elindeki kağıdı Debby'ye verdi ve odadan çıktı.
Debby POV
Sabah, gözlerimi sarsılan yatağım ile açtım. Ben daha ne olduğunu anlamadan doktor içeri girdi. Uyku sersemiydim; söylediklerinin hiçbirini anlamamıştım. Çıkmadan önce bana bir kağıt vermişti. Kağıda bakıyordum ki gözlerim birden ellerime kaydı, daha doğrusu tırnaklarıma. Kafamı kaldırıp Harry ve Zayn'e baktım. Yüzümde kurnaz bir ifade vardı. "Kim bana oje almak ister?" diye sordum. İkiside gülmeye başladı. "Ne var? Şu tırnaklarıma bakın, ne kadar kötü görünüyorlar." dedim elimi uzatarak. "Pekala, ben alırım. Zaten eve uğramam gerekiyor. Ne renk istiyorsun?" dedi Zayn, montunu giyerken. "Hmm, neon yeşili istiyorum. Ama mümkünse parlayanlarından olsun. Tıpkı Neon Lights'daki gibi." dedim gülümseyerek. "Tamamdır. Hoşçakalın." dedi ve odadan çıktı. Harry de sanki bunu bekliyormuş gibi hemen yatağımın kenarına oturdu. "Yiyecek birşeyler ister misin?" diye sordu. Ben daha cevaplayamadan midemin gurultusu buna cevap verdi. "Anlaşıldı. Ben gidip karşı pastaneden simit ve meyve suyu alayım." dedi ve gitti. Odanın sessizliği beni düşüncelere sürüklemişti. Harry'yi tanıdığım için çok şanslı olduğumu düşündüm. Belkide bir başkası olsaydı bırakın ormanda beni saatlerce aramayı, beni merak etmezdi bile. O, gerçekten kaderimde yazılı olan kişi olmalıydı. Juliet'in Romeo'su; Pamuk Prenses'in beyaz atlı prensi; Sindirella'nın yakışıklı prensi onun için neyse, Harry'de benim için o. Kısacası; hayatımı kurtaran ve beni yeniden yaşama bağlayan kişi.
Bir an iç geçirdim ve pencereden dışarı baktım. Bahçedeki kırmızı gülleri görebiliyordum. Kokularının ne kadar güzel olabileceğini düşündüm. O kadar dalmıştım ki, Harry'nin içeri girdiğini bile görmemiştim. Onu ancak, "Prenses" diyip burnumun ucuna bir gül uzattığında görebildim. "Sen benim düşüncelerimi falan mı okuyorsun?" dedim gülerek ve elindeki gülü aldım. "Hayır ama okuyabilmek isterdim. Benim hakkımda neler düşündüğünü, hmm sonra nasıl hayaller kurduğunu.." dedi ve kaşlarını bir kaç kez kaldırıp indirdi. "Harry" dedim gülerek ve onu dürttüm. Hep başka şeyler düşünüyor, söylediğin birşeyi yanlış anlıyor. Kısacası, yaramaz. Hemde çok. Umarım bu düşündüklerimi de okumaz. Kendimce kıkırdadım. "Ne oldu?" diye sordu. "Hiiçç.. Ben çok açım hadi yiyelim." dedim ve karnımı ovuşturdum. Simitlerden birini bana uzattı ve diğerini kendi aldı.
***
Simitim bitmişti. Karnım da iyice doymuştu. Canım müzik dinlemek istiyordu. "Harry, telefonun yanında mı?" diye sordum. "Evet, neden sordun?" dedi cebinden telefonunu çıkarırken. "Biraz müzik dinleyebilir miyim?" dedim. "Tabiiki."dedi ve telefonu bana uzattı. "Teşekkürler." dedim ve telefonu aldım. Elim istemeden mesajlara gitti. Mesajlarda yabancı bir numaranın gönderdiği bir mesaj vardı. Merak ettim ve mesajı açtım. Debby'den uzak dur anladın mı? O benim ve hep benim olacak. Ne! Ben, onunmuymuşum? Hah! Hala neyin kafasında bu?! Cevap yazmak istedim ama yazamazdım. Benim yaşadığımı öğrenirse yeniden peşime düşerdi. Bu mesajı unutmak istiyordum. Listeden rasgele bir şarkı açtım ve gözlerimi kapattım. Bu şarkı bana tanıdık gelmişti. Carly Rae Jepsen-Tug of War çalıyordu. Hayallere dalmıştım. Bembeyaz çiçeklerin olduğu bir çayırdaydım. Güneş batıyordu. Özgürce koşuyordum. Harry yanıma geliyordu ve elimden tutuyordu. Birlilkte koşuyorduk, sonsuzluğa doğru. Sonra kırların üzerine yatıyorduk ve Harry beni öpüyordu.
Hayalimden uyandım ve istemsizce iç geçirdim. Bu ne zaman olacaktı? Ne zaman birlikte olacaktık, sonsuza dek. Harry'ye baktım. Pencereden dışarıyı izliyordu. Gözlerimi kapattım ve yeniden hayallere daldım.
Harry POV
Debby müzik dinlerken ben de pencereden dışarıyı izliyordum. Jackson'ı düşünüyordum. Acaba hala Debby'nin peşinde dolanacak mıydı? Ama şuan Debby'yi öldü olarak biliyor olmalıydı. Bu da benim işime gelirdi. Yani artık peşimizde dolanmayacaktı. Debby'ye baktım. Gözlerini kapatmıştı ve gülümsüyordu. Hayal kuruyor olmalıydı. Ben de gülümsedim ve yeniden önüme döndüm.
Zayn POV
Dışarıda işim uzun sürdüğü için hastaneye geç dönmüştüm. Debby'nin odasına girdiğimde Harry koltukta kitap okuyordu, Debby ise müzik dinliyordu. İçeri girdiğimi görünce kulaklığı çıkardı ve "Merhaba Zayn. Ojemi aldın mı?" dedi. "Evet, işte burada." dedim ve elimdeki minik poşeti ona uzattım. İçinden ojeyi çıkarıp inceledi ve "Teşekkür ederim Zayn." dedi ve gülümsedi. "Rica ederim." dedim ve koltuğa oturdum. "Harry" dedi Debby gülümseyerek. Harry kafasını kaldırdı ve "Efendim" dedi. Debby gülümseyerek elindeki ojeyi gösterdi. Harry, anlamamış gözlerle Debby'ye bakıyordu. "Bana oje sürer misin?" dedi Debby. Gülmeye başladım. Harry bana kötü bir bakış atınca sustum ve önüme döndüm. "Tabiiki sürerim" dedi ve yerinden kalkıp ojeyi aldı.
Harry POV
İyi ama ben oje süremem ki. Ojeyi elime aldım ve kapağını açtım. Debby'nin elini kendi elimin üzerine koydum ve sürmeye başladım. Harika sürüyordum; dışına taşırarak. Debby bana bakıp gülüyordu. "Oje sürmeyi bilmiyorum. Ne yapayım?" dedim ve ojeyi yandaki sehpaya koydum. "Afedersin.. Bence çok güzel sürüyorsun. Lütfen, devam et." dedi Debby, yüzüne o masum ifadeyi yerleştirerek. "Güzel mi? Dışına taşırınca güzel mi oluyor?" dedim biraz üzgün birazda kızgın bir ifadeyle. "Ben beğeniyorum." dedi gülümseyerek. Yüzüme bir gülümseme yerleşti. Ojeyi aldım ve sürmeye başladım. Bu sefer daha dikkatli sürdüm. Yine biraz dışına taşırmıştım ama önceki kadar kötü değildi. Sürmeyi bitirince Debby ellerini kaldırdı ve tırnaklarına baktı. "Hmm, fena değil. Zamanla elin alışır." dedi. Ne? Ojelerini hep ben mi süreceğim? Sanki düşüncelerimi okumuş gibi cevap verdi: "Haha, sakin ol. Şaka yaptım." dedi ve güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unforgetable
Romance"Bir kız ve kıza aşık üç erkek. İçlerinden sadece biri ona sahip olabilecek. Ama o kişi doğru kişi mi? Peki ya diğerleri yenilgiyi kabul edebilecek mi?" Macera ve aşk dolu, sürükleyici bir hikaye... İki aşkın savaşı...